Soner Yalçın: Bu karanlık sürecin sonunda nihayet ışık göründü

Kitlelerin kolektif eylemlere katılması giderek güçleşti. Sol, krize girdi. Sağ’a yamandırılmaya çalışıldı. Ancak… Bu karanlık sürecin sonunda nihayet ışık göründü.

Sol nedir?

Sol ile özdeşleşen çok farklı siyasi yapılar vardır.

Ama.

Temel referans şudur:

Sol, İngiliz devrimidir.

Sol, Amerikan devrimidir.

Sol, Fransız devrimidir.

Sol, Rus devrimidir.

Sol, Türk devrimdir.

Sol, mevcut düzeni ilerletmeci siyasal-ideolojik harekettir.

Sol, statükocu-muhafazakar değil, değişim yanlısı-ilerici’dir.

Sol, sosyal adaletsizliği ortadan kaldırıp hakça bir düzen kurmak ister. Emek-sermaye çelişkisinde emekten yanadır. Sömürüye karşıdır.

Özgürlükçüdür, laiktir.

Kardeşliği savunur; barışı savunur.

Yani…

Sol devrimci’dir. Tarihin saatinin geriye değil ileriye gitmesinden yanadır.

Solda olma iddiasını taşıyan insanların/partilerin büyük çoğunluğu bu temel üzerinde durmaktadır.

Sol, insanoğlunun tarih boyu sosyal-siyasal kazanımlarının sebebidir.

Fakat.

Sol, tarih boyunca hep ihanete uğramıştır!

İlk ihanet, birlikte devrim yaptığı liberal burjuvaziden gelmiştir. Burjuvazi, monarşi ve kilise ile uzlaşarak devrimi satıp iktidara ortak olmuştur.

İkinci ihanet, Birinci Dünya Savaşı’na girmeyi kabul eden kimi sosyal demokrat partiler enternasyonal kardeşlik ve barış ülküsünü yok etmiştir.

Gelelim…

35-40 yıl önce yapılan büyük ihanete…

Bu ihanetten önce şunu belirtmeliyim:

Sovyetler Birliği devrimi süreç içinde kendini reform etmekte yetersiz kaldı ve çöktü.

Bu başarısızlık, solun tüm kanatlarını derinden etkiledi; entellektüel krize neden oldu.

Bu noktada kapitalizmin niteliğinde de büyük değişim meydana geldi; vahşi kapitalizm/neoliberalizm küresel boyutuyla ortaya çıktı.

İngiltere’de Tony Blair…

Almanya’da Gerhard Schröder…

Yunanistan’da Yorgo Papandreu…

İspanya’da Rodriguez Zapatero…

Portekiz’de Jose Socrates…

Fransa’da François Hollande gibi kendilerine “yeni sol” diyenler bu “kumarhane ekonomisine” boyun eğdiler…

Eşitsizliklerin arttığı bu ülkelerde, solun toplumsal tabanı darmadağın oldu.

“YENİ SİYASETÇİ”

Kuşkusuz…

“Başka alternatif yok” diye kabul edilen neoliberalizm; sadece sol değerleri aşındırmadı, sadece meta’yı tükettirmedi, insanı da yok etti.

Örneğin… Tamamen kendi çıkarını düşünen-dolar’a tapan bencil “yeni insan” ortaya

çıkardı.

Bu itibarıyla siyasete de yansıdı.

İnsani değerlerden uzaklaştırılanlar, toplumsal değil, salt kendi çıkarı için politikaya girdi. Politika, ticari iş oldu!

Siyaset, para kazanmanın aracı haline geldi!

Demagoji ve popülist söylem dışında hiçbir şey yapmayan “yeni siyasetçi” tipi böyle

doğdu…

Bu, hem siyaseti hem de solun değerlerini aşındırdı.

Bunda liderlerin nitelik problemi de etkin oldu.

Yetmedi…

“Tarihin sonu geldi; artık insanoğlunun son siyasal rejimi” diye kutsanan neoliberalizm, toplumsal birlikteliği/dayanışmayı darmadağın etti.

Bireysel özgürlükler yalanıyla “yurttaşlık” gibi kolektif kimlikler parçalandı.

Toplumsal muhalefeti yıkmak için kimlik siyaseti ortaya çıkarıldı. Demokratik talepler etnik politikalara kurban edildi.

Siyaset, “azınlık politikaların” yön verdiği tek maddelik gündemle yapılır oldu!

Sonuçta…

Kitleler, siyasetten soğudu.

Kitleler, siyasi heyecanlarını kaybetti.

Kitlelerin kolektif eylemlere katılması giderek güçleşti.

Sol, krize girdi.

Sağ’a yamandırılmaya çalışıldı.

Ancak…

Bu karanlık sürecin sonunda nihayet ışık göründü.

Şöyle…

IŞIK DOĞUYOR

Yırtınıyorum bu köşede…

Hep yazıyorum; neoliberalizm çöküyor.

Yunanistan ve Portekiz’den sonra İspanya seçim sonuçları da ortada; vahşi kapitalizme karşı duran “Öfkeliler” kazandı!

Neoliberalizme boyun eğen; yoksul halktan-üretimden yana değil, finans çevreleri/bankalar çıkarına politika yapanlar siyaset sahnesinden çekilmek zorunda kaldı/kalıyor…

Düşünebiliyor musunuz; ABD’de bile geçen yıl google’da en çok aranan kelime “sosyalizm” oldu! Demokrat Parti’nin üç aday adayından biri, “üniversite masraflarını (neoliberalizmin kabesi) Wall Street’e ödeteceğim” diyen sosyalist Bernie Sanders oldu! (Ama görüyorsunuz; malum medyada Donald Trump’un binde biri kadar yer alamıyor!)

Evet… Umut yok değil..

Bakınız….

İngiltere’de geçtiğimiz yıl “siyasal deprem” oldu; özelleştirmeye karşı çıkıp; ulaştırmadan haberleşmeye kadar kritik sektörlerde kamulaştırmayı savunan Jeremy Corbyn İşçi Partisi Genel Başkanı seçildi.

Malum medya Corbyn hakkında hemen küçümseyici tavır aldı. Örneğin…

Suriye’ye yönelik barışçıl tavırlarıyla alay ettiler. Kimi İşçi Parti milletvekilleri bile buna uydu. Bu kaosun partiyi böleceği dile getirildi. Bu arada…

2015 yılının son günlerinde Oldham bölgesinde ara seçim yapıldı. Guardian başta olmak üzere malum medya, Corbyn’in alacağı ağır yenilgi sonucu istifa edeceğini yazdı. Ne oldu dersiniz?

Seçimi açık farkla Corbyn’nin başında bulunduğu İşçi Parti adayı kazandı!

İngiltere’de bunlar yaşanırken…

Fransa’da; neoliberalizm kucağına oturmuş Sosyalist Hollande ise, yerel seçimde ırkçı Marine Le Pen seçimi kazanmasın diye Sarkozy’nin partisini destekledi!

Syriza’nın ilk maliye bakanı meşhur Yanis Varufakis, “Küresel Minotauros/ Amerika, Avrupa ve Küresel Ekonominin Geleceği” kitabında, kapitalizmin artık akıl hastalarının eline geçtiğini yazıyor.

Avrupa’da yeni bir ışık-umut doğuyor.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Odatv.com

Soner Yalçın: Bu karanlık sürecin sonunda nihayet ışık göründü - Resim : 1

sol burjuvazi CHP arşiv