Bir uygarlık nasıl tarihe gömülür

1998 yılında İstemihan Talay’ın Kültür Bakanı olduğu dönemde basın müşaviri olarak görev yapıyordum. Nurcan Tokar ve Tevfik Ketencioğlu...

1998 yılında İstemihan Talay’ın Kültür Bakanı olduğu dönemde basın müşaviri olarak görev yapıyordum. Nurcan Tokar ve Tevfik Ketencioğlu anlaşamadığım iki müsteşar yardımcısıydı. Basın müşavirleri doğrudan bakan ile çalışır, ama her nedense bu iki müsteşar yardımcısı kendi elemanıymışım gibi bana talimat vermeye çalışıyor, ben de buna direniyordum.

Yaz aylarıydı. Tatildeydim. Nurcan Tokar bir hışımla benim büroma inmiş ve sekreterlerime ağzına geleni söylemiş ve yerine dönmüş. Sekreterim Sultan beni aradı, iki gözü iki çeşme…

O anda yapabileceğim hiçbir şey yoktu, uzaktaydım çünkü. Telefon etsem, telefonuma da çıkmayacaktı. Kaldı ki, telefonda söyleyeceğim fazla bir şey de yoktu.

Tatilimi biraz kısaltarak Ankara’ya döndüm. İlk işim Nurcan Tokar’ın karşısına dikilmek oldu. Sorguladım. O da oturduğu makamın gereği olarak kendisini sorgulayamayacağımı söyledi. İtiştik, ama kendisine benim işlerime karışmamasını, hele hele basın bürosuyla ilgili herhangi bir tasarrufta bulunmamasını söyledim.

Ayağımın kaydırılması gerekiyordu.

Diğer müsteşar yardımcısı Tevfik Ketencioğlu ile Cumhuriyetin 80. Yıl kutlama komitesinde birlikte görev alıyorduk. O sırada Londra’dan bir gazeteci bu kutlamalarla ilgili neler yaptığımızı sordu. Haber yapacakmış. Aynı zamanda İstanbul Boğazı’nda bir off shore yarışması varmış, onunla ilgili de bilgi istedi. Sekseninci yıl kutlamalarıyla ilgili elimde olan bilgiyi verdim, ama off shore ile ilgili bir bilgim olmadığı için, öğrenip kendisine döneceğimi söyledim.

Sekseninci yıl ile ilgili bilgi de yeterli değildi. Tekrar sordu. Ben de sekseninci yıl kutlama komitesine bir yazı yazarak bilgi istedim. Yazıyı, “bu konuda bilgi vermeniz konusunda gereğini arz ve rica ederim” şeklinde bitirmiştim.

Yazıyı doğrudan komite başkanı Tevfik Ketencioğlu’na göndermiştim.

Sekreteri Dilek “siz benim müsteşarıma rica edemezsiniz,” diye telefon etti. Ardından müsteşar yardımcısı Tevfik Ketencioğlu aradı ve bunun bir “terbiyesizlik” olduğunu söyledi.

Ben her nekadar bakan adına çalıştığımı, bunun bir komite olduğunu, komitenin içinde memurdan müsteşar yardımcısına kadar her kademede elemanın bulunduğunu bu yüzden arz ve rica yazdığımı anlatmaya çalışsam da, dinlemedi.

Sekreteri Dilek’e yazıyı göndermesini söyledim. Yazı geri geldi. Oturdum yazıyı yeniden yazdım ve yazıyı “arz” ile bitirdim. On sekiz punto ve bold olarak. Gönderdim.

Tevfik Ketencioğlu tabii ki kudurdu. Bu açıkça küfür etmek oluyordu çünkü.

Soluğu İstemihan Talay’ın yanında aldı. İstemihan Talay beni aradı. “Mümtaz bey,” dedi. “Siz kültürlü, okumuş ve kibar bir insansınız, neden böyle bir şey yaptınız?” Ben de olayı anlattım. Türkiye için çok önemli bir tanıtımı kaybettiğimizi, müsteşar yardımcısı olarak o an karşısında oturan adamın kendini gereğinden fazla önemsediğini anlattım.

Olay kapandı.

Ta ki, eylül ayında yeniden Hürriyet gazetesinin yedinci sayfasında manşet olana kadar…

Müsteşar yardımcısı ile olan kavgam Hürriyet’te yayınlandığının ertesi günü İstemihan Talay beni aradı. Ben de, “eşyalarımı topladım sayın Bakan,” dedim. Memuriyet cezam olduğu için Çorum Kültür Müdürü olarak işe başlamıştım, Çorum’a dönmek zorunda kaldım.

