BAŞBAKAN BU MAHKEMEYİ NEDEN SEVMİYOR

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Yunanistan dönüşü ayağının tozuyla katıldığı toplu açılış töreninde yaptığı konuşmada, 111 milletvekilinin Anayasa...

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Yunanistan dönüşü ayağının tozuyla katıldığı toplu açılış töreninde yaptığı konuşmada, 111 milletvekilinin Anayasa değişikliği konusunda açtığı davayı kastederek, “Anayasa Mahkemesi, Ana Muhalefet Mahkemesi oldu” dediğine gazetelerde yer verildi. Yine bir AKP yetkilisi, daha önce de, “Anayasa Mahkemesi CHP’nin arka bahçesi oldu” demişti.
Bu söylemler, Anayasa Mahkemesi’nin evrensel ve ülkemiz yönünden öneminin, kavranmamasından demeyeceğim ama benimsenmemesinden kaynaklanmaktadır. İstenilmektedir ki, Anayasa Mahkemesi, açılan tüm davalarda, “bu milli iradenin tek temsilcisi (!) olan Meclis’in çıkardığı yasadır, iptal etmek ne haddimize” desin. O zaman Anayasa Mahkemesi’ne ne gerek olduğu sorusuna yanıt vermeleri gerekir. Oysa, Anayasa Mahkemesi, tam da yasamanın anayasal sınırlar dışına çıkmasını engellemek için vardır.

NEDEN GEREK GÖRÜLDÜ
Anayasa Mahkemesi’nin önemini anlatabilmek için önce tarihsel süreç içinde anayasa mahkemelerine neden gerek görüldüğünü açıklamak gerekir. Parlamentoları denetleme yetkisinin anayasa mahkemelerine verilmesi ve bu amaçla yüksek mahkemelerin kurulması, 20. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan yeni bir düşüncedir.
İkinci Dünya Savaşı’na kadar demokrasi “çoğunluk iktidarı” olarak anlaşılmış ve böyle uygulanmıştır. Savaş’a neden olanların, seçimle işbaşına geldikten sonra demokrasiyi nasıl ortadan kaldırdıklarını tüm dünya acı biçimde yaşamıştır.
Savaştan sonra buna çare aranmış, demokrasinin yalnız seçimden ibaret olmadığı bir düzen kurulması için çaba gösterilmiş, “demokrasiyi yok etme özgürlüğü olamaz” ilkesi ve bilinci tüm uluslararası belgelerde yerini almış, demokrasinin korunabilmesi için erkler ayrılığı ve hukuk devleti gibi ilkeler kabul edilmiş, bu ilkelerin yaşama geçirilebilmesi için de anayasa mahkemeleri kurulmuştur.

Erkler ayrılığı ilkesi, egemenliği ulus adına kullanmak üzere öngörülen üç erkin, yasama, yürütme ve yargının eşitliği ve işbölümü içinde işbirliği esasına dayanır. Erkler ayrılığı ilkesi, aynı zamanda, yasama ve yürütmeden oluşan iktidar gücünün, çoğunluk diktatörlüğüne dönüşerek demokrasiye zarar vermemesi için sınırlandırılıp denetlenmesi ve bu yolla dengelenmesi esasını temel alır.
Bunu sağlamak için hukuk devleti kavramı geliştirilmiştir. Hukuk devleti, hukukun üstünlüğünü tanıyıp koruyan, kamunun tüm eylem ve işlemlerini yargı süzgecinden geçiren düzeni anlatmaktadır. Yasama ve yürütmenin oluşturduğu iktidar gücü böylece, yargı erkiyle sınırlandırılıp denetime alınmış ve dengelenmiştir. İşte anayasa mahkemeleri bu denetim ve denge organlarının başında gelmektedir.

DEMOKRASİDE İKTİDAR GÜCÜ SINIRLANDIRILIR
Kısaca belirtmek gerekir ki, çağdaş demokrasi anlayışında anayasa mahkemeleri, demokrasiyi sürekli kılabilmek için iktidar gücünü sınırlandırmak amacıyla kurulmuşlardır. Bu bağlamda belirtmek gerekir ki, anayasa mahkemesinin yasama ve yargıdan bağımsız olması, demokrasi yönünden yaşamsal önem taşımaktadır.
Ülkemiz yönünden bakarsak, dünyadaki gelişmelere koşut olarak Anayasamızda, erkler ayrılığı ve hukuk devleti ilkelerine dayalı parlamenter sistemin kabul edildiğini görürüz. Yasama ve yürütmeyi ele geçiren tek parti yönetiminin “despotizme” dönüşmesi olasılığına karşı, Anayasa Koyucu Anayasa Mahkemesi’ni kurmuş ve yasama işlemlerinin denetimini Yüksek Mahkemeye vererek, iktidar gücünü sınırlamıştır.

