Bruce Willis, bahtsız anti kahraman

Elif Aktuğ yazdı...

Bir anda kalbime soktuğum, deli gibi sevdiğim ve aynı hızla nefret ettiğim oyuncular var, ha sevmem için Oscarlık performans sergilemesi gerekmiyor, bir başyapıtta rol alması gerekmiyor; herhangi bir tavrını/bakışını/gülüşünü sevebiliyorum.

Aynı şekilde, bir cümle/kelime çıkıyor ağzından, dedim ya aynı hızla gömüyorum aynı kişiyi (bu konuya birazdan değineceğim).

Günün kişisi: Bruce Willis...

Bir anda baştacı yapıp, bir saniyede yerlebir ettiğim adam.

Geçtiğimiz hafta yaşadığı bir hastalık sebebiyle artık sinemada olmayacağı, aile fertleri tarafından sosyal medya vasıtası ile açıklanan, Bruce Willis...

Bir selam çakmalı dedim o güzel filmlerin/gülüşünün hatrına, sanki tanıyor gibi üzüldüm, sanki yakın arkadaşımmış gibi içim yandı.

Konuşamayacak, söyleneni anlayamayacak, algılayamayacak, kendini bambaşka bir boyutta bulacakmış bir süre sonra, berbat bir hastalık yakalamış meğer bizim sevimli anti kahramanı...

Bizim kuşak 1985-1989 yıllarında yayınlanan "Moonlighting" ile bağrına bastı Bruscuğu.

Türkiye'de "Mavi Ay" adıyla ekrana gelen dizide Cybill Shepard ile karşılıklı oynuyordu ve bu dizi onun ilk önemli işiydi aslında. 3 bin kadar aktör denenmiş dizideki David rolü için, bizimki seçilmiş.

1955 doğumlu oyuncu, lise yıllarında oyunculukla ilgilenmeye başlamış, sonrasında barmen olarak çalışırken keşfedilmiş. "Bir filmde kısa bir barmen rolü var, oynar mısın" demişler...

Bir süre figüran olarak rol almış filmlerde, şansı 30 yaşındayken yakalamış, o dönemin en şaşaalı, en pahalı prodüksiyonu olan Moonlighting'de başrolü kapmış.

Sonrası malum Die Hard serileri, bir iyi bir kötü film ile ilerleyen kariyeri; aksiyon filmlerinin kötü talihli, kara bahtlı, seri ateş altında coolluğundan ödün vermeyen, o yamuk gülüşü dudağından eksik olmayan sevimli kahramanı rolleri.

Filmlerine, ta ki Twelve Monkeys'e, Pulp Fiction'a, Six Sense'e kadar pek yıldız vermeyen ben, nedense seviyordum, çünkü bütün dünyanın hemfikir olduğu gibi, çok sevimliydi, aşırı sevimli!

Öyle posterini alıp duvara asmazdı genç kızlar belki, en yakışıklı aktörlerden değildi, uyuduğunda rüyana girmezdi ama ondaki çekicilik çok az insana nasip olmuştu.

Dizinin son sezonlarına doğru Die Hard ile müthiş bir başarı yakaladı, hatta dizinin yanlış hatırlamıyorsam son bölümünde bir sahnede David yürürken, arka taraftaki video dükkanında birinin Die Hard afişi yırttığı görülmüştü, şahane bir göndermeydi, bunun Bruce'un fikri olduğuna eminim her nedense...

Bu diziyle 87'de Emmy ödülü kazandı en iyi aktör seçildi, bir başka Emmy ödülünü de Friends dizisindeki konuk oyuncu rolü ile aldı ve başka da kayda değer ödülü yok zaten. İlgiçtir, American Beauty filmi için teklif almış ama kabul etmemişti, filmde Bruce'un geri çevirdiği rolü oynayan Kevin Spacey En iyi Erkek Oyuncu Oscar'ını kazanmıştı, acaba Bruce oynasaydı aynı başarıyı yakalar mıydı, hep takılmıştır aklıma...

Neyse.

Demi Moore ile evlendiler malum, üç kızları oldu ve sonra boşandılar, 13 yılın ardından.

Burada ilginç bir şey yok gibi değil mi, insanlar aşık oluyor, evleniyor çocukları oluyor, sonra boşanıyor!

Ama Demi ve Bruce, dünyada başka kimsenin yaşadığına inanmadığım bir dostluk yaşadı, Demi Moore, Ashton Kutcher ile evlendiğinde yanıbaşındaydı Bruce!

Yıllar geçti Bruce evlendi, iki kızı daha oldu ve yine hep beraberler, özel günlerde ailecek poz veriyorlar. Bruce, eski karısı, üç kızı, yeni karısı, yeni karısından olan iki kızı, Demi'nin sevgilsi, kızlarının boy friendleri, bir dolu köpekleri falan...

Şaka gibiler.

Hatta durun, Bruce korona olduğunda Demi'nin evinde karantinaya girdi, yeni karısı Emma sosyal medyadan "özledim sizi" falan yazdı, bunların ev hallerini postladıkları fotoların altına.

Bruce'un hastalık haberini de Demi ve Emma ve kızları aynı metinle yayınladılar sosyal medya hesaplarından.

