Bu plan Türk futbolunu kurtarır

Transfer süreci 17 Haziran’da başladı ama bu kadar ağır aksak, verimsiz işleyen bir transfer süreci daha hatırlamıyorum...

Transfer süreci 17 Haziran’da başladı ama bu kadar ağır aksak, verimsiz işleyen bir transfer süreci daha hatırlamıyorum. (Borçlu kulüplerin yapılabilen transferleri de neye güvenerek yapabildiğine de şaşıyorum!)

Nedeni malum; futbolun derin ekonomik krizi ve bu krizden çıkmanın ana noktalarından birisi yeni kulüp lisans yönetmeliğinin ödünsüz uygulanması ise birisi başkan ve yönetimlerin mutlaka ve mutlaka borçlanmada müteselsil kefil olması, birisi de futboldaki Ziraat bankası üzerinden borç yapılanmasının realize olması.

Tabii en başta not edeyim; hangi vicdan tarımı, çiftçiyi korumak, geliştirmek için kurulan bir bankayı endüstriyel futbolun emrine verir? Nasıl verir? Akla ziyan bu adımı atan iktidar Türkiye’yi de ekonomik krizin dibe vurdurduğu iktidar! Başka banka mı yoktu, başka finans kuruluşu mu yoktu? Bir süre için yabancı transferini dondurup yerli transferde de kriterler koyarak tavan ve taban belirmek yoluna gidilemez miydi? Zorunlu altyapı seferberliği başlatılamaz mıydı? Süper Lig, 1. Ve 2. Lig için bir basamak olarak amatör futbola, BAL ligine, 3. Lig’e sıçrama yaptırılamaz mıydı? Borçlanmada müteselsil kefalet dönemi başlatılamaz mıydı? Yok! Futbol ille de ballı kaymak olarak iktidarın emrinde ve gözetiminde olacak! Haliyle, yapılandırmanın adresi de iktidarın kontrolündeki bir devlet bankasında olacak!

NE OLACAK

Devlet, hükümet şimdi batık futbolu kurtarma operasyonunda! Daha neyin nasıl olacağı da muamma! Neymiş? İki yıl ödemesiz beş yıla yayılan farklı noktalara olan borçlar Ziraat Bankası üzerinde toplanacakmış ve Ziraat Bankası ile ilgili kulüp o noktada buluşacakmış. Sadece Süper Lig’deki borçlu 14 kulübün borcu 15 Milyar TL. Eski parayla katrilyon. Bunun 10 Milyarı ise FB, GS, BJK ve Trabzonspor’un. Yani yapılandırmanın aslan payı İstanbul ve Trabzon’a. Borçsuz kulüplerin günahının ya da artısının ne olduğuna ise bakan, eden yok! Tanrı aşkına bu kadar borcun altına giren kulüpler yapılandırma olsa da iki yıl ödeme olmasa da beş yılda borcu sıfırlayabilir mi? Buna gerçekten inanan var mı? Hesap bilenler anlayacaktır beni; adını andığım dört kulübün borçlarının faizlerini bile bu gidişle ödeyebilmesi büyük başarı olur. Ne olacak? Beş yıl uzatılacak. Devlet bankası krizi üstlenecek. Araya siyasiler girecek, faizler düşürülecek, anapara ötelenecek vb. Yani, kötü ve çirkin yönetilen endüstriyel futbolun bulaşıklarını halk yıkayacak! Halkın vergileri borcuna kefalet vermeyen ve bol keseden borçlanan başkanların hava civasına, afrasına tafrasına gidecek! Peki, bir soru: TFF, bu süreçte kulüplere (Süper Lig, 1. Ve 2. Lig) zorunlu olarak yönetim kurullarında bir YMM ve bir hukukçu istihdam ettirecek mi? Bu unsurları iç denetimde sorumlu tutacak mı? Yoksa yine kulüp başkanları har vurup harman mı savuracak?

