BAŞBAKAN, YARSAV ve EŞEK KELİMELERİ NASIL YAN YANA GELDİ?

Odatv’nin notu: Bu notu, Başbakan için yazıyoruz. Memleketimizin halim selim insanlarına bir şeyler oluyor. Haberiniz olsun. Demokrasi, - illüzyon...

Odatv’nin notu: Bu notu, Başbakan için yazıyoruz. Memleketimizin halim selim insanlarına bir şeyler oluyor. Haberiniz olsun. Demokrasi, - illüzyon bile olsa - belli değerleri içeriyor. Hükümetler, olur olmaz zaman ve biçimde demokrasinin psikolojisiyle oynayabiliyor. İşte bu anlarda akil adamlardan bile beklenmedik tepkiler alıyorsunuz. Yazarımız Ali Rıza Aydın akil bir insandır. Yazısının girişini bu notla beraber okumakta fayda vardır.

****

Dilbilgisi dersine yeni başlayanlara, “virgül”ün anlam ve önemi anlatılırken, çarpıcı ve unutulmayacak bir örnek verilir. “Oğlum, adam ol, baban gibi eşek olma” söylemi, “oğlum, adam ol baban gibi, eşek olma” söylemiyle karşılaştırılır ve “virgül” açık ve net olarak anlatılır. Virgülün yerinde kullanıldığı ikinci tümcede, artık kimsenin söyleneni yanlış ya da farklı anlamasına, söyleyenin de “ben öyle dememiştim, şöyle demiştim” gibi düzeltme yapmasına gerek kalmaz.

Başbakan Erdoğan’ın Hatay konuşmasıyla ilgili televizyon haberlerini dinlerken, “CHP, MHP, BDP, bir kısım medya, YARSAV, terör örgütü bir araya toplanmışlar. Kime karşı, evet diyenlere karşı” söylemini duyduğumda, ilkin yanlış bir haber aktarımı olduğunu, söylemin yazılı şeklini gördüğümde de “virgül”ün önemini düşündüm.

CHP, MHP, BDP, bir kısım medya, YARSAV, terör örgütü” kısaltma ve sözcüklerinin arasına (,) konulduğunda zaten bir arada gösterilmiş olurlar. Bunun sonuna bir de “bir araya toplanmışlar” denildiğinde artık “gerçek niyet” duraksamasız ortaya konulmuş olur, iftira kendisini gösterir. Bir de vurgulamaya bakarsak, kendisinden başka hiçbir görüşü kabul etmeyen irade ortaya çıkar.

Fikirlere karşı fikir geliştirmek (tez-karşı tez), senteze ulaşmanın en doğru yöntemidir. Ne çoğunlukta da olsa bir parti başkanının, ne ulus adına yasama yetkisini kullanan bir milletvekilinin ne de yasama organı içinden çıkarak yürütme görevini sürdüren başbakanın, hiç kimsenin karşı fikirleri yok saymaya ve fikir sahiplerini iftiralarla aşağılamaya ve zan altında tutmaya hakkı ve yetkisi yoktur. Yapılana bir de “demokrasi” şemsiyesini yakıştırmaya, ulus iradesi demeye başlandığı zaman, başka bir deyişle suçlama ya da iftira insanları kandırarak atılmaya başladığı zaman kararlı bir suç işleme potansiyeli de ortaya çıkar. “Bunu saptamaya ve gerçeği ortaya çıkarmaya kimin hakkı var?” diye sorulursa, yanıtı Bakan Cemil Çiçek’in ağzından şöyle verilir: “Bir demokratik ülkede hesabı yargı sorar.

Eğer sıkça vurguladığı gibi demokrasi ve özgürlükler benimseniyorsa, demokrasilerin, aynı zamanda farklı görüşler rejimi olduğu da biliniyordur. Bir başbakandan aksini düşünmesi beklenemez. O zaman bir başbakandan, demokrasinin vazgeçilmez unsurları olan siyasal partilerin ve derneklerin, hele hele demokrasiyi, özgürlükleri, adaleti ve yargı bağımsızlığını kendisine hedef seçen bir meslek derneğinin, “terör örgütü” ile bir arada olduğunu söylemesi, nazik bir deyişle, fikirsel tartışmaları bu derece kulvar dışına taşıması ve iftira atması da beklenemez.

Türkiye Avrupa Birliğine üye olamazken, “Avrupa Yargıçlar Birliği”ne, “Dünya Yargıçlar Birliği”ne ve “Demokrasi ve Özgürlük için Avrupalı Yargıç ve Savcılar Birliği”ne üye olan YARSAV’a karşı kurulduğu günden bu yana süren saldırılar ortadayken, YARSAV’ı terör örgütüyle bir arada göstermek, “haddini aşan sözcükler” savunmasıyla da açıklanamaz. YARSAV, tüm çalışmalarını kendisine açılan her türlü platformda çoğulcu demokrasiye olan inancıyla sürdürmekte ya da varsa, “sorulacak hesabını yargı aracılığıyla sorma” yöntemini benimsemektedir.

Anayasa, toplumun “ulus” olarak varlığının en üstün normu ise, temel hak ve özgürlüklerle birlikte toplumun siyasal ve devlet yapısını belirliyorsa, tıpkı iktidar partisi gibi, o ulusun bireylerinin, kurum ve kuruluşlarının, en küçüğünden büyüğüne siyasal partilerinin ve demokratik kitle örgütlerinin de bu konuda düşünceler ve ilkeler geliştirme, önerilerde bulunma, karşı görüş bildirme hakkı bulunmalıdır. Toplum, etkin araçlarla katılım hakkını kullanmalıdır. Bir dernek olan TÜSİAD’ın da yaptığı budur.
Çoğunluk ilkesi demokrasinin biçimsel ilkesidir”. Bu ilke, demokratik ilkelerin ve özgürlüklerin kaybedilmesinde, daha da önemlisi kendi görüşünde olmayanlara saldırıda “araç” olarak kullanılmamalıdır. Anayasa yargısının fikir babalarından Hans Kelsen’in sözleriyle, “çoğunluk ilkesi hiçbir zaman çoğunluğun mutlak egemenliğiyle, çoğunluğun azınlık üzerindeki diktatörlüğüyle aynı anlamda değildir. Çoğunluk tanımı gereği olarak azınlığın varlığını içerir ve çoğunluğun hakkı azınlığın var olma hakkını kapsar. Bir demokraside çoğunluk ilkesi ancak bütün yurttaşlar hukuk düzeninin yaratılmasına, her ne kadar bu düzeninin içeriği çoğunluğun iradesi ile belirlenecekse de, katılmaya izin verildiğinde gözetilmiş olur. Herhangi bir azınlığı hukuk düzeninin yaratılmasının dışında bırakmak, bu dışarıda bırakma çoğunluk kararı ile de olsa, demokratik değildir; çünkü çoğunluk ilkesine aykırıdır”; doğal olarak “virgül” de aynı ilke içinde kullanılmalıdır.

Ali Rıza Aydın
Anayasa Mahkemesi Eski Raportörü
Odatv.com

yarsav arşiv