Atatürk, kurtuluşu böyle başardı

Soner Yalçın yazdı

Büyük Taarruz'un yüzüncü yılında gerekli dersler çıkaracak mıyız?

Yoksa, ilköğretim müfredatını geçemeyen hamasi nutuklar atmaya devam mı edeceğiz?

Ne demek istediğimi şöyle anlatayım:

Korgeneral Georgios Hatzianestis…

Büyük Taarruz'dan önce 19 Mayıs 1922 tarihinde Anadolu'daki işgalci ‘'Küçük Asya Ordusu Başkomutanlığı” görevine getirildi.

Hemen İzmir'e hareket etti, gösterişli törenle karşılandı. Cepheyi dolaştıktan sonra -ihtimal ki maksatlı soruyu- İngiliz haber ajansı Reuters muhabiri sordu:

-”Değerli komutan cepheyi dolaştınız Mustafa Kemal'i gördünüz mü?”

Korgeneral Hatzianestis şu yanıtı verdi:

-“Ne? Mustafa Kemal mi? Kim bu adam? Ben böyle bir komutan tanımıyorum.”

Kendinden o kadar emindi ki; üç piyade alayı ile iki taburu Trakya'ya çekti.

İki ay sonra…

Hatzianestis İzmir'de bir yatta eğlenirken, gizlice cepheye giden Başkomutan Mustafa Kemal emrini verdi: “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz.”

Mustafa Kemal on dört günde İzmir'e girdi. Çevresini gazeteciler sardı. İlk sözü şu oldu:

-İki haftadır cephedeyim. Her tarafta Hatzianestis'yi arıyorum, gördünüz mü?”

Yunanistan'da yenilginin sorumlularının yargılandığı “Altılar Davası” adı verilen mahkemede tek asker Hatzianestis vardı. 15 Kasım 1922'de (Başbakan Dimitrios ve Dışişleri Bakanı Georgios Baltatzis gibi) beş politikacıyla birlikte idam edildi.

Bir aşağılama şekli olarak sandalyeye ters oturtulmuş şekilde sırtından kurşuna dizilmeden önce Hatzianestis'in son sözü şu oldu:

-”Benim tek utancım, bir asker kaçağı ordusuna komuta etmiş olmamdır!”

TERFİ ÖLÇÜSÜ

Aslına bakılırsa Korgeneral Hatzianestis'in “Küçük Asya Ordusu Başkomutanlığı” görevine atanması çok şaşırtıcıydı. Çünkü:

Öncelikle ruh dünyası dengesizdi; “cam sanrısı” gibi ciddi psikolojik sorunları vardı: Bacaklarının camdan yapıldığını sanıyor ve bir gün paramparça olacağını sanıyordu!

Ama: Yunan Kralı Birinci Konstantinos'a çok bağlıydı.

Kralın, Başbakan Venizelos ile kavgasında hep taraf oldu. Bu çatışma sonucu Kral 1917'de yurt dışına kaçmak zorunda kalınca Hatzianestis de onunla birlikte gitti.

Aradan üç yıl geçti…

Venizelos, 14 Kasım 1920 seçimini kaybedip Fransa'ya gidince Kral ve itibariyle Hatzianestis Atina'ya döndü.

Önce Kral, Hatzianestis'i Trakya Ordusu Komutanlığı'na atadı.

Sonra Kral, (Veneziloscu Komutan Anastasios Papoulas görevden alarak) “Küçük Asya Ordusu Başkomutanlığı'na Hatzianestis'i atadı.

Hatzianestis'in üç yıldır cepheden uzak olması Kral'ın umurunda bile değildi.

Öyle ki:

Kralcılar- Venizeloscular kavgası orduyu böldü. Bu çekişme askerlerin terfi ve tayinlerinde etkili oldu. Kayırmacılık orduyu teslim aldı. Örneğin, tuğgeneralliğe terfi eden yirmi sekiz subaydan sadece sekizi son harpte yer almıştı. Diğerleri “salon subayı” olarak görev yapmıştı.

Mesleki yeterlilikte/ liyakatta/ ehliyette tek ölçü Kral'a sadakat idi…

YA BUGÜN

Yunan Ordusu'nun Büyük Taarruz sonucu yaşadığı bozgunu on yıl önce Balkan Savaşı'nda Osmanlı Ordusu da yaşadı. Sebebi neydi? Benzerdi!

Sırf, “İttihat ve Terakki muhalifi” diye…

Sırf, “liberal Prens Sabahattin'e ve Ahrar Fırkası'na yakın” diye…

Nazım Paşa, (laubali davranışları, içki bağımlılığı ve atamalarında liyakata önem vermemesiyle bilinmesine rağmen) Balkan Savaşı'nda başkomutan yapıldı! Sadece bu değil; Halaskar Zabitan grubunun İttihatçı hükümete darbe yapması sonucu Başkumandanlık Vekaleti ve Harbiye Nazırlığı görevine de getirildi. İlk yaptığı ordu komutanlarını değiştirmek oldu. Kendi ekibine kritik görevler verdi. Hiyerarşiye hiç önem vermedi. Sonucu kötü oldu; küçük Balkan orduları koca Osmanlı'yı darmadağın etti. Çatalca'ya kadar geldiler…

Uzatmayayım:

Osmanlı'daki iktidar kavgasının sonuçları orduya kötü yansıdı. İşte… Benzerini on yıl sonra Yunanistan da yaşadı. Peki:

2002 yılından itibaren Türk Silahlı Kuvvetleri'nin askeri öğrenci alımlarında, terfilerinde tek ölçü “alnı secdeye değmek” olmadı mı? Sonunda Türk Ordusu FETÖ'ye teslim edilmedi mi? Darbe yaşanmadı mı? Tarihten ders çıkarıldı mı?

Ya bugün?

Kulağımıza gelen duyumların doğru olmadığını düşünmek istiyoruz!

Ordu, Türk Milleti'nin ordusudur. Bir kişinin, bir partinin veya bir cemaatin ordusu değildir.

Mustafa Kemal bu sebeple, İttihat ve Terakki ile Hürriyet ve İtilafçılara daima karşı çıktı; orduya siyasetin bulaştırılmasını hiç istemedi. Tek ölçü, liyakat olmalıydı. Kurtuluşu böyle başardı…

Soner Yalçın

Odatv.com

Atatürk, kurtuluşu böyle başardı - Resim : 1
mustafa kemal atatürk Büyük Taarruz cemaat