SPONSORLAR BİLE ÇEKİLME EĞİLİMİNDE

Bu arada, kulüplerin geliri süregelecek ve artacak ki yapılanma sonrası ödeme planına sadık kalabilsin. Bu nasıl olacak? Tribün geliri minimum düzeyde. Maçları ortalama 8 bin seyirciye oynayan kulüpler burada ekside. Yukarıda adını saydığım dört kulüp dışında bu sezon Süper Lig’de 8 bin ortalamasına istikrarlı katkıda bulunan bir Göztepe var. İktidarın “Atatürk” adını kaldırmak için yenilediği 30-40 binlik yeni Anadolu statlarında Süper Lig maçları 4-5 bin seyirciye oynanıyor. Öte yandan dekoder satışları azalınca ve iadeler başlayınca Digitürk-beIN Sports ekseninde de bir önceki yazıda işlediğim kriz belirdi. Sponsor ara ki bulasın, mevcut sponsorlar bile çekilme eğiliminde. Çünkü kriz sadece futbolun krizi değil, ülke ekonomisi bütün olarak ciddi bir krizde. Aile dayanışması olmasa, toplumsal anlayış ve halden bilirlik olmasa çok daha kötü olacağız. O kadar firma konkordato ilan etmiş, kapıdaki bir o kadarını iktidar yalvar yakar tutuyor etmesin diye… Reklam gelirleri ha keza düşüyor… Ticari ürünlerin satışı düşüyor, çünkü taraftarın canı çıkmış durumda. Ürünlerde yüzde 35-50 düzeyindeki indirimlere karşın kapışan yok, kuyruğa giren yok! Bir örnek vereyim; geçen ay sadece 100 adet yeni otomobil satılmış bütün Türkiye’de! Bu örnek her şeyi anlatmaya yeter de artar bile. Üç beş sene önce tek bir bayide yeni çıkan otomobili almak için kuyruk oluşuyordu. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi her derde deva olacaktı ya! Oldu işte! Ama tersten oldu!

Yapılandırma süreci beş yıl mı, on yıl mı? Ödemesiz süre iki yıl mı, üç yıl mı? Bu bile anlaşılamadı. Normal piyasa faiz oranlarıyla borcun kapatılması mümkün görülmüyor ki yukarıda belirttiğim gibi, ortada “özel fon” ve “yüzde 5” lafları dolaştırılıyor ve 15 yıllık bir süre de öngörülüyor. Bu konuda büyük borçlu kulüplerin iktidara, yani direkt Beştepe’ye önerileri var. Eh, orası da bu fırsatı kaçırmak istemez herhalde; ayağına gelen topa voleyi vurup golü atmak ister! İş bir cumhurbaşkanlığı kararnamesine bakıyor.

KULÜPLER NE YAPIYOR?

İlk etapta Trabzonspor, “Fener Ol” kampanyası ile can suyu arayan FB ve BJK Bankalar Birliği ve Ziraat Bankası’nın kapısını çaldı. Çünkü UEFA TFF’ye Finansal Fair-Play’e uyulmaması durumunda FB ve Trabzonspor’u organizasyonlarına almayacağını resmen bildirdi. Zaten bu kulüplerin normal koşullarda kendi başlarına oluşturduğu borç canavarıyla yardım almadan boğuşması imkansız. Örneğin Trabzonspor; geriye dönük olarak 14 ayda 450 milyon ödeme yapmışlar, 226 milyon banka kredisi kulanmışlar fakat 305 milyonluk kur farkı ve faiz gideriyle karşılaşmışlar. Bu süreçte ilk resmi yapılanma açıklaması nihayet Trabzonspor’dan geldi. Kulüpten KAP’a “Aktif Bank, Halkbank, Denizbank ve Ziraat Bankası’ndan oluşan konsorsiyum ile finansal borçların iki yılı ana para ödemeksizin beş yıl vade ile yapılandırıldığı” açıklaması geldi. BJK futbol dışındaki branşlarda küçülmeye gidiyor, para yutan futbol takımını bu şekilde düzlüğe çıkarmaya çalışıyor. BJK da finansal borçlarını yapılandırdığını açıkladı. Kulübün internet sitesindeki açıklaması şöyle:

“Şirketimiz; Aktif Bank, Denizbank, Halk Faktoring ve Ziraat Bankası’ndan oluşan konsorsiyum ile mevcut finansal borçlarını iki yılı ana para ödemesiz olmak üzere beş yıl vade ile yapılandırma sözleşmesi imzalamıştır.”

Süper Lig’in başlamasına bir ay kala diğer borçlu kulüplerden daha ses seda yok. 1. ve 2. Lig’den hele hiç ses seda yok! Neyi bekliyorlarsa!..

