Çarşı'ya yapmadıkları bir bu kalmıştı

Sporla ilgili hiç yazı yazmadım. Bu yazı da zaten bir spor yazısı olmayacak, siyaset yazısı olacak, ama olay bir spor müsabakasından hareketle...

Sporla ilgili hiç yazı yazmadım. Bu yazı da zaten bir spor yazısı olmayacak, siyaset yazısı olacak, ama olay bir spor müsabakasından hareketle açıklanacağı için, elbette spora da bir pay düşüyor.

Futbol çocukluğumda peşinden koşturduğum topla birlikte bir taksi tekerleğinin altında patladı gitti. Son seyrettiğim canlı maç, Budapeşte’de Süleyman Demirel gittiği için biz gazetecilerin de gitmek zorunda kaldığı Türkiye Macaristan milli maçıydı ve iki sıfır da kazanmıştık. Maç sonrası hemen Macaristan’dan ayrılacağımız için, zorunlu bir maça gidişti ve golleri göremediğim için televizyon alışkanlığı, uzun süre golün tekrarını beklediğimi de çok iyi anımsıyorum.

Ama...

Hep söylediğim söz, bir cümle “ama” ile kesiliyorsa, ondan önceki cümle “yok” hükmündedir.

Dünkü maç bir maç değil, siyasi bir intikamdı. Kim ne derse desin, Çarşı grubu üzerinden Beşiktaş’ın cezalandırılması, elbette Çarşı grubunun da cezalandırılması.

Çarşı grubunu cezalandırmaya kalkışmak başlı başına siyasi bir olaydır, sportif bir olay değil. Buraya kadarını kabul ediyorsak, dünkü maçtan başlıyorum:

Görüşünü bildiren hemen tüm hakemler dünkü Kasımpaşa-Beşiktaş maçında kural hatası işlendiğinde hemfikir. Zira ikinci top sahaya fırlatıldıktan sonra Kasımpaşalı Dong topu uzun süre elinde tutuyor ve tam Almeida gole giderken önüne atıyor. Bunun cezası mahalle maçlarında bile “kırmızı kart” ve “penaltı”dır. İkinci topun sahaya girmesi halinde hakem topun dışarı çıkarılması için maçı durdurur ve ardından hava atışıyla maç başlatılır. Kurallar böyle söylüyor. Ama Merkez Hakem Kurulu Başkanı Zekeriya Alp bunu kabul etmiyor ve “kural hatası” olmadığını söylüyor. Yani 'maçı tekrar etmem' diyor. Eski Merkez Hakem Kurul Başkanı Mustafa Çulcu ise maçın tekrar edilmesi gerektiğini söylüyor.

Televizyondaki spor yorumcuları kendilerinden beklenen biçimde yorumlar yaparak, “Almeida ile Motta’nın arkadaşlarının uğradığı fiziksel saldırı karşısında duygusal olarak ona yardım etmeye gitmeleri elbette insani bir davranıştır, ama...” diyerek konuyu spor ahlakına, kurallarına getirmeye çalışıyorlar. Bu kabul edilemez bir yorum. Sonuçta topu elinde tutan ve Almeida’nın golünü engelleyen Dong için “sarı kart” cezası yeterli görülürken, Fernandez’e yapılan saldırıyı engellemeye çalışan Motta ve Almedia’nın kırmızı kart görmesi siyasi bir karardır.

Sahaya Beşiktaş formasıyla atlayan Mehmet Özel’in de aslında Kasımpaşalı bir taraftar olması düşündürücü. Bu durumda Kasımpaşa futbol takımının cezalandırılması gerekir. Birkaç yıl önce Trabzon’da oynanan bir maçta taraftarlardan biri sahaya girdiği için Trabzonspor beş maç ceza almıştı, unutuluyor.

Nitekim kırmızı kartlar sonrası Beşiktaş’ın dokuz kişi kalmasının ardından hakem Barış Şimşek maçı “normal” yönetmeye başlıyor, tehlike atlatılmıştır çünkü: Hem moral olarak, hem fiziki olarak Beşiktaş Kasımpaşa stadına gömülmüştür.

