Beyefendinin ruhu osururken g.tünden kaçmış

Nihat Genç yazdı

Seçim sonuçları yandaşları delirtti.

An itibariyle üstlerini başlarını parçalayıp ‘halk… halk… halk.’ diye naralar atıp dalta.ak koşturuyorlar.

Halk denen şeyi onlar bilirmiş.

Biz halka yabancıymışız.

Yandaş medya ‘halkım. halkım…’ diye çalkalanıyor.

Sandık sonuçlarıyla ‘deliren’ bu yandaşlara tek tek soralım, kitaplarınız kaç satıyor?

Yani halk dediğiniz insanlar sizleri ne kadar okudu, ‘halka yabancı’ dediğiniz yazarların kitaplarını kaç tane okudu?

Cevap vermeye kalkmayın baraj altında kalıp sandıktan çıkamazsınız!

İzlenme oranlarınıza bakalım, halk sizi ne kadar izliyor, halka yabancı dediğiniz insanları ne kadar izliyor?

Sinemalarınıza bakalım, tiyatrolarınıza bakalım, gazetelerinize bakalım, İnternet sitelerinize bakalım, sosyal medyanıza bakalım, iyice bakalım, tek tek ortaya koyalım, fazla bakmayın, baraj altında kalırsınız sandıktan çıkamazsınız.

Gerçek soru şu?

Sandıktan çıkan oylarla izlenme okunma oranları neden orantılı değil?

‘Halka yabancı’ değilseniz bu sorunun cevabı dürüst yazarlarını bekliyor!

Sandık sonuçlarıyla okunmayan izlenmeyen kimsenin dıngılında olmayan ezik dışlanmış dalgası geçilen cümle kuramayan kişiliklerinizi tatmine çalışmayın.

ERDOĞAN, ATATÜRK'LE KENDİNİ KIYASLIYOR

Bir başka ‘ezik’ kıyaslamaya gelelim, Tayip Bey, Atatürk’ün cumhurbaşkanlığını ima ederek, ben ‘sandıktan’ çıktım, beni ‘halk’ seçti diyor, yani, Atatürk’ü ‘halk’ seçmedi demeye getiriyor.

Tayip Erdoğan bey, Mustafa Kemal Atatürk askerdi, önüne ‘sandık’ konmadı, Fransızlar İngilizler Yunanlılar ülkeyi işgal etti, Sevr andlaşmasıyla ülkeyi böldüler. Mustafa Kemal sandıktan değil önce Çanakkale’den sonra Dumlupınar’dan çıktı.

İşgalin cehennem ateşinin tarihimizin en karanlık gününde evet yanlış duymadınız güneşten çıktı.

Lütfen yandaş soytarı kalemlerin gazına gelip makamınızı zora sokacak fazla ezik kıyaslamalara girmeyin.

Sayın yandaşlar ve Tayip bey, bu ezik delirmiş kıyaslamalarınıza ciddiye alıp bizler de Osmanlı padişahları ‘sandıktan mı’ çıkmıştı diye soralım.

Sandık ‘Kur’an’da’ var mıdır, sandık’a sarılmanızı hangi ‘ayet’ emretmektedir diye Cübbeli hoca kurgusuyla soralım.

Allah korkusu taşıyorsanız ‘kıyaslarınızı’ lütfen ölçülü insani ve delirme belirtisi taşımayan bir zekayla yapınız?

.

Yani sandıktan çıkıp ‘padişah’ olan yok, ama yine sandık sonuçlarıyla ‘halife’ olmak istiyorsanız, karton yüz maskeleri var, pekala Abdülhamit’in Vahdettin’in yüz maskelerini takıp sarayda gezinebilirsiniz!

.

ENGİN ARDIÇ SEVR CEPHESİ'NDEN KONUŞUYOR

Kıyas ve benzetme ‘delilikleri’ denince tımarhaneye yakışan Engin Ardıç’tan söz etmemek olur mu?