KUŞKULAR ÇOK, GRİ ALANLAR DA…

Yukarıda yapılandırmaya ilişkin kuşkulu atmosferi, belirsizlikleri satır aralarında not ettim. Biraz daha devam edelim. Birçok kulüpte flu ve gri alan olması endişe verici. Aklanmaya dönük olarak kulüplere dadanan simalar, karmaşık ilişkiler futbolu kirletiyor. Belediyelere dayalı kulüpler de cabası. Örneğin Başakşehir’in Süper Lig’de hangi olanaklarla başa güreştiği, kimlere sırtını dayadığı artık sır değil. Bozuk bir düzenin hüküm sürdüğü futbol dünyasının nasıl kontrol edileceği, dahası kontrol edilip edilmesinin ne kadar istenip istenmediği de bilinmiyor! Organize yolsuzluklarda şikeye kadar uzanan bir bozukluk düzeltilmek istenirse düzeltilir de bunun ne kadar arzu edildiği bir mesele ve ciddi bir mesele. Ki, kulüplerde asla yer almaması gereken bazı simaların sadece maddi değil manevi iklime de zararı çok. Taraftarı kılı kırk yararak tribüne alan bir yönetim birçok kulüpteki bu gri alana ne diyor? Sistemi içindeki yönetici aktörlere varıncaya kadar rehabilite etmeden ortaya değil 10 milyar, bunun 20 katını da koysanız varılacak bir yer olmadığı çok açık. Şimdiye kadar har vurup harman savuran ve birilerinin cebine haksız onca kazancı doldururken kulüplerini alabildiğine borç batağına sokup devlet kapısına düşürenler mi kurtaracak futbolu?

TÜRKMEN’İN DEĞERLENDİRMESİ

Dr. Nedim Türkmen, Sözcü yazarı olmasının yanında eski bir kulüp başkanı ve belediye başkanı. Meseleye oldukça vakıf ve onun da kuşkuları var göz ardı edilemeyecek denli. Borçlar yapılandırıldığında faizleri karşılayamayacak kulüplerin anaparayı ödeyemeyeceğini; kamu bankalarının kulüplerin sahibi olacağını ve sonra da Körfez ülkelerine satılabileceğine dikkat çekiyor. Türkmen’in henüz Kulüp Lisans Yönetmeliği açıklanmadan önce Sözcü’de yaptığı değerlendirme özetle şöyle:

-“En çok taraftara sahip, en çok geliri olan ve en fazla sponsor bulan kulüplerin buna rağmen ciddi borçları var. UEFA’nın yaptırım tehdidi altındalar. Naklen yayın gelirinin artmasıyla ‘nasıl olsa para geliyor’ düşüncesiyle bütçe disiplini ortadan kalktı. ‘taraftar transfer istiyor’ diye çok ciddi yanlışlar yapıldı. Sponsorların çekilmesiyle kulüpler naklen yayın, Spor Toto, stadyum ve forma gelirlerine kaldı.

-“Temel sorun, giderlerin yüzde 70’inin, gelirlerin ise yüzde 20’sinin dövizle olması. Yıllar itibarıyla oluşan zarar neticesinde 5 yıllık gelir, bankalara temlik edilmiş durumda. Bu yapılandırmadan neden medet umuluyor? Özkaynak düzenine dönülmeden 14 yabancılı sistemle rakamları indirmek söz konusu değil.

-“Kamu bankaları bu borçları yüksek faizle yapılandıracak. Faizleri bile ödeyemeyen kulüpler ana parayı hiç ödeyemeyecek. 4. yılda bu kulüplerin sahibi kamu bankaları olacak. Sonra bu bankalar da Körfez ülkelerine bu kulüpleri satacak. Bu bence bir tuzaktır. Yöneticiler günü kurtarmak için balıklama atlıyorlar ama işin matematiği ortada. Yeni gelir koymadan, sermaye artışı olmadan, tahvil çıkarmadan çözme şansları yok. Şimdiki gelirlerle nakit akışı çevrilemez.”

XXX

Futbolda durum bu merkezde. İşin içinden çıkılması zor, hem de çok zor. Mezarlıktan gece geçerken korkmamak için ıslık çalmanın alemi yok. Öz kaynak düzenine, altyapıya dönüş… Yabancı sayısının kısıtlanması ve yabancılara kalite kotası getirilmesi… Kulüp başkan ve yöneticilerinin ‘x-ray cihazından geçirilmesi’, borçlanmada başkan ve yöneticilere müteselsil kefalet… Belediye-futbol ilişkisinin bitirilmesi… UEFA kurallarının küme düşme olması dahil esnetilmeden uygulanması… Stat terörünün önlenmesi için sadece polisiye ve palyatif önlemler yerine süratle eğitici çalışmalara başlanması ve spor basınının en başta hizaya getirilerek “vur-kır-parçala” döneminin sona erdirilmesi… Dahası, en başta ülke ekonomisinin ayağa kaldırılması (Ekonominin genel gidişatının yerlerde süründüğü bir ülkede futbol ayrı başına düze çıkabilir mi?)… Bunlar aklıma ilk gelen önlemler… Yazının bütünü içinde de öneriler var zaten. Bunlara bakılmazsa sadece kurallarla, cezalarla hiçbir şey düzelmez. Daha da baş aşağı gidilir. Benden söylemesi.

Muzaffer Ayhan Kara

Odatv.com

Bu plan Türk futbolunu kurtarır - Resim : 1

Muzaffer Ayhan Kara odatv arşiv