Bu milletin sinesinden “diktatör” çıkar mı çıkmaz mı

Bugün, Türk tipi başkanlık sistemini sahiplenmeyi “stratejik öncelik” saydığına ve dahi “tarihimizin hiçbir döneminde bu milletin sinesinden diktatör çıkmadığını, tiran çıkmadığını; yönetim hayatımızda ise despotizmin en ufak emaresine tesadüf edilmediğini” savunduğuna göre; demek ki, geçmişteki o tespit ve değerlendirmeleri gerçek dışıymış...

Geçtiğimiz günlerde yapılan Kurultay'da, “Yeni Türkiye” olarak adlandırılan Türk tipi başkanlık sistemine sahip çıkmayı “stratejik hedef” ilân eden MHP Lideri Devlet Bahçeli, “ülkemizi dünya genelinde demokrasi, özgürlük ve hukukun üstünlüğü konularında kusurlu göstermeye çalışan mihraklara” dikkat çekip, şunları söyledi:

“Ülkemizde temel hak ve özgürlüklerin teminat altına alındığı ve hukukun üstünlüğüne dayanan demokratik bir düzenin varlığı tüm kazanımlarıyla ortadadır. 'Türkiye’de demokrasi yok.' diyenler, gelsinler bunu külahıma anlatsınlar. Tarihimizin hiçbir döneminde bu milletin sinesinden diktatör çıkmadı, tiran çıkmadı, yönetim hayatımızda ise despotizmin en ufak emaresine tesadüf edilmedi. Demokrasi ahkamı kesenler, terörizme özgürlük arayanlardır.”

Bu milletin sinesinden “diktatör” çıkar mı çıkmaz mı - Resim : 1

YENİ TÜRKİYE TARİFİ

Şimdi bir de şu konuşmalara bakalım.

19 Temmuz 2014: “Aday Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olması Sevr taraftarlarının 94 yıl sonra Çankaya çıkması demektir. Aday Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olması İzmir’de denize dökülenlerin hesap sormak üzere tekrar ayağa kalkması, Çanakkale’de püskürtülenlerin bir kez daha şanslarını denemeleri demektir... 10 Ağustos’ta otokrasi ile demokrasi arasında bir tercih yapılacaktır. 10 Ağustos’ta hoşgörüyle dayatmadan, hak ve özgürlüklerle faşist eğilimlerden birisi öne çıkacaktır... Aday Erdoğan’ın yeni Türkiye’si, zorbaların güleceği, eşkıyaların palazlanacağı, milli ruhun kararacağı, milli ahlakın kalmayacağı; işsizlerin, yoksulların, sefalet içinde yaşayanların hatırlanmayacağı yıkık, dökük ve kırık bir ülkenin vaadidir... Yeni Türkiye; yalan, yüzsüzlük, yasak, yabancılaşma, kriz, kamplaşma, sahtekârlık, münafıklık ve riyakârlıktır. Yeni Türkiye; Kıbrıs’tan vazgeçen, Ermeni diasporasından özürler dileyen, Ege’yi Yunan tezlerine, Akdeniz’i Rum ve Siyonist iştaha terk eden, isyancılara anıtlar yaptıran, hainleri baş tacı yapan içe kapanmış bir ülkenin habercisidir... [Yeni Türkiye] devlet hazinesinin soyup soğana çevrileceği, kanunsuzlukların resmileşeceği bir ülke manzarasıdır. Yeni Türkiye; kadın cinayetlerinin otomatiğe bağlanacağı, uyuşturucu yaşının düşeceği, suç ve suçlu sayısının patlayacağı; çiftçiye, esnafa, memura, emekliye hayat hakkı tanınmayacağı sömürgeleşmiş bir ülke gerçeğidir.”

28 Temmuz 2014: “Aday Erdoğan devletin tüm imkanlarını kendi çıkarına seferber etmiştir. Valiler, kaymakamlar kuklaya dönüştürülmüş; TRT başta olmak üzere tüm kamu gücü aday Erdoğan için harekete geçirilmiştir... Eğri gemiyle doğru sefere çıkılamaz. Yanlış rotayla doğru limana varılamaz... Aday Erdoğan düne kadar övdüğü, palazlandırdığı, devleti adeta teslim ettiği kim varsa; şimdilerde paralel diye suçlamaktadır. Oysaki gerçek paralel, gerçek eğri Erdoğan’dır... Şayet hükümetten habersiz devlet bünyesine sızma ve kadrolaşma mümkün oluyorsa, Türkiye vahamet düzeyde tehditlerle karşı karşıya demektir. Bu Erdoğan’ın uyuduğunu, uyuşturulduğunu ya da uyutulduğunu göstermektedir. Şimdi soruyorum sizlere; Başbakanlık’ta tutsak alınan bir adamın Cumhurbaşkanı olması mümkün müdür?”

