Bu kumpasın adı tıp literatürüne girebilir

Ergenekon Kumpası’nı düzenleyenlerin, hangi psikolojik patoloji ile bunu yaptıklarını irdelemeden önce, buna benzer birkaç sendromdan söz edelim.

Soner Yalçın, “Ergenekon Artık Psikiyatrinin Alanı!” diye yazınca akıllara, artık günlük yaşama girmiş olan ‘Sendrom’ sözcüğü geliyor…

Sağlıksız ruh durumunun ürünü olduğu neredeyse kesin olan Ergenekon kumpası, -en azından medya boyutuyla- acaba yeni bir ‘sendrom’ olarak literatüre girebilir mi, diye düşünüyor insan.

Daha baştan söyleyeyim; Kumpas sapkınlığının önemli bir örneği olan Ergenekon olayı bal gibi tıp literatürüne girebilecek belirtiler taşıyor. Yani medikal olarak iyi tanımlanırsa, bu kumpasın adı tıp literatürüne, “Ergenekon Kumpas Sendromu” olarak girebilir.

SENDROMLARA BİR BAKIŞ

Sendrom, öztürkçe karşılığı ‘belirgi’ olan ve eski Yunanca’da, ‘birlikte yürümek!’ anlamına gelen bir sözcük. Tıptaki anlamı şu; Birbiriyle ilintisiz bir dizi bulgunun bir araya gelmesi ile oluşan sağlıksızlık durumu.

Son yıllarda kimi sosyal olaylarda kendini gösteren psikolojik bozukluklar için bu sözcüğün sıklıkla kullanıldığını biliyoruz.

Ergenekon Kumpası’nı düzenleyenlerin, hangi psikolojik patoloji ile bunu yaptıklarını irdelemeden önce, buna benzer birkaç sendromdan söz edelim.

İlki, Prof. Dr. İzzettin Önder’in yıllar önce bir yazısında ODATV’de ayrıntılı olarak anlattığı

HUBRİS Sendromu. (Bir İktidar Hastalığı; Hubris Sendromu. 24. 06. 2013)

Uzun süre iktidarda kalanların, aşırı kibirli olmaları, kendi çıkarlarını ülkesinden çok daha fazla düşünmeleri, vazgeçilmez olduklarını sanmaları ve güçlü adam imajını yitirme korkusuyla otoriterleşerek acımasızlaşmaları…

Böylesi bir ruh durumu içinde bulunanlar, kendilerine tehdit olarak gördükleri insanlar için her türlü kumpası düzenleyebilirler.

Hubris Sendromu, diktatörleşen liderler için bir örnek. Bir de, konumuzla doğrudan ilgili olmasa da(!) diktatörleşen liderinin acımasızlığını göre göre, ona aşık olanlar için tanımlanan bir sendrom var;

STOKHOLM SENDROMU: Kendisine eziyet ve kötülük edene (bizdeki örneği ile; ülkesini kötü yönetene) aşık olanlar için kullanılır. Bunun bir de tersi vardır; Lima Sendromu! Bu sendrom, insanları rehin alan –örneğin- teröristin rehinelerine acımasıdır. Ancak bu durum konumuzun dışındadır ve Ergenekon’u düzenleyen veya düzenletenlerin böylesine insancıl bir duygularının olabileceği kuşku götürür.

SADİZM, MİTOMANİ VE PARANOİD BOZUKLUK

Daha başka çok sayıda sendrom var elbette. Ama Ergenekon Kumpası’nı düzenleyen ve destekleyenlerde var olabilecek bazı ruh sağlığı bozukluklarından da söz etmek gerekir.

Bunlardan biri olan mitomani, söylediği yalanlara kendisi de inananların psikolojik anormalliğidir.

Paranoid bozuklukta hastalar aşırı endişe ve korku içindedirler. Diktatörlerin çoğu böyledir. Paranoid kişilikleri nedeniyle sürekli korku içinde olduklarından çevrelerinde büyük güvenlik önlemleri aldıkları bilinir. Hatta kimileri yemeklerini bile önce başkasına yedirirler.

Sadizm ise başkalarına eziyet etmekten zevk alma halidir.

GELELİM “ERGENEKON KUMPAS SENDROMU”NA

Uydurma kanıt ve tanıklarla, hiçbir suçu olmayan insanlara karşı vicdanlarını karartanlara…

Cemaat- iktidar işbirliğinde, yargıyı da ele geçirerek acımasızlıklarını sadizm boyutuna çıkaranlara…

Ve uydurma Ergenekon davalarına savcı olmaya soyunacak kadar gözleri dönmüş olanlara söylenecek çok şey var elbette…

Ama bu patolojinin bir de medya boyutu var ki, onları hak ettikleri bir sendroma oturtmak gerekiyor. Çünkü iktidar sahipleri, kendi çıkarları için Fetö ile işbirliği yaparak günahsız insanların yaşamlarını karartırken, en çok medyayı kullandılar.

Ergenekon Kumpas Sendromu diye tanımlayabileceğimiz ruhsal hastalık durumuna sahip olan bazı medya mensuplarının içinde bulunabileceği psikolojik patolojileri şöyle özetlemek olasıdır;

a- İktidarı yöneten iradeye kesin itaat ederler. Kullanışlı maşalardır. Bu uğurda tüm basın etik ilkelerini ayakları altına alabilirler.

b- Bu iradenin işaretini aldıklarında tüm insan değerleri unutur, vicdanlarını o iradeye teslim ederler.

c- Karşısındakinin temiz, doğru ve yurtsever olduğunu düşündüklerinde çılgına dönerler, hemen bir araya gelerek çamur atmayı yoğunlaştırırlar.

d- İftira atmayı psikolojik bir savaş olarak görür ve bundan haz duyarlar.

e- Sadisttirler. Namuslu insanlara çile çektirmekten zevk alırlar.

f- Kendi yaşamları kirlidir ve kişiliklerinde derin bozukluklar vardır.

g- Çıkarlarını çok iyi bilirler. Yandaşlıklarının karşılığı olarak ekonomik çıkar sağlar, makam kapma yarışına girerler.

h- Özgüvenleri çok yüksek gibi görünürse de aslında korkaktırlar. Bu korkaklık nedeniyle ekip oluştururlar, aynı şeyleri söyler ve aynı haberleri paylaşırlar.

i- Zorda kalınca söylediklerini yadsırlar ve ‘Ben zaten öyle değil, şöyle demiştim!’ diye kendilerini kurtarırlar…

j- Çok kolay yalan söylerler. Kimileri, söyledikleri yalana kendileri bile inanırlar. Ne yazık ki bunlar, psikiyatri kliniklerine gitmek istemezler.

PSİKİYATRİ UZMANLARI YARDIM ETSİN!

Korku ve dehşet içinde izlediğimiz Ergenekon kumpasının medya boyutunu ruhsal bir sapkınlık olarak tıp literatürüne geçirenler, hem bu kumpasta canı yananlara dolaylı bir destek vermiş olacak ve hem de dünya tıbbına bir sendrom kazandırmış olacaklardır.

Bu konuda çalışma yapmak psikiyatrist ve sosyologlara düşmektedir. Eğer onlar dünya ve Avrupa kongrelerinde bu psikolojik-ve elbette sosyal- sapkınlığı bir sendrom olarak sunarlarsa ve belirtilerini de ayrıntılı olarak tanımlarlarsa eminim ilgi göreceklerdir.

Suat Çağlayan

Odatv.com

Bu kumpasın adı tıp literatürüne girebilir - Resim : 1

ergenekon arşiv