Ben gerçeği istiyorum... Cinayetteki kilit polis şefi: Mehmet Karabörk

Toygun Atilla yazdı...

Toygun Atilla

Anksiyetem artıyor, öğürme geliyor, midem bulanıyor.

Kendime geldikten sonra ağız dolusu bir küfür ediyorum. Anca rahatlıyorum.

Bu duyguları, 2004'te Tuzla'daki evlerinde kafalarından kurşunlanarak öldürülen emekli Binbaşı İhsan Güven ve eşi Sibel Güven'in katil zanlılarının Necip Hablemitoğlu cinayetini işleyenlerle aynı kişiler olduğunu öğrendiğimde yaşıyorum.

Ben gerçeği istiyorum... Cinayetteki kilit polis şefi: Mehmet Karabörk - Resim : 1
(İhsan Güven ve eşi)

Oysa ki dün gibi aklımda,

18 yıl önce bu cinayeti takip ettiğimizde katillerin yakalandığını duyuran emniyetin açıklamasını haberleştirdiğimizi...

Sonra katillerin cinayeti nasıl da itiraf ettiklerini...

İBDA-C (İslami Büyük Doğu Akıncılar Cephesi) örgütü üyesi 5 kişi yakalanmıştı. Terörle Mücadele Şubesi kısa bir zamanda cinayeti çözmüştü!

Gazetecilere bilgiler akıyordu.

"Katiller itiraf etti"

"İBDA-C örgütünün lideri Salih Mirzabeyoğlu'na "telegram işkencesini-zihin işkencesini" yaptığı gerekçesi ile İhsan Güven ve eşi öldürülmüştü"

"Kimseden talimat almadık. Zuhur diyalektiği çerçevesinde cinayeti işledik"

Yakalanan İBDA-C'lilerin ifadeleri gazete sütunlarına böyle yansıyordu.

Gerçekten de soruşturma dosyasına giren ifadelerinde bu itiraflar mevcuttu.

Cinayette kullandıkları silahı denize attıklarını söylemişlerdi ama bu silah İstanbul polisi tarafından bulunamamıştı!

Heyhat...

Ben gerçeği istiyorum... Cinayetteki kilit polis şefi: Mehmet Karabörk - Resim : 2
(Sanıklar mahkemedeyken)

Abdülesalam Tutal, Burak Çileli, Selim Aydın, Emin Koçhan, Burhanettin Yalçın, 2012'de emekli binbaşı İhsan Güven ve eşini öldürdükleri, "Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs etmek" suçundan müebbet hapis cezasına çarptırılıyor.

Adalet kararını veriyor, gazete manşetleri bu kez bunları yazıyor.

Oysa ki, bu kişiler emniyetteki "itirafları" hariç çıktıkları tüm duruşmalarda "cinayetle ilgileri olmadığını" söylüyor, suçsuzluklarını anlatmaya çalışıyor.

Kimse oralı bile olmuyor.

Ta ki Anayasa Mahkemesi'nin "hak ihlali" kararını verip yeniden yargılama sürecini başlatmasına kadar...

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayan yeniden yargılama Mart 2016'da son buluyor.

Mahkeme heyeti, hükümlülerin cinayeti işlediklerine dair her türlü kuşkudan uzak, hukuka uygun, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden ayrı ayrı beraatlerine karar veriyor.

12 yıl bir ömür...

Çoğu hücrede geçen bir ömür...

Adalet çığlıklarının bir başına bulunduğunuz hücrede yankılandığı, kimsenin sesinizi bile duymadığı bir hücrede geçen ömür...

O insanların yaşadıklarını kaleme alırken şu an bile öğürüyorum.

20 yıl içinde bir cinayetin kaç ayrı faali olabilir diye düşünürken öğürüyorum.

İtiraf diye servis edilen idam fermanlarını gazetecilere yazdıran üniformalı cellatları düşündükçe midem bulanıyor.

Sakinleşmem gerek.