29 Temmuz 2014: “Devleti linç etmiş, kurumlarını işgal etmiş, kurallarını yıkıp devirmiş bir adayın Cumhurbaşkanı olması devenin iğne deliğinden geçmesi kadar akla ziyandır... Erdoğan, kamunun her imkanını kendi çıkarı için kullanmaktadır. Devlet; Erdoğan’ın oyuncağı, para kasasıdır. İşadamları Erdoğan’a bağış sırasına girmiştir. İhalelerden alınan yüzdelere zam yapılmıştır.”

10 Ağustos 2014: “10 Ağustos Cumhurbaşkanı Seçimi öncesi ve sonrasıyla uzun bir süre konuşulacaktır... Esasen bugün; rüşvet onay görmüş, dürüstlük kaybetmiştir. Yolsuzluk olur almış, adalet gerilemiştir. Haram yükselmiş, helal düşmüştür. Zillet, rezalet ve hezimet öne geçmiş; dik duruş, temiz yönetim, ilkeli siyaset geriye düşmüştür.”

SİVİL DARBE... DESPOTLUK... TİRANLIK

20 Ağustos 2014: “Türkiye; tek bir adamın egosuna, tek bir adamın koltuk hırsına, tek bir adamın keyfiliğine mahkûm edilmiştir. Bu adam ki, kuvvetler ayrımı ilkesini anlamsız hale getirmiştir. Bu adam ki, yasama, yürütme ve yargıyı tekeline almak için kolları sıvamıştır... Hukukun temel ilke ve kuralları bütünüyle silikleşmiştir. Devlet felçlidir, millet tedirgindir, adalet yaralıdır, siyaset kördüğümdür, ekonomi bıçak sırtındadır... Çarpıtılmış, temellerinden koparılmış demokrasi, despot üretmiştir... Herkesi uyarıyorum, Türkiye Cumhuriyeti sivil ve silahsız bir darbeyle karşı karşıyadır... Olanlar, siyasetin ara ve kara dönemi olarak tarihe geçecektir. Türkiye’de, deyim yerindeyse Babıali Baskını’nı, 27 Mayıs’ı, 12 Mart’ı ve 12 Eylül’ü aratmayacak kansız ve silahsız bir darbe yapılmıştır... Türkiye, parti devletine doğru adım adım sürüklenmektedir... Bu tablo, yeni Türkiye denen kandırma ve kalleşliğin eseridir... Yeni Türkiye; teslim olmuş devlet, köhnemiş demokrasi, sekteye uğramış hak ve özgürlüktür. Ne söylenirse söylensin, yeni Türkiye; ölü doğmuş bir projedir... Türkiye sistem kilitlenmesiyle karşı karşıyadır. Demokrasi ve rejim krizi kapıdadır.”

14 Ekim 2014: “Türk Milleti, 10 Ağustos’ta tiran mı, yoksa Cumhurbaşkanı mı seçmiştir?.. Cumhurbaşkanı, Türk Milleti'nin birliğini ve beraberliğini temsil eden tarihi önemde bir makamdır. Cumhurbaşkanı, siyasi partilerle kavga edemez. Cumhurbaşkanı, 'Bu makamda böyle konuşmak istemezdim.' uydurmasıyla önüne gelene atıp tutamaz.

26 Aralık 2014: “Erdoğan’ın sürekli polemik üretmesi, bulduğu her fırsatta ucube değerlendirmeler yapıp ülkemizi anlam kargaşasına mahkum etmesi, kabul edilecek bir hal değildir. Açıktır ki, Türkiye, Recep Tayyip Erdoğan kaynaklı bir bunalım çemberine, üslup kirliliğine, hakaret çıkmazına mahkûm edilmiştir. Erdoğan konuştukça, Türkiye’nin tansiyonu yükselmekte, görüş ayrılıkları keskinleşmektedir. Anayasal yetki ve sorumluluklarını çiğneyerek keyfiliği ve başına buyruk bir yönetimi kendisine rehber edinen bu sakil zihniyet Türkiye’nin altını oymakta, Türk milletinin dirliğine suikast düzenlemektedir.”