Bundan önce de Beşiktaş için benzer oyun olaylı Galatasaray maçında gerçekleşmişti. 1453 Kartallar taraftarı oldukları sonradan ortaya çıkan ekibin bir maç için böyle bir grup oluşturduğu, sonradan da yok oldukları görüldü. Ama yine de Beşiktaş’a beş maç sahasının kapatılması cezasını engellemedi bu olay. Oysa olayı çıkaranların Çarşı grubu olmadığı ortaya çıkmıştı.

Kombine bilet satışlarında “siyasi slogan atılmayacağı” şeklinde bir sözleşme imzalatılmaya kalkışılması da bir başka Beşiktaş'a saldırma şekliydi. Kasımpaşa stadında oynanacak tüm Beşiktaş maçlarına kombine bilet alanlara bir sözleşme imzalatıldı. Bu bile tek başına anayasaya aykırıydı, ama kimse bir şey demedi.

Bitmedi... İnönü stadyumu yeniden inşa edilmek üzere Beşiktaş’ın elinden alındı, ama niyeyse inşaatta dünyanın en hızlısı olma yolunda dev adımlar atan Türkiye, hala stadyumun temellerini atmadı. Niçin atmıyor dersiniz? Bence hükümetin oraya stadyum falan yapmaya niyeti yok. Göz kamaştırıcı, olağanüstü değerli o arazinin üzerine iki AVM ve zengin villaları, konutları yapmak için belediye büyük bir iştahla bakıyor, saklamalarına bile gerek yok.

Beşiktaş’ın başına bu ilk kez de gelmiyor. 2004 yılında ilk devreyi en yakın rakibi Fenerbahçe’nin 11 puan önünde kapatan Beşiktaş, ikinci devrenin ilk maçında Samsunspor karşısında yine bir hakemin taraflı yönetimi sonucu beş futbolcusunu kırmızı kartla kaybedince, ligi zar zor beşinci ya da altıncı bitirmişti.

Beşiktaşlı Fernandez artık Türkiye’de futbol oynamak istemediğini açıkladı.

Çarşı grubu Taksim’e kadar yürüyerek dünkü maçı protesto etti...

Ama bütün bunların, iktidarın Kasımpaşa futbol takımını en azından Türkiye süper liginde 2. Olarak bitirmesi çabasını engellemeye yetmeyecek. Şampiyon bile yapabilirler. Fenerbahçe ile arasındaki puan farkı kapatılır eğer Kasımpaşa’ya yeterince “yardım” edilirse. Bu yüzden Beşiktaş’ın 2004’teki büyük puan farkına rağmen şampiyonluktan koptuğunu hatırlattım.

Cezalandırılmak istenen bir futbol takımı değil, bunu iyi görmek gerekiyor. Çarşı grubunun Gezi Direnişi’ndeki önderliği ve Türk siyasetini temelden sarsan eylemleri. İktidar, bu hareketin yeniden enerji kazanarak sokaklara dökülmesinden dehşetli korkuyor ve bunu engellemek için de Beşiktaş üzerinden Çarşı grubunu yok etmeye, etkisizleştirmeye en azından dizginlemeye çalışıyor.

Yapılanın futbol ile hiçbir ilgisi yok.

Sözü uzatmanın da bir anlamı yok.

Fenerbahçe için Aziz Yıldırım üzerinden oynanan ve muhatabı olmayan bir “şike” olayına dayandırılarak yıpratılmaya çalışılan oyundan da çirkin bir oyun Beşiktaş üzerinden sahneye kondu. Gidiş futbol için değil, Türkiye için çok kötü. Futbol sonuçta bir oyun, ama bu “oyun içinde oyun” ile Türkiye siyaseti “dizayn” edimeye çalışılıyor.

Korkunun ecele faydası yok...

Mümtaz İdil

Odatv.com

AKP Beşiktaş arşiv