Geçtiğimiz Temmuz ayının son günlerinde Sabah Gazetesi'nden Abdurrahman Şimşek'in yazdığı haberden öğreniyoruz ki, "Necip Hablemitoğlu'nun katil zanlıları, Binbaşı İhsan Güven ve eşinin de katil zanlılarıydı"

Ben gerçeği istiyorum... Cinayetteki kilit polis şefi: Mehmet Karabörk - Resim : 3
(Levent Göktaş ve Necip Hablemitoğlu)

Kimdi onlar: Eski Özel Kuvvetler mensubu Levent Göktaş, Fikret Emek ve eski MİT mensubu Tarkan Mumcuoğlu...

Araştırıyorum ki, Ankara Cumhuriyet Savcılığı'nın soruşturması gerçekten de bu istikamette ilerliyor.

Bu ülkede bir cinayetin farklı failler tarafından işlendiğini 18 yıl içinde iki ayrı kez yazmak bir gazeteci için öylesine acı ki...

Mesleğim ve kendi adıma değil

Ülkem adına üzülüyorum...

Independent Türkçe'den Cihat Arpacık'ın 30 Temmuz 2022'de hayatının 12 yılını İhsan Güven ve eşinin katil zanlısı olarak cezaevinde geçiren Burak Çileli ile yaptığı röportajı okuyorum.

Cinayet işlendiği sırada evde boya badana yaptığını, gözaltına alındığında üstünün başının boya olduğunu anlatıyor. "Konuya komşuya, bakkala, markete sorun herkes benim evde olduğumu söyleyecektir" diyor.

Kimse oralı bile olmuyor.

Şimdi gelelim işin can alıcı kısımlarına...

Burak Çileli röportajında kendisini sorgulayan ve tahkikatı yürüten ismi veriyor: "Mehmet Karabörk"

Kim bu Mehmet Karabörk.

Anlatalım

O yıllarda İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde C masasında (aşırı sağ ve dini motifli örgütler) görevli komiser.

Sonrasında aynı birimde yıllarca görev yapıp emniyet müdürlüğüne kadar terfi etti. Son olarak Adana Terörle Mücadele Şube Müdürü olarak görev yapıyordu.

Ben gerçeği istiyorum... Cinayetteki kilit polis şefi: Mehmet Karabörk - Resim : 4
(Mehmet Karabörk)

FETÖ'cü...

Ergenekon davasının hem tanığı hem sanığı hem de gizli tanığı olan Osman Yıldırım'ın Sincan F Tipi Cezaevi'nde savcı Zekeriya Öz, Mehmet Ali Pekgüzel ile birlikte ifadesini alan Mehmet Karabörk'tü.

Emekli Albay Hasan Atilla Uğur'a, emekli Orgeneral Hurşit Tolon ve emekli Orgeneral Şener Eruygur hakkında suçlayıcı ifadeler vermesi yönünde telkinler de bulunan da yine Mehmet Karabörk'tü.

Yıllar sonra Mehmet Karabörk bu kez Adana Terörle Mücadele Şube Müdürü görevindeyken sahneye çıktı.

MİT TIR'ları soruşturmasında MİT görevlilerinin sahte isimler altında terör örgütü mensubu olarak dinlenmesinin altında da onun ismi vardı.

Mehmet Karabörk, FETÖ'nün altın çocuklarındandı. Tüm kumpasların altında o vardı.

Şimdi sıkı durun

Mehmet Karabörk'ün hikayesine devam edelim.

15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminden 9 gün sonra 24 Temmuz 2016'da gözaltına alındı, tutuklandı.

Adana 11.Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanan Mehmet Karabörk, 3 Ağustos 2017'de hakim karşısına çıktığı ilk duruşmada tahliye oldu!

Örgütün en önemli isimlerinden, her türlü kumpasın içindeki Mehmet Karabörk artık serbestti.

Mahkeme aylar sonra 7 Ocak 2018'de hakkında tutuklama kararı çıkarttı.

