Atatürk ile aldatmak

Soner Yalçın yazdı: Sabah kalkmış Cumhuriyet ilan etmiş veya sabah kalkmış devrimler yapmış gibi yüzeysel değerlendirmeler yapılacak biri değil Atatürk...

Bugün büyük kurtarıcı yâd edilecek.

Peki: Atatürk tanınıyor mu?

Bu nasıl soru diye düşünmeyiniz; okul müfredatıyla Atatürk'ü tanımak imkânsız.

İngiliz filozof John Locke düşün dünyasına “tabula rasa” deyimini soktu. Latince bu kavrama göre, insan zihni doğuştan boş levha gibidir; zaman geçtikçe bu boş levha insan aklının öğrendikleri ve yaşam pratikleriyle dolar…

Atatürk'ün tabula rasa'sı nasıl doldu?

Yani, Atatürk'ün düşünsel kaynakları nelerdi? Entelektüel bilgi birikimini nasıl edindi?

Öyle ya… Mutlak otoriter saltanat egemenliğine karşı duruşunu, dogmalara karşı tavrını nereden edindi?

Bu tür soruları yanıtlamadan Atatürk tanınabilir mi? Salt kişisel biyografik bilgiler ile Atatürk'ü açıklamak ne derece doyurucu yanıt verir? Veya askeri kimliğiyle? Veya karizması veya liderliği gibi kişisel özellikleriyle Atatürk tam anlaşılabilir mi? Bu kafayla Atatürk yıllarca, devlet katına hapsedildi. Böylece:

Atatürk salt şekilciliğe indirgendi.

Atatürk, seremoniye indirgendi.

Atatürk, salt popülizme indirgendi.

Günümüz tartışmaları sadece bu eksen üzerinden yürüyor. Atatürk'ün düşünce dünyasına dair “arkeolojik kazı” yapılmıyor.

Ve: İnsanlarımız, dilinde Atatürk olanı, anıta çelenk koyanı Atatürkçü sanıyor! Gardırop Atatürkçülerin dün olduğu gibi bugün de büyük devrimciyi nasıl yok etmeye çalıştığını kavramakta zorlanıyor! Bu oyunu bozmak lazım…

ARAYAN ASKER

Atatürk'ün tabula rasa'sını dolduran en önemli araçlarından biri kitap okumak oldu:

Manastır Askeri Lisesi'nde yasak kitaplar okuyan…

Harp Akademisi'nde tek sayfalık “fasikül”/“gazete” çıkaran…

Yüzbaşı iken İstanbul'daki evi basılıp yasak yayın sebebiyle gözaltına alınan…

İlk görev yaptığı Şam'da, Vatan ve Hürriyet Cemiyeti'ni kurduğu Tıbbiye'den atılma Dr. Mustafa Cantekin'in dükkânında Fransızca okuduğu felsefeye, sosyalizme ve devrimlere ilişkin tartışmalar yapan…

Çanakkale Savaşı'nda karargâh kâtiplerinden Hulki Efendi'ye kitaplar sipariş eden…

Sevgilisi Corinne kitaplar gönderince çok mutlu olup teşekkür eden…

Birinci Dünya Savaşı'nda sadece 7 Kasım–25 Aralık 1916 tarihleri arasındaki içeren 49 günlük sürede (Georges Forsengrive, “Mebadi-i Felsefeden Birinci Kitap: İlmünnefs” gibi) yedi kitap okuyup sorgulama yapan bir düşün insanı Atatürk.

O dönem okuduğu ve üç günde bitirdiği kitaplardan biri, “Allah'ı İnkâr Mümkün müdür?” Yazarı; Vahdeti Vücuda inanan Osmanlı'nın önemli din bilginlerinden Şehberderzade Filibeli Ahmet Hilmi. 3 Aralık tarihli günlüğüne bu kitaba ait eleştirel düşüncelerini yazdı. İlim ve fen (akıl) yolundan yürüyenlerin makbul olduğunu, İmam Gazali, İbn Rüşd, İbn Sina üzerinden yazdı.

Batılı komutanların, savaş stratejisi dehası olarak kabul ettikleri Atatürk sadece savaş kitabı okumadı; hayatı her yönüyle kavramaya çalıştı.

DÜŞÜN İNSANI

Atatürk'ün okuduğu tüm kitapların listesini verecek değilim.

Evet: Atatürk tanınmalıdır ki, bu hiç öyle söylev vermekle olmaz. Karşınızda Jean- Jacques Rousseau'nun “Toplum Sözleşmesi” (Mukavele-i İçtimaiyye) eserini okuyan…

Montesquieu'nun “Kanunların Ruhu” (Ruhü'l-Kavânin) eserini okuyan…

Ve bireyden yanan Montesquieu özgürlükçülüğü ile toplumsal iradeden yana Rousseau eşitlikçiliği arasındaki farklar üzerine kafa yoran bir entelektüel var karşınızda…

Sabah kalkmış Cumhuriyet ilan etmiş veya sabah kalkmış devrimler yapmış gibi yüzeysel değerlendirmeler yapılacak biri değil Atatürk.

Örneğin: Rousseau bilinmeden Atatürk'ün devletçi-halkçı yani sosyal adaletçi “solidarizm” tavrı anlaşılabilir mi? Atatürk'ün okuyup kafa yorduğu, Charles Gide, Charles Rist gibi ekonomide devlet müdahalesini öneren solidarist iktisatçıları kaç kişi tanıyor?

Onun yaşamını salt kurtarıcı asker olarak görmek yanıltıcı olur; tabula rasa'sı dolu bir düşün insanıydı. Ta 1914 yılında dedi ki:

-“Benim ihtiraslarım var hem de pek büyükleri, fakat bu ihtiraslar; yüksek mevkiler işgal etmek veya büyük paralar elde etmek gibi maddi emellerin tatminine taalluk etmiyor. Ben bu ihtiraslarımın gerçekleşmesini vatanıma büyük faydaları dokunacak, bana da liyakatle ifa edilmiş bir vazifenin canlı iç rahatlığını verecek büyük bir fikrin başarısında arıyorum. Bütün hayatımın prensibi bu olmuştur…”

Kim ki büyük fikirler için yaşar, kendini düşünmeyi unutur. Atatürk salt ülkesini düşünen fikir adamıydı.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ

Soner Yalçın

Odatv.com

Atatürk