Bugünkü yazısında yine ‘zirveyi’ kimseye bırakmadı, anayasayı kim yapabilir tartışmasında sorduğu soruların geldiği yere bakın lütfen, sıkı durun, kafayı yemeden, biz nasıl bir ülkede yaşıyoruz, bunlar ne Allah aşkına diye panik yapmadan, sakince dinleyin, soruyor. Peki Atatürk Anadolu’da hangi yetkiyle meclisi topluyor?

Bilinçaltını ortalığa dökmüş, Sevr Cephesi’nden konuşuyor. Pek doğru bir soru, Sevr varken işgal varken, siz hangi halktan mı yetki aldınız da Anadolu’da meclis topluyorsunuz?

Bence de harika kıyaslarınız var, devam edin…

Ne diyelim, geçenlerde Bülent Arınç bir Kızılderili fıkrası anlattı, Kızılderililer ata binmiş dörtnala gidiyorlarmış, birden durmuşlar, Kızılderili reisi, çok hızlı gittik ruhlarımız geride kaldı, demiş.

Bu fıkrada kendi ruhlarını Kızılderililerle kıyaslaması pek tutmuyor, doğru örneği Engin Ardıç bey’den verelim: beyfendinin ruhu osururken .ötünden kaçmış.

Yine de Engin Ardıç bey fantezisini kurduğu istediği lideri halife padişah yapabilir, bize ne?

.

DÜN CEM UZAN'IN BUGÜN BAŞKASININ MASKESİNİ TAKIYOR

Bir üniversiteli fıkrasıdır, yurtta aynı odada kalan iki arkadaştan biri her akşam rüyasında istediği ünlü kadınla yatıyormuş. Gerçekten yattım. diyor. Gel zaman git zaman çocuğun keyfine mutluluğuna diyecek yok, herkes çocuğu kıskanıyor.

Oda arkadaşları yahu nasıl oluyor, nasıl beceriyorsun da her gece rüyana ünlü güzel kadınları sokuyorsun.

‘Valla bilemem, ama kimi istersem onunla yatıyorum…’

Bu arkadaşı çok kıskanan ve çok denediği halde bir türlü sevdiği artistleri rüyasına getirtmeyi başaramayan oda arkadaşı dayanamamış, bir gün mağaza mağaza gezmeye çok sevdiği artistlerin kartondan maskelerini aramaya başlamış.

Bir mağazaya girmiş birkaç porno artistinin yüz maskesini bulmuş, ama beğenmemiş, tezgahtar, ne kadar güzel nesini beğenmedin, çocuk, valla bunlar arkadaşın yattığı kızlara hiç benzemiyor, demiş.

Tezgahtar çocuk: sen, demiş, oda arkadaşının hayalinde yattığı kızları hiç gördün mü?

Fıkradan çıkartılacak ders:

Engin Ardıç bey, dün Cem Uzan’ın maskesi bugün başkasının maskesini takıyorsunuz. Maskeleri bırakın. Hayal gücünüzü geliştirin. Üstelik siz ‘arkadaşın’ hayalini nerden biliyorsunuz?

Ama asıl soru o maskeleri elinize kim veriyor, işsiz kalmak maaşsız kalmak korkusu mu sizi her dönem başkasının maskesiyle hayal kurmaya yöneltiyor.

Siz en iyisi mi bugüne kadar yaptığınız gibi o köşenizdeki portreniz, kendi maskenizle iş görün, başkalarının hayalleriyle pornoculuk oynamaktan iyidir.

İnanın köşenizdeki portreniz mucize kabilinden biricik bir eser, çok çok nadide bir örnek, içiniz ferah olsun, inanın yüzde elli oy veren halkımız dahil bu maskeyi sizden başka kullanan fantezileri çok gelişmiş başka bir insan türü çıkmayacaktır.

Nihat Genç

Odatv.com

engin ardıç nihat genç yandaş arşiv