Bülent Serim: Bir gece yarısı yasası daha

TBMM Genel Kurulu’nca kabul edilip Cumhurbaşkanlığı’na gönderilmeyi bekleyen Sermaye Piyasası Yasası’nın geçici 7. maddesine, yine bir gece yarısı...

TBMM Genel Kurulu’nca kabul edilip Cumhurbaşkanlığı’na gönderilmeyi bekleyen Sermaye Piyasası Yasası’nın geçici 7. maddesine, yine bir gece yarısı operasyonuyla eklenen kuralla, görev süreleri dolmayan Kurul Başkan ve üyeleri görevden alınmaktadır. Yasa yayımlanıp yürürlüğe girerse, görevden alma da gerçekleşecektir.

Oysa bu konuda Anayasa Mahkemesi’nin daha önce verilmiş bir kararı bulunmaktadır. Bu kararın açıklanması, Sermaye Piyasası Yasası’nın ilgili kuralının Anayasa’ya aykırılığını da ortaya koyacaktır.

Karar, 12.05.2001 günlü, 4672 sayılı Yasa’ya eklenen geçici 3. madde ile ilgilidir. Geçici maddede, “Başkan dışındaki Kurul üyelerinin görevleri, bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihte sona erer. Yeni üyeler, yürürlük tarihinden itibaren onbeş gün içinde Bakanlar Kurulunca atanır ve bu süre içinde eski üyeler görevlerine devam eder…” denilerek, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu üyelerinin görevleri, süreleri dolmamasına karşın yasayla sonlandırılmıştır.

Bu kuralla görevi sona eren bir üye idari yargıda dava açmış ve işlem doğrudan yasadan kaynaklandığı için Anayasa’ya aykırılık savında bulunmuştur. Anayasa’ya aykırılık savını ciddi bulan Ankara 7. İdare Mahkemesi de konuyu Anayasa Mahkemesi’ne taşımıştır.

Anayasa Mahkemesi, 4672 sayılı Yasa’nın, üyelerin görevlerini sonlandıran geçici 3. madde kuralını aşağıdaki gerekçelerle İPTAL etmiştir. (06.04.2006 günlü, E.2003/112, K.2006/049 sayılı karar)

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 4389 sayılı Bankalar Kanunu'nun 3. maddesine göre bankacılık alanında düzenlemeler yapmak, uygulamayı denetlemek ve sonuçlandırmak, tasarrufları güvence altına almak ve yasa ile verilen diğer görevleri yapmak üzere kurulmuştur. Kurum tüzel kişiliği haizdir, idari ve mali özerkliğe sahiptir.

Yine aynı maddeye göre üyelerin görev süresi 6 yıldır. Üyeler yasada yazılı kimi koşulların varlığının saptanması durumunda görevden alınabilirler; bunun dışında üyelerin görevlerine son verilemez.

Görüldüğü gibi anılan maddeyle Kurul üyeliklerine atananlara, görev süreleri dolmadan görevlerinden alınamayacakları öngörülerek “hukuksal güvence” getirilmiştir. Söz konusu güvence, Başkan dışındaki Kurul üyeleri için yasal kuralla ortadan kaldırılmıştır.

Anayasa’nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir “hukuk devleti” olduğu yazılıdır. Hukuk devleti, bütün işlem ve eylemleri hukuka uygun, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdürmekle kendini yükümlü sayan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, yasaların üstünde yasa koyucunun da uymak zorunda olduğu Anayasa'nın ve temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir. Kişilerin hukuk güvenliğinin korunması da hukuk devletinin ön koşullarındandır.

UMUT NEREDE

Yasal düzenleme, Bankalar Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun görevlerine son verilen üyelerinin hukuksal güvenliğini, dolayısıyla hukuk devleti ilkesini ihlal etmiştir.

Hukuk devletinde yasaların ilke olarak genel, soyut ve nesnel olmaları gerekir. Bir statüye atanmış olan kişilerin bu hukuksal statüde bir değişiklik olmaksızın hukuk güvenliklerini ihlal edecek biçimde yasama tasarrufunda bulunulması, geneli ilgilendirmemektedir, somut ve özneldir. Anayasa'ya aykırılık oluşturur. Bu nedenle genel, soyut ve nesnel olma özellikleri taşımayan itiraz konusu kural, bu yönüyle de hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmamaktadır.

Öte yandan, Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında da, "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir" denilmektedir. Başka bir deyişle herkes hak arama özgürlüğüne sahiptir.

Başkan dışındaki Kurul üyelerinin görevlerine yasa ile son verilmesi, idari yargı önünde hak arama özgürlüklerini ortadan kaldıracağından, yargı denetimini de engelleyici niteliktedir.

Açıklanan nedenlerle, Anayasa'nın 2. ve 36. maddelerine aykırı bulunan kural oybirliğiyle İPTAL edilmiştir.

Bu karar özetle, görev süreleri yasayla belirlenmiş bir göreve atanan ve böylece kendilerine hukuksal güvence sağlanan kişilerin bir başka yasayla görevden alınamayacağına ilişkindir. Sermaye Piyasası Yasası’nın geçici 7. maddesiyle yapılan da budur.

Oysa, Anayasa’nın 153. maddesinde, Anayasa Mahkemesi kararlarının YASAMA ORGANINI da bağladığı açıkça belirtilmiştir. Anayasa’nın bu buyurucu kuralı gereği, kendisine hukuk devleti niteliğini yakıştıran bir devletin yasama organının Anayasa Mahkemesi kararına aykırı bir yasa çıkarmaması gerekir. Çıkarmış ise, bu her şeyden önce hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkelerine aykırı olur.

Sermaye Piyasası Yasası’ndaki kural da öncelikle, yasama organının Anayasa Mahkemesi kararına uymaması nedeniyle Anayasa’nın 153. maddesi uyarınca iptale mahkûmdur. Kuşkusuz, içerik yönünden hukuk devleti ilkesi ile hak arama özgürlüğünü engellemesi yönünden de Anayasa’ya aykırılık içermektedir.

Bu yasal kural, siyasal iktidarın Anayasa’yı yok sayma girişimlerinin ne ilkidir, anlaşıldığı kadarıyla ne de sonuncusu olacaktır. Artık, “Nasıl olsa yeni Anayasa Mahkemesi bizim çıkardığımız yasaları iptal etmez” anlayışı, Anayasa’yı yok saymanın dayanağını oluşturmaktadır.

Burada gözden kaçırılmaması gereken bir konu da idari yargının durumudur. Acaba 2010 referandumundan sonra yeniden oluşturulan Danıştay ve önemli görevlere atanan yargıçlar, açılan dava üzerine konuyu AYM’ne taşıyacaklar mıdır?

Kuşkusuz her şeye karşın, hukuk devleti adına umut yine Anayasa Mahkemesi’ndedir. Umut, Ana Muhalefet Partisi Grubu’nun konuyu AYM’ne taşımasındadır. Umut, Anayasa Mahkemesi kararına ve Anayasa’ya bu kadar açık aykırılık içeren Yasa’yı Sayın Cumhurbaşkanı’nın, bir kez daha görüşülmek üzere TBMM’ne geri göndermesindedir.

Bülent Serim

Odatv.com

bülent serim arşiv