Çorum benim için tam bir sürgün, ama aynı zamanda rüştümü ispatladığım bir yer oldu. Aklınıza kim gelirse Çorum’a bir şekilde uğradı. Borusan üç kez Hitit festivalinin açılışını veya kapanışını yapmak üzere Çorum’a geldi. Tolga Çandar, Gülüm Pekcan, Kurthan Fişek, Ceyhan Mumcu, Can Dündar, Hasan Uysal, Orfeon akapel grubu, İbrahim Yetkin, Moğollar, Ünal İnanç, Gürer Aykal, Gülören Cangal, Doğan Cangal, Ametist grubu, Yaz Baltacıgil, Ricardo Moyeno, Ahmet Kanneci, Adnan Gerger, Mustafa Balbay, İbrahim Karamehmet, Burhan Günel, Gökhan Cengizkan, Orhan Şanlıel, Bursa Senfoni orkestrası, Kültür Bakanlığı çok sesli korosu, Kültür Bakanlığı Türk sanat müziği korosu, Şükran Güngör, Yıldız Kenter, Michel Margan, Ayla Erduran, Ayşegül Sarıca, Suna Kan, Yıldız İbrahimova, Ali Dinçer, Ozan Sağdıç, Hande Dalkılıç ve daha adını anımsamadığım bir yığın insan Çorum festivali sırasında veya başka zamanlarda oradaydı.

Ben evimden uzaktaydım. Zor günlerdi benim için. Kültür Bakanı İstemihan Talay, hemen tüm illerdeki kültür müdürlerine araba tahsis etmişti, ama Çorum’a asla böyle bir şey yapmıyor, benim yaptığım etkinlikler için de, “iyi ya işte, demek ki iyi bir şey yapmışım, Çorum’da sesimizi duyuruyor,” diye alaycı ve kaçamak cevaplar veriyordu.

Çorum valisi Atıl Üzelgün tam bir valilik yapıyor ve sonuna kadar beni destekliyordu. Belediye başkanı Arif Ersoy da öyle. Memurluk yapmıyordum. Her an bir etkinlik söz konusuydu Çorum’da ve festival sırasında Hıncal Uluç, “şimdi Çorum’da olmak vardı anasını satayım,” diye bir yazı bile yazmıştı.

Çetin Altan’ın da haberi vardı Çorum’da olanlardan ve onu da çağırmıştım. “Oğlum,” demişti bana, “ben buradan Sabah gazetesine bile zor gidiyorum, Çorum’a gelmem mümkün değil.” Ben de “Çetin ağabey, bir helikopterle seni ve Yaşar Kemal’i alır, Merzifon havaalanına indiririm. Oradan da valinin cipiyle sizi aldırırım,” dedim. Ama olmadı. Ona da razı olmadılar.

Böyle bir yerdi Çorum. Avrupa’da sesimizi duyurduk, ama Türkiye’de Ömerli’de yapılan pop müzik konserleri kadar sesimizi duyuramadık.

Hattuşa’da açık hava konseri yaptığımızda podyumda 145 kişi vardı ve Mozart’ın Saraydan Kız Kaçırma aryası seslendiriliyordu. Ben de heyecan içinde insanların nasıl davranacağını, nasıl tepki vereceğini izliyordum. Yamaçlara oturmuş beş bin kadar Çorumlu büyük bir merakla konseri izliyordu.

Kadının biri yanındaki kocası tahmin ettiğim kişiye, “Bak karı çığırdı, şimdi herif çığıracak,” diyordu.

Böyle bir esintiydi Çorum ve gömüldü gitti. Hitit uygarlığının göbeğindeki bu muhteşem kent kendini kültürden uzak tutmak için elinden geleni yaptı. Hititlileri “Müslüman” olmadığı için asla benimsemedi. “Hitit döneminde Müslümanlık vardı da bunlar mı kabul etmedi,” soruma ise asla cevap bulamadım.

Mümtaz İdil

Odatv.com

Adnan Gerger mustafa balbay İbrahim Karamehmet Burhan Günel Gökhan Cengizkan Orhan Şanlıel yıldız kenter Şükran Güngör Ahmet Kanneci Michel Margan Ayla Erduran Ricardo Moyeno Gülören Cangal Ametist grubu Doğan Cangal Ayşegül Sarıca gürer aykal ünal inanç moğollar İbrahim Yetkin Orfeon akapel grubu hasan uysal Can dündar ceyhan mumcu kurthan fişek Gülüm Pekcan Tolga Çandar Yaz Baltacıgil Suna Kan arşiv