Peki yazının başında söylediğim, bir sözü bir cümlesiyle neden yerin dibine sokmak istediğim bir Bruce daha var?

Hemen anlatıyorum.

Siyasi söylemleri yüzünden!

Sıkı bir Cumhuriyetçi olan ve Irak savaşını destekleyen Bruce efendi, "Saddam'ı öldürene bir milyon dolar vereceğim" de demişti zamanında.

Hımm, bana ne/sana ne diyeceksiniz farkındayım, adam aktör, oynadığı filmlere bakalım diyeceksiniz ama olmuyor işte.

Soğuyuvermiştim ama işte tam o sıralarda şahane filmlerde rol aldı, evsizlere acayip yardım etti, evlat edinilen çocuklar için çalıştı; aldım yine kalbimdeki yerine koydum ben de ne yapayım?

Demokratların ne hayrını gördüm de Cumhuriyetçi diye Bruce'u sileyim, hiç işte benimki de laf!

BRUCE DENİNCE...

-1989'da çekilen Look Who Is Talking'de bebek Mikey'i seslendirmişti, hatırladınız mı?

-1992 filmi Death Becomes Her, Meryl Streep ve Goldie Hawn ile oynamıştı. Film çok güzel değildi ama oyuncular o kadar iyiydi ki, birkaç kez izlemiştim.

-1994, en verimli yılıydı Bruce abinin, Tarantino imzalı Pulp Fiction, efsane aktör Paul Newman ile karşılıklı oynadıkları Nobody's Fool, erotik sahneleriyle dikkat çeken ve Brucecuğumuzun çırılçıplak göründüğü Color of Night, sıkı filmlerdi.

-Peki 95 verimsiz miydi? Asla! 12 Monkeys ve Four Rooms ve Die Hard with a Vengeance'ı çekmişti.

-Friend dizisinden rol aldıktan sonra onlarca teklif geldi bizimkine ama hangi dizide rol almayı kabul etmişti! Ally McBeal, yıl 99.

-99 demişken, The Six Sense ne güzeldi değil mi, en sevdiğim yönetmenlerden biri olan M. Night Shyamalan imzalı film, aktörün en başarılı işi olarak biliniyor. Aslında solak olan Bruce bu film için sağ eliyle yazmayı öğrenmişti. Sağ eliyle yazı yazdığı sahnede işaret parmağında yüzük olmadığının görülmesi gerekiyordu çünkü. Shyamalan ile 2019'da Glass için yeniden bir araya geldiler, malum. Film yine ve tabi ki çok güzeldi.

-The Six Sense'de birlikte oynadığı ve En İyi Yardımcı Aktör dalında aday gösterilen o zamanlar 11 yaşındaki Haley Joel Osment, Bruce hastalandıktan sonra sosyal medya hesabından şunları yazdı: Her zaman hayranlıkla baktığım biri için doğru kelimeleri bulmak zor oldu. Önce büyük ekranda gördüğüm, sonra da şans eseri şahsen beraber oynadığım bir oyuncuydu. O, neredeyse yarım yüzyıla yayılan bir kariyerle tüm hayatımızı zenginleştiren gerçek bir efsane. İlk elden tanık olduklarım ve gelecek yıllar boyunca zevk almamız için inşa ettiği muazzam işler için çok minnettarım. Bruce ve ailesi, onları her zaman tanımlayan cesaret ve yüksek ruhla ilerlerken onlara duyduğum saygıyı ve derin hayranlığı ifade etmek istedim.”

-Birlikte çalıştığı çoğu yönetmen onunla tekrar tekrar çalıştı. M. Night Shyamalan da onlardan biri. Unbreakable, 2000 yılının en iyi filmlerindendi.

-Bir iyi film bir kötü film şeklinde ilerleyen sinema kariyerindeki "ıııhhh" işlerden biri 2007'de oynadığı Perfect Stranger. Filmi ben beğenmesem de Bruce için anlamı büyük, çünkü şu anda evli olduğu Emma Heming ile tanıştı. Aslında Victoria's Secret, La Senza gibi büyük iç çamaşırı firmalarının mankeni olan İngiliz Emma, o sıralar sinemada ufak rollerle şansını deniyordu. Eh şans oyuncu olarak gülmedi güzel kadının yüzüne belki ama kendinden 23 yaş büyük Bruce Willis'e aşık oldu. 2009'da da evlendiler.

-Babası Amerikalı annesi Alman, Almanya doğumlu zaten, pek seviyor Almanları.

-Barmen olarak çalıştığı için olsa gerek, garsonlara ve barmenlere en fazla bahşiş veren aktörmüş bizimki.

-Hastalığını bir süredir biliyor olsa gerek, elinde avucunda ne varsa, hem de para kaybederek, zararına satmış, evlerini elden çıkarmış.

-Bu yıl başladığı ve anlaşma yaptığı filmleri bitirecek mi bilmiyorum, geçen yıl oynadığı ama sıradan birer aksiyon olmanın ötesine geçemeyen, imdb puanları 3,5 civarında olan filmlerini bir bir izlemek istiyorum.

Elif Aktuğ

Odatv.com

elif aktuğ