Bölgeye Birleşmiş Milletler müdahalesi mi geliyor

Müyesser Yıldız yazdı: Bölgeye Birleşmiş Milletler müdahalesi mi geliyor

Ankara, “Dağları temizledik, bölücü terörü bitirdik, bitiriyoruz” havasında.

Sokaktaki insan ise artık açıkça, “Bölgeye BM müdahalesi mi geliyor?”u soruyor ve konuşuyor.

En üst düzeydekiler bile terörle mücadele için “savaş” kelimesini kullanıyor. “Savaş”ta, saldırı altında ne yapılacağı bellidir.

Örnek Fransa; Paris'te 130 kişinin öldüğü, 351 kişinin yaralandığı saldırının ardından OHAL ilân edildi. Fransa bir şey daha yaptı; Avrupa Konseyi'ne başvurup, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin bazı maddelerine uymama konusunda istisna talep etti.

Bir anlamda “savaş hukuku uygulayacağım” dedi.

7 Haziran'dan beri yüzlerce şehit veren, yüzlerce sivil kaybı yaşayan, bazı bölgelerde insanların göçe zorlandığı Türkiye'de ise normal hukuk düzeninde, terörle “savaşmaya” çalışılıyor.

Dahası TSK'nın, terörle mücadelede MİT Müsteşarı gibi “dokunulmazlık” ve askeri mahkemede yargılanma talebi sümen altı ediliyor, yetmiyor Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, askeri yargının lağvedileceğini açıklıyor.

Öte yandan tablo ağırlaşıyor... Uzmanlar, “1 ay sonra sıkıyönetim için bile geç kalınabileceği” uyarısında bulunuyor... HDP-PKK dünyanın dört bir tarafında, “Bölgede savaş, işgâl, soykırım var” propagandası yapıyor, gözünü “kan bürümüşçesine” dolu dizgin gidiyor... Besbelli güvendikleri “dağlar” çok büyük...

Fransız Le Monde gazetesine konuşan terör örgütünün “paralel devleti” KCK'nın başı Cemil Bayık, "Yakında Türkiye'nin içinden ve dışından gelen başka örgütlerle birlikte bir devrimci direniş cephesinin kuruluşunu ilan etmeyi öngörüyoruz" diyor. “Ek teröristler gönderme hakkını saklı tuttuklarını” belirtip, “Gelecek aylarda Türkiye'de iç savaşın ağırlaşacağı” tehdidini savuruyor.

Fransa, hatta hiçbir terör saldırısı yaşamayan Belçika OHAL ilân ederken, Türkiye bu anayasal mekanizmayı niye hiç düşünmez? Başbakan Davutoğlu, “Sıkıyönetim yılları Türkiye'de geride kalmıştır. Olağanüstü hal de geride kalmıştır. Türkiye'nin uluslararası itibarının sarsıldığını isteyebilir ama biz buna asla izin vermeyeceğiz. Terörle mücadelede büyük fedakârlıklar yapılır, ancak demokrasiden taviz verilmez” demişti.

Sırf bu “söz”den dönmüş olmamak için mi, ya da ne?

AKP Sözcüsü Ömer Çelik, geçenlerde şunları söyledi:

“Dikkat edin, dünya geçmişte Türkiye’nin yaptığı bazı operasyonlara karşı ses çıkarırdı, ama şimdi hiç kimse meşru operasyonlara bir eleştiri getirmiyor. Çünkü zaten buradan geri adım atmak demek, demokrasiden, meşru düzenden vazgeçmek demek.”

Acaba öyle mi? Dünyadan ses çıkmıyor mu?

Şu ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby'nin açıklaması: “Türkiye’nin güvenlik önlemleri almaya ihtiyaç duyduğunu anlıyoruz, bununla beraber Türkiye sivilleri korumak ve hukuki sorumluluklarına uygun davranmak için mümkün olan tüm önlemleri de almalı.”

Şu AB Komisyonu'nun çağrısı: “Türk yetkililer, PKK ile sınırdaki diğer terör örgütlerinden kaynaklanan tehditler nedeniyle güçlüklerle karşı karşıya. Ancak müdahalenin belli bir kapsam içinde tutulması ve yerel nüfus üzerindeki etkilerinden kaçınılması hayati. Şiddetin daha da fazla tırmanmasını önlemek için tüm siyasi liderlere derhal ateşkes ve Kürt barış sürecine acilen geri dönülmesi çağrısı yapıyoruz.”

Şu da Alman Sol Parti'nin talebi: “Türkiye’nin bu silahları kendi halkına karşı kullanması NATO Anlaşması’na aykırı. Türkiye'ye silah satışlarına son verilmeli. Alman Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier de acilen Ankara’ya giderek sivillerin öldürülmesini durdurmalı.”

HDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın Moskova ziyareti ve Dışişleri Bakanı Lavrov'la görüşmesi çok tartışıldı. Lavrov'unHDP'yi, “Türkiye'de tüm etnik azınlıkları temsil eden bir siyasi platform” olarak nitelendirmesi dikkat çekiciydi.

ABD, Almanya, İngiltere, Fransa'nın HDP ve Suriye'de PYD'ye desteği malûm. PYD'yi Rusya da destekliyor. Peki BM'de Güneydoğu ile ilgili olası bir oylamada, acaba Moskova'nın tavrı ne olur? Demirtaş'ın o gezisinde asıl konuşulan, bu olmasın?

NATO VE ALMAN AWACS'LARI NİYE GELİYOR?

Biliyorsunuz Almanya, Suriye'den gelebilecek saldırılara karşı NATO kapsamında Kahramanmaraş'a üç patriot konuşlandırdı. Sonra olayların en hızlandığı dönemde, çok yakın zamanda bunları ve askerlerini alıp, götürdü.

Şimdi yine NATO misyonu kapsamında AWACS uçakları, uçaklarla birlikte asker göndermeye hazırlanıyor. Bu konuda Alman Meclisi'ne sunulan bilgi notunda, IŞİD'in hava savunmasının bulunmadığı, ayrıca Suriye veya Rusya'nın NATO üyesi Türkiye'ye karşı harekata girişebileceğine dair bir emare olmadığı belirtilmiş.

Öyleyse en azından, “Niye gittiniz, niye geliyorsunuz?” diye sormak gerekmez mi?

Almanya'nın amacı; Rus uçağının düşmesinden sonra Türk hava sahasının stabilize edilmesi ve daha fazla uçağın düşürülmesini engellemekmiş.

Benzer bir karar da güya Türkiye'nin talebi üzerine NATO'da alındı. NATO Türkiye'nin hava savunma sistemine katkı amacıyla Suriye sınırına uçaklar yollayacak. Daha önemlisi, ihlâl halinde NATO angajmanı geçerli olacak.

Hava sahamızı resmen NATO'ya devrettiğimizin farkında mıyız? Ki, bir NATO yetkilisi aynen şöyle konuştu:

“NATO, giderek artan şekilde Türk hava sahasının kontrolünü ele alacak. Böylece Türkler, bizim gökyüzünde gözümüzün olduğunun ve herhangi bir durumda onlara ikinci bir fikir sunabileceğimiz gerçeğinin farkında olacaklar.”

Türkiye Rus uçağı düştüğünden beri Suriye sınırında uçamıyor, operasyonlara katılamıyor. Adı konmamış, fiili bir “uçuşa yasak bölge” uygulamasına maruz.

İşte PYD, Türkiye'nin “kırmızı çizgimiz” dediği Fırat'ın batısına da geçti. Ne olacak şimdi?

Bir de şunu düşünelim; Geçtik Rus uçaklarını, Ege'de Yunan tacizlerinde olduğu gibi, Rum veya Ermeni uçağı hava sahamızı ihlâl ettiğinde, acaba NATO tercihini kimden yana kullanır?

KÖŞEYE SIKIŞMANIN AYAK İZLERİ

Hava sahamızın NATO'ya, Almanlara devriyle Güneydoğu'nun ne ilgisi var derseniz?

Bunun en net cevabını Refah Partisi'ndeyken 90'lı yıllarda, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül vermişti. İşte o sözleri:

“32’nci ile 36’ncı paralel nedir?.. Var mıdır böyle bir Birleşmiş Milletler kararı?.. Yoktur böyle bir şey. Olan şey sadece şudur; Amerikan, İngiliz ve Fransız üçlüsünün, bu bölgeyi bölmek, bu bölgedeki petrol hakimiyetini devam ettirmek, İsrail’in güvenliğini temin edebilmek için bu bölgeye baskı kullanmaktır… Türk Hariciyesi ve Hükümet, çok tehlikeli bir yöne sevk olunmuştur… Eğer siz BM kararlarıyla hiç ilgisi olmayan, üç ülkenin böyle yaptırımlarını, başınıza taç yaparsanız, yarın aynı şeylerin Türkiye’nin başına gelmeyeceğini kim garanti edebilir? Yarın Türkiye’nin şu bölgesinde, Amerikan ve İngiliz Kuvvetleri, ‘siz uçak uçuramazsınız’ dediğinde, ‘evet’ mi diyeceksiniz?.. Aslında bütün uluslararası platformlarda, Türkiye her zaman köşeye sıkıştırılmaktadır. Bunların ayak izlerini gün be gün görmekteyiz.”

Güneydoğu'daki manzara-i umumiye maalesef işte tam da bu yönde ilerliyor.

Müyesser Yıldız

Odatv.com

Asker birleşmiş milletler müdahale Doğu güneydoğu Müyesser Yıldız TSK PKK arşiv