Beyaz Saray'la gelen Beyaz Saray'la gider

Recep Tayyip Erdoğan için “başlangıcın başlangıcı”, 3 Kasım 2002’de Türkiye’de yapılan genel seçimlerden hemen sonra, ne milletvekili ne de de...

Recep Tayyip Erdoğan için “başlangıcın başlangıcı”, 3 Kasım 2002’de Türkiye’de yapılan genel seçimlerden hemen sonra, ne milletvekili ne de de Başbakan olduğu bir dönemde, 10.12.2002 günü Beyaz Saray’da Başkan George W. Bush ile yaptığı görüşmedir.

Sanırım “sonun başlangıcı/başlangıcın sonu” da Recep Tayyip Erdoğan’ın yine Beyaz Saray’da 16 Mayıs 2013 günü bu sefer başka bir ABD Başkanı Barack Hüseyin Obama ile yaptığı görüşmedir.

İlk görüşmenin hikmet-i sebebi Recep Tayyip Erdoğan’ın 11 Eylül’de ABD’ye savaş ilan eden “saldırgan İslam”a karşı “ılımlı İslam”ın temsilcisi olarak seçilmesidir! Görüşmede Erdoğan’a “ılımlı İslam”ın başkanlığı tebliğ edilmiştir.

Son görüşmenin hikmet-i sebebi Recep Tayyip Erdoğan’ın “ılımlı İslam temsilciliği”ni büyük çapta ve denetlenemez şekilde kendi ihtirası için kullanmakta ısrar etmesidir! Görüşmede Erdoğan’a “ılımlı İslam”ın başkanlığından affedildiği tebliğ edilmiştir!

***

Son görüşmede ayrıca Erdoğan’a Gülen tarafından “başkanlık” yarışında yalnız kaldığı da tebliğ edilmiştir. Bu tebligatın ABD Hükümeti’ne rağmen yapılacağına benim aklım ermez.

***

Bundan böyle Recep Tayyip Erdoğan ne yapar?

İç-dinamikler açısından Erdoğan hala liderlik yarışında uzak ara birinci! Yerine ne CHP, ne MHP ne de Gülen Hareketi’nin tek başlarına bir alternatif koyması mümkün değil. En yakın rakibi Abdullah Gül da farkında ki, birtakım ittifaklar gerçekleşmez ise, Erdoğan’a rakip olması mümkün değil.

Öte yanda Erdoğan biliyor ki; eğer ABD istemezse uzak ara önde götürdüğü liderlik yarışında önüne baş edemeyeceği akçeli/akçesiz manialar çıkabilir!

Yine aynı Erdoğan biliyor ki; eğer Gülen Hareketi destek vermezse cumhurbaşkanlığı seçimini kazanması çok zorlaşabilir.

***

Erdoğan’ın ABD seyehati sonrası daha önce ipe un sermek olarak nitelendirdiği Suriye meselesi ile ilgili “2.Cenevre Konferansı” hakkında sarf ettiği “Benim fikrimde değişme ya da gelişme diyebilirsiniz” sözleri çok anlamlıdır.

Artık başta ABD olmak üzere herkes kabul ediyor ki; Esad’ın (Suriye’nin) geleceği konusunda İran (askeri alanda), Rusya (diplomatik alanda) bütün ülkelerden daha fazla söz sahibi!

ABD bile kabul ediyor ki; Ortadoğu’da İran-Çin-Rusya ittifakını saf dışı bırakma çabaları geri tepmiştir. ABD bu uğurda kendisini yanlış yönlendiren ülke olarak Türkiye’yi (Erdoğan ve Davutoğlu) görmektedir.

Erdoğan’a bu “gerçekler” ABD seyahatinde çok net anlatılmıştır. Üstüne üstelik ABD’ye göre Erdoğan Suriye’ye terörist İslamcıları (El Kaide, El Nusra cephesi) sokacak bir macerada ısrar etmektedir. Kuzey Irak ile flörtü de Maliki’nin ABD’ye yaklaşmasını tehlikeye atmaktadır.

Bunlar açıkça suratına vurulmuştur!

***

Erdoğan’ın seyahat öncesi Gülen’i ziyaret edip etmeyeceğine dair sorulan bir soruya verdiği cevap da çok manidardır:

“Gökte ne yağar da yer kabul etmez!”

Bu sözde çok açık ve net bir şekilde gök=Fethullah Gülen, yer=Recep Tayyip Erdoğan’dır!

Gülen’i Erdoğan’ın vekili olarak ziyaret eden Bülent Arınç da ziyaret sonrası “Hoca Efendi’nin emir ve nasihatlarını aldık” diyerek açıklama yapmıştır!

***

Recep Tayyip Erdoğan’ın son yıllarda nasıl bir kibir, nasıl bir özgüven fırtınası, nasıl bir “tek adam sendromu”na kapıldığını hepimiz biliyoruz. En ufak eleştiriyi bile kendisine ihanet sayan bir adamın:

1)“Benim fikrimde değişme ya da gelişme diyebilirsiniz”

2)”Gökte ne yağar da yer kabul etmez!” diyecek kadar kendisini alt seviyelere çekmesi çok ama çok manidardır.

Ona bu sözleri söyletebilecek güçte önüne ne kondu, çok merak ediyorum!

Erdoğan için “sonun başlangıcı/başlangıcın sonu” başladı. O da artık pekala farkında!

Bu süreci yavaşlatamak için neler yapacak, onu da çok merak ediyorum!

Dr. Cüneyt Ülsever

Odatv.com

beyaz saray başbakan erdoğan obama arşiv