Can Dündar Steve Biko'dur

Mümtaz İdil yazdı: Can Dündar Steve Biko'dur

Bu yazı hem Can Dündar ve Erdem Gül ile ilgili hem de Türkiye’nin gidişiyle...

Steve Biko ile ilgili birkaç yıl önce yine Odatv sayfalarında bir yazı yazmıştım.

Steve Biko’yu çoğu insan tanımaz, ama bugün Irkçı Güney Afrika Cumhuriyeti’nde kara derililer beyazlarla aynı haklara sahip oldularsa eğer bunu Nelson Mandela’dan çok Steve Biko’ya borçlular.

Neden Steve Biko önemli, önce onu belirteyim. Bu ülkede renklerimiz aynı olmasına rağmen bazılarımız tam anlamıyla Güney Afrika Cumhuriyeti’nde bir zamanlar kara derililere yapılan zulmü yaşıyor. Öylesine dehşetli bir ayrımcılık içindeyiz ki iktidar “bizden ve bizden olmayanlar” diye açık bir tarafgirlik içinde. Bunun sonucunda da faili meçhul cinayetler de, Başbakan Davutoğlu’nun seçim öncesi dillendirdiği “toroslar” dönemine girdik bile.

Dönelim Steve Biko’ya... Biko, Can Dündar gibi bir gazeteci değil, ama insani özellikleri neredeyse birebir aynı: Her ikisi de sakin, sesini yükseltmeyen, dingin ve toplumla barışık...

Hikaye 16 Haziran 1976’da başlıyor. Güney Afrika Cumhuriyeti’nin Soweto kenti... Hava alabildiğine açık, pırıl pırıl...

Bizler gibi, ırk ayrımcılığına karşı insanlar yürüyüşte. Aralarında ilk okuldan tutun da üniversiteye kadar bir yığın öğrenci var. Balarında Steve Biko... Kimsede değil silah, çakı bile yok. Hepsinin ağzında tek bir slogan var: Yeter, biz de insanız... Bize yaptığınız zulüm artık dayanılır gibi değil.

Steve Biko, tıpkı 1905 Rusya’sındaki Papaz Gapon ayaklanması gibi... Sadece şikayetlerini dile getirmeye çalışan insanların Çarın Kışlık Sarayı’na yürüdüğü ortam gibi.

Sizler, bizler gibi... Galatasaray önünde bekleyen çocuğunu arayan anneler gibi...

Tarih 16 Haziran 1976.

Steve Biko’nun tek isteği var, “biz karaderililer de insanız, bize de sizin hakkınız olan hakları vermenizi diliyoruz.”

Bugün Türkiye’nin yaşadığı da aynı. “Sizin hakkınız olan hakların bir kısmını biz de istiyoruz.”

Tutuklanma ise, tutuklayın, ama adilce yapın bunu.

Tecavüzcüleri, cinayet işleyenleri, arabayla adam ezenleri tutuksuz yargılarken, bizleri tutuklamayın.

Can Dündar ile kalmayacağını hepimiz biliyoruz. Alman rahibin söylediği gibi, arkamıza döndüğümüzde kimsenin olmadığı günlere adım adım yaklaşıyoruz. Birlik değiliz, hep birbirimizi yemek üzere kurgulanmış birer android haline geldik.

Utanıyorum sosyal medyada yazılanlardan: Yok Can Dündar “yetmez ama evet” demiş, yok, M.Ali Birand ile TRT’yi söğüşlemiş, yok Atatürk filminde Atatürk’ü küçük düşürmüş, yok Odatv davasında hükümetten yana tavır koymuş...

Geçiniz...

Ortada açık bir faşizm var ve tek tek kurbanlarını infaz ediyor. Can Dündar işin başlangıcı... Erdoğan’ı göklere çıkaran Cengiz Çandar’ın mahkemesi var yakında... Bir sonra, yanağını okşayan Mehmet Barlas nereye kaçacağını hesaplamaya başlayacak, bir sonra Mustafa Altıoklar, haftaya mahkemesi var, bir sonra Emin Çölaşan’ı çağıracak savcılık...

Cem Küçük denen adam kimi işaret ediyorsa çağıracaklar, çok açık değil mi?

Ahmet Hakan ile yıldızım hiç barışmadı, ama bir süre sonra onu da çekecekler savcılığa. Savcılık önemli değil, onun kararı önemli: Tutuklama istemiyle mahkemeye sevk...

Demektir ki, en az beş yıl hayatınızdan çalacaklar.

Bu noktadadır bu ülke artık. Hepimizin hayatı tehlikede, hepimizin çocukları tehlikede, hepimiz bu ülkede birer “karaderili” muamelesi görüyoruz.

Steve Biko bu nedenle önemli. Can Dündar bir Steve Biko’ydu. Kimseye sesini yükseltmedi, kimseyle kavga etmedi ve hep dilinin döndüğünce ülkenin daha iyiye gitmesi için romantik denecek bazda yazılar yazdı, belgeseller çekti, programlar yaptı.

Ama yetmedi...

Sertlikse, o zaman “Çeliğe Su Verme” zamanı, tıpkı Korçagin gibi.

Mümtaz İdil

Odatv.com

Can dündar steve biko mümtaz idil arşiv