MAHKEMENİN İŞLEVLERİ
Anayasamıza göre Anayasa Mahkemesi’nin dört önemli işlevi bulunmaktadır.
- Anayasa değişikliklerinin ve yasaların Anayasa’ya uygunluklarını denetleyerek, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesine uygun biçimde oluşturulan anayasal düzeni korumak,
- Bu düzene uygun düşmeyen siyasal partilerin kapatılmalarına karar vererek, düzenin değiştirilmesini engellemek,
- Anayasa’ya uygunluk denetim görevi nedeniyle, anayasal kuralları resmen yorumlayıp, bu kurallara bağlayıcı içerik kazandırmak,
- Yüce Divan olarak, Başbakan ve bakanlar ile üst düzey Devlet görevlilerini, görevlerine ilişkin suçtan yargılamak.
Bilindiği gibi, çağdaş demokrasilerde anayasalar, kurucu iradenin temel felsefesini yansıtan ilkeler içerir. Bu ilkelerle oluşturulan devlet düzeni, başta yasamaya ve yasamadaki çoğunluk baskısına karşı olmak üzere tüm güçlere karşı korumaya alınır. Bunun için de gerekli kural ve kurumlar anayasaya konulur. Değiştirilemez ilkeler, hukukun üstünlüğü, Anayasa Mahkemesi’nin kurulması ve anayasal düzenin koruma görevinin bu Yüksek Mahkeme’ye verilmesi, Anayasa’nın ve Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı, hep bu bağlamda düşünülmesi gereken düzenlemelerdir.

NEDEN MUHALEFET
Anayasa Mahkemesi’nin önemini böylece ortaya koyduktan sonra, geliyorum Anayasa Mahkemesi’nin neden muhalefetten yana görüldüğünü açıklamaya. Anayasamıza göre (m.148), Anayasa Mahkemesi’ne doğrudan dava açma hakkı, Cumhurbaşkanı’na, iktidar partisi ve ana muhalefet partilerinin Meclis gruplarına ve en az 110 milletvekiline verilmiştir.
İktidar partisinin kendi çoğunluğuyla çıkardığı yasa için dava açması makul olmadığına; bu dönemde Cumhurbaşkanı’ndan böyle bir girişim beklenmeyeceğine, parti disiplini nedeniyle milletvekillerinin de dava açması olanaksız bulunduğuna göre, geriye ana muhalefet partisi kalmaktadır.
Demek ki, iptal davalarının ana muhalefet parti grubunca açılması işin doğası gereğidir. Bu nedenle, her dönemde Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararları iktidarlar tarafından eleştirilir. Ancak, doğrudan Yüksek Mahkeme’nin suçlandığına ilk kez tanık olunmaktadır. Gündemde Anayasa değişikliği olduğuna göre, buna şaşırmamak gerekir.
Anayasa Mahkemesi, açılan dava üzerine ya istemi reddetmekte ya da kuralı iptal etmektedir. Eğer Yüksek Mahkeme iptal kararı verdiğinde “Ana Muhalefet Mahkemesi” olarak suçlanacaksa; istemi reddettiğinde de “İktidar Mahkemesi” olarak suçlanması gerekir ki, bunun tutarlı bir yanının olmadığı açıktır.
Bu dönemde sorun, anayasal rejimle kavgalı olan, anayasal sınırları tanımayan, bu nedenle yoğun biçimde Anayasa’ya aykırı yasa çıkarmakta direnen iktidardan kaynaklanmaktadır. Böyle olunca da, Meclis’te meramını anlatamayan muhalefete, Anayasa Mahkemesi’ne başvurmaktan başka yol kalmamaktadır.
Anayasa Mahkemesi rejimin hukuksal sübapıdır. “Ana muhalefet dava açmasın, Anayasa Mahkemesi yasaları iptal etmesin” demek, demokrasilerin yargı erkine yüklediği denetim ve denge görevini yok saymak demektir.

Bülent Serim
Anayasa Mehkemesi Eski Genel Sekreteri

Odatv.con

anayasa mahkemesi Erdoğan arşiv