Bir TC başbakanı, “Ben Gürcü’yüm, karım Arap” derse, işler sonunda buralara varır!

Anladığım kadarı ile benim yazılarımla ilgili olarak kimi okuyucularca bu konu özellikle merak ediliyor. Türklük, Türkçülük – hangisinde, ne-nereye...

Anladığım kadarı ile benim yazılarımla ilgili olarak kimi okuyucularca bu konu özellikle merak ediliyor. Türklük, Türkçülük – hangisinde, ne-nereye kadar? Nasıl bir sentezde karar kılmak gerekiyor?

Adım adım cevaplandırmaya çalışayım.

Sevgili Dostlar – benim Türklük anlayışım, asla ırkçılık yapmak değildir.

Bu ülkede yaşayan herkes, üst kimlik olarak Türk’tür.

İkinci soru da şu şekilde gelmelidir: Peki o zaman

Türklük dediğimiz aidiyet sınıflandırması, ne tür bir üst kimlikdir? Mutlaka olmaklığı gereken bir kaynak, bir ortak köken midir? Ya da her ikisi birden midir? Ya da bir başka deyişle bir üst kimliği nasıl tanımlayabiliriz?

Türkiye’de milliyetçilik, 1903 yılında Kazan Tatarı Yusuf Akçura tarafından yazılan Üç Tarz-ı Siyaset adlı makalenin yayınlanması ile başlamıştır. Türkiye’de milliyetçiliğin öncüleri, Kırım-Kazan-Azerbaycan kökenli aydınlardır. Bunun nedeni de, özellikle Kazan bölgesinin batı ticaret ve siyaset hayatı ile tanışmasının 17. yüzyıl’a dayanmasıdır.

Dahası; objektif olarak bakarsak, Osmanlı İmparatorluğu, emperyal bir devlettir. Çok ulusludur. Ne var ki dinde reform evrimini, Aydınlanma Çağı’nı, endüstrileşmeyi ve ulus devletlere dönüşme trendini kaçırınca, imparatorlukta çözülme başlamıştır. Oysa Kırım, Kazan, Azerbaycan gibi Türkî ülkeler, emperyalizme karşı mücadele içindedirler.

“YAHU BİZ KİMDİK?” SORUSU… VE TURANCILIK ‘UZAK MEFKÛRE’

Sonunda kala kala Türkler, Ermeniler, Kürtler ve Balkanlar-Kafkasya göçmenleri kalmıştır Osmanlı’da geriye. “Yahu biz kimdik?” sorusu ile yeni koşullara uyum sağlanabilecek cevaplar aranmıştır işte o zaman… Türkçülük, işte o günlerin ürünüdür.

1920’den itibaren Turancı fikirler budanmış, Ziya Gökalp’in 1923’te Ankara’da Matbuat Müdürlüğü tarafından yayımlanan Türkçülüğün Esasları adlı eserinde Turancılığı “uzak mefkûre” ilan etmesi ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluşunu esas alan yeni bir Türkçülük tanımı getirilmiştir.

1930’lu yıllarda Nihal Atsız’ın başı çektiği Türkçülük, üstü örtülü romantik bir ırkçılıktır. Türkeş’in CKMP’si ve MHP’si de Müslüman kesimle ters düşmeme rotasyonlu bir uzlaşma çabasıdır.

Sevgili Dostlar… Türkiye’de laboratuar ırkçılığı yapmak, eğer kafadan kontak değilseniz, bırakın işin etik yanını, altını çizerek tekrar ediyorum- eğer kafayı üşütmediyseniz – mümkün değildir.

O devirlerde, yani 1000 yıldan öncelerde 5-5.5 milyon kadar olan Anadolu nüfusuna, Türk kökenli 4.4.5 milyon insan eklenmiş… Bu karışıma onlarca - yüzlerce yıl içinde yeni yeni etnik gruplar katılmıştır.

Bu nedenle Türkiye’de Türklük, yılların oluşturduğu bu ebrû toplumun üst kimliğidir. Ortak dilin, ortak kültürün, ortak geçmişin ifadesidir.

Rahatsız edici olan, bir başbakan’ın çıkıp “Ben Gürcüyüm, karım Arap” demesidir. Bunu böyle telaffuz ederseniz, sonunda kaçınılmaz bir şekilde işler bu noktalara varır.

Hepimizde karışıklık vardır. Olabilir. Zenginliğimizin göstergesidir

Bir zamanların ayrılıkçı Prens Sabahattin’ini ve onun Ahrar Partisi’ni incelediğimi hatırlıyorum... Tuhaf, bazı yaklaşımlar ne kadar benziyor…

Çıkarılacak ders, şu olmalıdır:

Kendini Türk hisseden ve bundan gurur diyen insanlarımız hep varlar… Ama Prens Sabahattin’i ve Ahrar Partisi’ni hatırlayana ise nedense hiç rastlamıyorum.

İNTERAKTİF SOHBETLER

Misafir – hayrettin: Türklük ve Türkçülük’ten ne anladığınızı tam olarak bilemiyorum. Benim ne anladığımı yukarıdaki makalede yazmaya çalıştım. Sanırım, sizin anlayışınızla pek ters düşmüyorum.

Misafir – korkutay: Keşke o olgunluk seviyesinde olabilsek…

Misafir – korkutay: Bildiğim kadarı ile bu bir sûre değil, sadece bir dua. Soruyu bu sorunun muhataplarına sormak gerek.

Misafir – ulus: Hadisler’in hangisi gerçek hangisi değil (sahih), İslâm’daki en önemli tartışma konularından biri…

Misafir - _XROSS: Sorabilseydik eğer, çoğu politikacının yüzleri kızarırdı. Tabii eğer kızaracak yerleri kalanlar için söylüyorum…

Misafir - usta keme: Teşekkür ederim.

Misafir – ahmetkaraahmetoglu: Biraz kötümser bir yorum gibi geldi bana…

Misafir – şaşkın: Genç Dostum… Nerede bu gençlerimiz?.. Sayıları çok az, çünkü 12 Eylül’den sonra gençlik, ideolojik yönden iğdiş edildi. İdealist değil, pragmatist oldu büyük bir çoğunluğu.

Almanlar’ın bir sözü var: Wenn die Jugend wüßte… Und wenn die Alter könnte… Yani, gençler bilebilseydi… Yaşlılar yapabilseydi… Bilmediğiniz - yaşamadığınız şeyleri, deneyimlilerden dinlemenizde yarar var.

Elbette benden nasihat almak zorunda değilsiniz. Sanırım bu konuda size danışmayı (!) ihmal etmişler… Siz de beni okumazsınız, olur biter!..

Misafir - usta keme: Aynen katılıyorum.

Misafir – ulus: Bizim tarlalarımız kolay kolay bitmez, merak etmeyin.

Halit Kakınç
Odatv.com

halit kakınç özel okullar arşiv