CÜNEYT ÜLSEVER: BEKİR BOZDAĞ’A BAZI ZOR SORULAR

Salı günü gazetelerde Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in kürtaj aleyhine verdiği fetva vardı. Ama beni daha çok Başbakan Yardımcısı Bekir...

Salı günü gazetelerde Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in kürtaj aleyhine verdiği fetva vardı. Ama beni daha çok Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın Diyanet’in “laikliğe göre çalışamayacağına” dair fetvası ilgilendirdi.

“Tasma” meselesi gibi bu haberi de bazı merkez medya organları görmezden geldi. Ben bu yönü ile haberi Yurt Gazetesi’nde okudum. Bozdağ diyor ki:

“(Şu anda)...Yani laikliğin izin verdiği kadar din anlatımına, laikliğin izin verdiği kadar hizmete izin veren yapı var. Halbuki biliyoruz ki anayasamızda laiklikle ilgili maddelerin gerekçesinde de çok açıkça yazıyor ki laiklik dinin devlete, devletin de dine karışmaması, bütün inançların teminatı, sigortası olması, herkesin inandığı gibi yaşamasının sigortasıdır ama 136. maddeye baktığınızda diyor ki, ‘anlatabilirsin ama benim izin verdiğim kadar’... Bu müdahaleci bir laiklik anlayışıdır, doğru bir şey değildir.”

Bozdağ Anayasa’nın 136. Maddesinin kaldırılması gerektiğini söylüyor!

***

Anayasa’nın 136. Maddesi diyor ki:

“Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, lâiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasî görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir.”

***

Ben bugün Bekir Bozdağ’a bazı sorular yöneltmek istiyorum:

1) Başbakan büyük bir ihtimalle üzerine yıkılacak olan “Uludere Katliamı”nı gündemden çıkarmak için “kürtaj-sezeryan yasaklansın” tartışmasını ortaya attı. AKP, 10 yıldır iktidarda, neden 10 yıldır bu tartışma yoktu? Diyanet’in neden aklı başına şimdi geldi?

2) Başta İslam olmak üzere bütün dinlerde “kürtaj hakkında tek doğru hüküm” yok. Kimi din adamları 90, kimileri 120 güne kadar varlığa “can üflenmediği” için zorunlu hallerde kürtaja izin veriyorlar. Nitekim, salı günü gazeteler eski Diyanet İşleri Başkanları Tayyar Altıkulaç ve Süleyman Ateş’den farklı yorumlar naklettiler. İslamın bir mezhebi olarak Hanefi Mezhebi de 120 güne dek kürtaja cevaz veriyor.Biz hangi fetvayı, hangi mezhebi esas alacağız?

“Tek adam” kimi işaret ederse siz de onu mu işaret edeceksiniz?

***

3) Laiklik ilkesi; eğer başka bir ilke (örneğin din) ile “hukukun üstünlüğü” ilkesi çelişirse; “hukukun üstünlüğü” ilkesini esas alır. Örneğin; yıllar önce, çıraklık döneminde Başbakan “zina”nın suç sayılmasını, zira günah olduğunu söylemiş ve bir süre bu konuda ısrarlı olmuştu. Sonunda, o zamanlar meşruiyetini ispat etmek zorunda hissettiği AB’den sert bir uyarı aldı ve çark etti. “Zina” ve “alkol” de dinen günah olduğuna göre neden sadece kürtajı yasaklıyorsunuz? “Üç kötülüğü” bir arada yok etmek caiz değil mi?

4) Diyanet İşleri Başkanı neden “sezeryan” hakkında hüküm vermedi? Madem, fetvalar dönemine giriyoruz, Başkan “alkol” ve “zina” hakkında da TBMM’ye niye yön vermiyor? Yoksa, yakında alkol kullanımı ve zina yapmayı da suç mu sayacak?

***

5) 136. madde Diyanet İşleri Başkanlığı’nın lâiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasî görüş ve düşünüşlerin dışında kalmasını emrediyor. Laiklik ilkesi bu maddede “bütün siyasi görüş ve düşünüşlere” eşit uzaklık olarak yorumlanıyor.

Madde Kuran’ın ayetlerinin veya hadislerin (laikliğe göre) yeniden yorumlanmasını, Allah’a şirk koşulmasını emretmiyor ki! Diyanet İşleri Başkanı istediği an “zina” veya “alkol” hakkında da Kuran’a atıfta bulunabilir. Vatandaşlara bu konularda yön verebilir. Esas olan bu görüşleri TBMM’nin emredici kabul etmemesidir.

Hatırlayın; zina tartışılırken kimse “Kuran’ı laiklik ilkesine göre değiştirelim ve dinen zina günah değildir diyelim” demek zorunda kalmadı ki! Sadece “zina suç olmaktan çıksın” dendi. Zina hala günah!

Hal bu hal iken 136. Maddedeki “laiklik” vurgusu sizi neden rahatsız ediyor?

6) Hiçbir dine inanmayan inançsız (ate) için kürtaj hala serbest mi olacak? Hukukun üstünlüğü ilkesinin “tek hukukluluk” prensibini bu konuda nasıl çalıştıracaksınız?

***

7) Cumhuriyetin nitelikleri sayılırken “değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez” maddeler arasında 2. madde de var. Bu madde diyor ki:

“Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”

Bir yerlerden “bir kere değiştirmekle bir şey olmaz” fetvası alsak da bu maddeden “laiklik” kelimesini çıkarsak elinizi daha mı rahat hissedeceksiniz?

Dr. Cüneyt Ülsever

Odatv.com

cüneyt ülsever Bekir Bozdağ arşiv