Atı alan Üsküdar'ı geçmişti.

Mehmet Karabörk ABD'ye kaçmıştı.

Türkiye o günlerde bu firari tartışmadı bile.

Oysa ki darbenin planlayıcılarından Adil Öksüz'ün elini kolunu sallayarak darbeden 48 saat sonra serbest kalıp, yurt dışına kaçması kadar önemli bir firardı.

Tüm kumpasların merkezindeki Mehmet Karabörk çıktığı ilk duruşmada tahliye oldu, sırra kadem bastı.

İşte o Mehmet Karabörk, 2004'te İhsan Güven cinayeti tahkikatını İstanbul Terörle Mücadele Şubesi'nde yürüten ekibin en önemli nüvelerinden biriydi.

Yani, işkence ile alınan ifadelerle İhsan Güven ve eşinin öldürülmesi cinayetini ilgisiz beş isme yıkan ve cinayeti karartan isimlerden biriydi.

Şimdi

Artık biliyoruz ki Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü Necip Hablemitoğlu, İhsan Güven ve eşinin cinayetleri soruşturması kapsamında failler aynı...

Ortaya çıkan tablo ise şunu gösteriyor, bu cinayetlerin şu anda tutuklu olarak ortaya koyulan sanıklarının dışında başka suç ortakları da olması.

Çünkü

Emekli binbaşı İhsan Güven ve eşinin öldürülmesi cinayetini karartan Mehmet Karabörk ve onun gibi FETÖ mensuplarının da doğal olarak bu organizasyonun içinde olduğu apaçık ortada.

O halde 2004 yılında İstanbul Terörle Mücadele ve İstihbarat Şube Müdürlüklerinde bu tahkikatı yürüten tüm isimlerin teker teker sorgulanması ve ifadelerinin alınması gerekiyor.

Öyle ya,

İhsan Güven ve eşinin öldürülmesinin üstü karartıldı ve gerçek katiller gizlendiyse bu organizasyonun bir diğer halkası da o yıllarda İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde görev yapan FETÖ unsurları olmalı.

Hukukun üstünlüğüne inanan adaletin ekmek kadar, tuz kadar, su kadar elzem olduğuna inanan bir yurttaş, gazeteci olarak diyorum ki,

Necip Hablemitoğlu ve İhsan Güven cinayetlerinin somut delillerle ortaya konularak, hiçbir şüphe bırakılmadan çözülmesi bu ülkenin geleceği açısından hayati derecede önemlidir.

Ben gerçeği istiyorum... Cinayetteki kilit polis şefi: Mehmet Karabörk - Resim : 5

Hukuka, adalete, devlete ve ülkesine güvenmeyen insanların yaşadığı bir yerde birlik, beraberlik tesis edilemez.

Ben artık, başka siyasi zeminlerin oluştuğu dönemlerde farklı katillerin ortaya çıkarılmadığı, insanların kumpasa uğramadığı, haksız yere hücrelerde ölüme terk edilmedikleri bir ülke istiyorum.

Ben, delillerle tüm somut verilerin ortaya konulduğu, didik didik incelemelerin yapıldığı, hiç bir boşluk bırakılmayan soruşturmalar istiyorum.

Ben, mesleki gelişmeme çok önemli katkısı bulunan gazeteci abim Necdet Açan'ın her zaman söylediği gibi, "Ya öyleyse ?" "Ya öyle değilse?" diye şüpheyi elden bırakmayan, sağlama yaparak araştırmalarına devam eden gazeteciler olsun istiyorum.

Ben, toplum vicdanını temsil eden polisler, yargıçlar olsun. Bu ülkede adalete inanç kaybolmasın istiyorum.

Ben gerçeği istiyorum.

Toygun Atilla

Odatv.com

Ben gerçeği istiyorum... Cinayetteki kilit polis şefi: Mehmet Karabörk - Resim : 6

toygun atilla