BÜYÜK FRANSIZ DEVRİMİ NASIL BAŞLADI

Fransa Kralı XVI. Louis, küt burunlu, demir tokalı makosenlerinin parmak uçlarında hafifçe yükseldikten sonra öne doğru bir adım attı, durdu....

Fransa Kralı XVI. Louis, küt burunlu, demir tokalı makosenlerinin parmak uçlarında hafifçe yükseldikten sonra öne doğru bir adım attı, durdu. Birdenbire geri dönerek aynı hareketi tekrarladı.

Versailles Sarayı’ndaki odasında yalnızdı. Dev gibi odanın tüm mobilyalarını ezberlemişti. Gözünü kapadığı anda neyin nerede olduğunu bildiğinden, neredeyse kapalı gözlerle tüm odayı dolaşacak hale gelmişti.

“Oda aynı oda, ama kral aynı kral değil,” dedi fısıltıyla.

Yandaki odalardan birinde Sınıflar Meclisi (Etajenero) toplantı halindeydi.

Birden iki elini birbirine vurarak şaklattı. Odaya hemen muhafızlardan biri girdi.

“Necker’e haber verin, Kurucu Meclis’e katılacağım!”

Ortalık karışıktı. Liberaller, öngördükleri darbeyi yapmışlar, Sınıflar Meclisi’nin üç sınıftan (soylular, ruhban sınıf ve halk) oluşarak 5 Mayıs 1789’da Verailles’te toplanmasını sağlamayı başarmışlardı.

XVI. Louis’nin mutlakıyet rejimi bu büyük tehdit karşısında tepkiliydi. Kral, toplantıların ayrı ayrı salonlarda ayrı sınıflar olarak yapılması talimatını verdi. Buna bazı asiller ve din adamları uydularsa da, Halk Meclisi (Triers Etat) birleşik toplantılara devam edeceği kararlılığını bildirdi.

İşte üzerine yeni giysilerini geçirirken XVI. Louis’nin kulaklarında o günkü çığlığı yankılanıyordu: “Ne yaparlarsa yapsınlar, oldukları yerde kalsınlar!”…

Kimse dinlemedi… Mutlakıyet rejimi yerle bir olmak üzereydi artık. Çünkü Halk Meclis’i 9 Temmuz’da kendini Kurucu Meclis ilan ederek, son noktayı koymuştu.

Louis’nin tek seçeneği vardı: Zor kullanmak. Paris sokaklarına ve banliyölerine asker yığınağı yaptı. Paris halkı da bu “önlemlere” sert tepki gösterdi. Bastille kalesi (hapishanesi) kuşatıldı, 14 Temmuz günü kuşatmacılar Bastille’i ele geçirerek, cezaevi müdürünü öldürdüler.

XVI. Louis halkına karşı kanlı bir savaşa girmeyi göze alamazdı. Bu yüzden de Kurucu Meclis’e gitmeyi daha uygun buldu. Amacı da meclis üyelerine askerleri geri çekeceğini ve biraz önce talimat verdiği eski bakanı Necker’i yeniden göreve getireceğini bildirmek istemesiydi.

Kral odada hızlı hızlı dolaşırken aklına son on yıldır ülkenin düştüğü durum geliyordu. Zaten had safhaya yükselmiş toplumsal huzursuzluklara bir de ekonomik kriz eklenmiş durumdaydı. Dışarıdan alınan borçların artmasıyla geçici bir refah düzeyi tutturulmuş, ama işte onun da sonuna gelinmişti. Gelirler artıyormuş gibi görünüyordu, ama dış borç artık altından kalkılamaz bir hale gelmişti. Fransa, uzun kraliyet döneminde ilk kez dış borç fazlası veriyordu.

Gelir tablosu 550 milyon Fransız frangına ulaşmış gibi görünüyordu ama bu gelirin üç yüz milyonu dış borçları kapatmaya gidiyordu.

Görünüşte bir modernlik hakimdi. Yollar daha düzenliydi, yeni binalar yapılıyor hatta Paris’in çehresi bile değişiyordu. Sanki Fransa on yıl öncesine göre çok daha iyi durumdaydı Paris’e bakıldığında, ama durum hiç de öyle değildi.

Borsa inişli çıkışlıydı. Spekülasyon en büyük baskı aracıydı.

Kral derin bir soluk aldı. Bu çelişkili durumdan kurtulmanın tek yolunun mutlakıyet rejiminden kurtulmak olduğunun farkındaydı. Bu, kralın yetkilerinin azalması anlamına geliyordu ki, bu da hiç iç açıcı bir durum değildi.

Liberal politika kendi içinde çelişkiler barındırıyordu. Gerçekçi olmaktan çok uzaktı. Kağıt üzerinde ciddi gibi görünse de, yaşam bunu reddediyordu.

Ülkedeki işsiz sayısı ülke nüfusunun yüzde onuna ulaşmıştı.

XVI. Louis, bazı ödünler vererek, yetkilerinin bir kısmından feragat ederek bu sancılı dönemi atlatacağını düşünüyordu.

İşte Büyük Fransız Devrimi bu koşullarda başladı.

XVI. Louis huzursuzdu. Tekrar makosen pabuçlarının ucunda yükseldi, yine sert bir dönüş yaptı ve bu kez bir daha geri dönmedi…

Giyotin denen ölüm makinesinin bıçak ağzını ensesinde hissettiğinde alnından iki buz damlası yere damladı

Mümtaz İdil

Odatv.com

fransız devrimi arşiv