6 Ocak 2015: “AKP, 2014 yılında demokrasi radarından tamamıyla çıkmış, adaletin rotasından sapmış, ahlak ve hukukla yollarını hepten ayırmıştır. Türkiye öyle bir cenderenin, öyle bir cehennemi azabın içine düşürülmüştür ki, müşterek akıl sönmüş, uzlaşma dinamikleri silinmiş, milli hassasiyet, milli haysiyet acımasızca sille yemiştir... Sosyal ve siyasal anlaşmazlıklar bilenmiş ve keskinleşmiştir. Boşanmalar korkunç aşamalara gelmiş, suç ve suçlu sayısı fazlalaşmış, şiddet ve cinayet haberleri çoğalmıştır. Türkiye’de çeteler kol gezmekte, eline silah alan gözünü kestirdiğine, gücünün yettiğine sataşmakta ve saldırmaktadır... Böyle giderse, yani suç ve suçlu hak ettiğini bulmazsa, ülkemiz yasa dışı eğilimlerin, hukuk karşıtı grupların tutsağı olacaktır. Saraydan gecekonduya kadar suça gömülmüş bir ülkenin selamete vasıl olması, derlenip toparlanması ne bugün ne de gelecekte imkânsızdır. Dürüst vatandaşlarımızın, ekmeğinin peşinde olan milyonların hak ve hukukunu gözetmeyen bir iktidarın meşruiyetini tartışmak şöyle dursun, varlığı bile başlı başına milli güvenlik sorunudur. Milli iradenin tecellisine engel her faaliyeti tehdit değerlendirmesi içine alarak yeni baştan kırmızı kitap yazma hedefinde olan AKP iktidarının, asıl ve öncelikli olarak kendisi bir numaralı tehdit kaynağıdır... Özgür basın susturulmuş, ifade hürriyeti bastırılmış, sosyal medya kuşatılmış, milli irade iki yüzde 50’ye ayrılmıştır... Hükümet, siyasi vehimlerle her farklı sesi ve muhalif duruşu kendisine yönelik bir tertip olarak değerlendirerek, milli birliğe zarar veren en büyük unsur haline gelmiştir... Erdoğan, Türkiye’yi 17-25 hukukuna mahkum etmiş, tiranlığa özenmiş, tek adamlığa soyunmuştur.”

KUZEY KORE'YE BAKIN KİMİ GÖRECEKSİNİZ?

3 Şubat 2015: “Türk Milleti, kutlu bağrından hiçbir zaman führer, firavun, çar, kayzer, duçe çıkarmamış, çıkmasına da müsaade etmemiştir. Faşizm, despotizm ve benzeri iptidai yönetim biçimleri bu topraklarda asla kök tutmamıştır... Artık Recep Tayyip Erdoğan kendisini Türkiye’nin üstünde, Türk milletinin önünde görmektedir. Var olan tüm totaliter sapmaların yan tesirleri Erdoğan’ın zihnine, iradesine ve basiretine bulaşmıştır. Ne acıdır ki, Türk milleti iflah olmaz bir despotla, yasa ve anayasa tanımaz bir şahsiyetle yüz yüze kalmıştır... Erdoğan’ın meselesi millet değildir. Erdoğan’ın kaygısı Türkiye değildir. Erdoğan’ın aklında; işçi, memur, esnaf, sanayici, emekli, çiftçi zaten yoktur. Varsa da yoksa da derdi koltuk, hedefi Türkiye’yi cehenneme çevirmek, Baasçı anlayışla çevrelemektir... Kuzey Kore’ye bakınız, görünüş haricinde Erdoğan’ın tıpkısının aynısını göreceksiniz. Körfez ülkelerine, Sudan’a ve diğer bazı Afrika ülkelerine bakınız, Erdoğan benzerlerini mutlaka bulacaksınız... Kuvvetler ayrımını tehdit olarak gören Erdoğan bütün erkleri elinde toplamak istemektedir. Ve istenen bu sistem diktatörlüktür, demokrasinin ara dönemi, Türkiye’nin kuruluş felsefesinin temelden yıkımıdır... Erdoğan haramı yedi, demokrasiyi yedi, özgürlükleri yedi, tarihi yedi, milli kimliği yedi, 'dur' demezsek, devleti ve milleti de yemek üzeredir... Türkiye’yi korku parantezine aldın, önüne gelen sanatçıyı, oyuncuyu, öğrenciyi, vatandaşımızı korkuttun. Ama senin de korkacağın, titreyeceğin günler yakındır.”

Bu ağır ifadelerin sahibi mi? Yine Bahçeli!..

Bugün, Türk tipi başkanlık sistemini sahiplenmeyi “stratejik öncelik” saydığına ve dahi “tarihimizin hiçbir döneminde bu milletin sinesinden diktatör çıkmadığını, tiran çıkmadığını; yönetim hayatımızda ise despotizmin en ufak emaresine tesadüf edilmediğini” savunduğuna göre; demek ki, geçmişteki o tespit ve değerlendirmeleri gerçek dışıymış.

Peki, demokratik rejimlerde böylesi büyük “yanılgılar” için bir özeleştiri gerekmez mi?!

Haydi bir soru daha:

Bahçeli, 6 Ocak 2015'teki konuşmasında AKP'nin önemli bir ismi için, “havuzcuların garantörü”Erdoğan'ın gayrı meşru para trafiğini yönettiği farklı delillerle ortada olan eski bakan” demişti.

Sahi; o kimdi, şimdi hangi görevde ve Bahçeli'nin, onun hakkındaki görüşleri de değişti mi?!

Müyesser Yıldız

Odatv.com

arşiv