“Askerliğin başladığı yerde mantık biter” sözünün anlamı aslında bu

Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde yapılan aydınlanma devrimleri ile hedeflenen çağdaşlık seviyesi ve toplumsal beşeri akıl durumu budur.

Geçtiğimiz yıllarda Kanada’nın kısmen doğusunu görmüştük, bu sefer de batısını görmek kısmet oldu. Geçen yazımıza, Kanada’dan örnekler vererek başlamıştık. Bu yazımızda da yine Kanada ile devam ediyorve izlenimlerimizi sizlerle paylaşıyorum.

Dünyanın yüzölçümü olarak Rusya’dan sonra ikinci büyük ülkesi olan Kanada, anayasal monarşi ile yönetilen parlamenter bir demokrasiye sahip. Burada devlet başkanı;“Kanada Kraliçesi” sıfatı ile Birleşik Krallık Kraliçesi II. Elizabeth. Ayrıca Kraliçe’nin Kanada’daki temsilcisi konumunda bir de Genel Vali var. Ama Kraliçe’nin de Genel Vali’nin de yetkileri çok sembolik. Kanada’da idarenin başında, kuvvetler ayrılığı prensipleri içerisinde, parlamentoya ve yargıya her zaman hesap veren ve denetlenen bir Başbakan var. Zaten Genel Valilik makamı da Kraliçe tarafından Kanada Başbakanı’nın önerisiyle, emekli olmuş, eski ve saygın bir politikacının atanmasıyla oluşuyor.

VANCOUVER KOZMOPOLİT BİR KENT

Dünyanın 10’uncu büyük ekonomisine sahip ve kişi başına milli geliri 45 Bin ABD doları olan Kanada, 10 eyalet ve 3 bölgeden müteşekkil federal bir yapıyla yönetiliyor. Kanada’nın bu şekilde yönetilmesinin tarihsel bir arka planı var.

Kanada’nın en batısında bulunan, Pasifik Okyanusu’na açılan ve halen bizim de turist olarak bulunduğumuz eyaletin adı British Columbia. Vancouver ise bu eyaletin en büyük şehri ve bir sahil kenti. Sokaklarında en çok göreceğiniz insanlar;Çinliler ve Asyalılar. Gerçekten çok kozmopolit bir kent. Neredeyse çoğunluğu göçmen. Gerçi tüm Kanada’da durum üç aşağı beş yukarı böyle.

KENDİMİZE SORMAMIZ LAZIM!

Vancouver’da her ırktan, dinden ve inanıştan insanı görebilirsiniz. Tüm kültürler bir arada, barış içinde ve birlikte aynı ülkenin vatandaşı olarak yaşıyorlar. Şehirde suç oranı çok düşük. Dünyanın en yaşanabilir şehirleri arasında Vancouver ve Kanada’nın bir çok şehri var!

Kendi kendimize sormamız gereken soru şu: Nasıl oluyorda aynı kültürden, aynı inanıştan gelen insanlar yaşadıkları şehirleri cehenneme çeviriyorlar, birbirleri için yaşanılmaz kılıyorlar, itişip kakışıyorlar da kültürel, ırksal ve inançsal çeşitliliği fazla olan buralarda barış içinde, güzel güzel yaşıyorlar ve zamanlarını refahlarını arttırmak için kullanıyorlar?

ÇAĞDAŞ TOPLUM, KURAL DEMEKTİR

Bunun birincil yanıtı; buralarda kurallar egemen. Zaten çağdaş toplum demek; kuralları olan toplum demektir. Kuralsızlık; keşmekeş ve anarşi demektir. Ama sadece kurallar koymak da yetmez! Küçük yaştan itibaren, toplumsal kurallara uyum konusunda, her alanda eğitim de şart.

Örneğin Türkiye’de çok söylenen bir söz var; “Askerliğin başladığı yerde mantık biter” şeklinde. Kanada’da ve çağdaş ülkelerin hiçbirisinde böyle bir söz yok. Çünkü Kanada’da büyüyen birisi; küçük yaştan itibaren ailede, okulda, sporda, havuzda ve sokakta bir kurallar manzumesi içinde yaşar. Asker olup kışlaya girse de biraz farklı kuralları olsa da kurallar içinde yaşamaya alışıktır. Yerine göre 30 km’den fazla hız yapmanın, sokağa çöp dökmenin, yaya bile olsa kırmızı ışıkta karşıya geçmenin, bisiklete binerken kask takmamanın kural ihlali olduğunu bilir ve ceza alır. Ülkemizde ise bir genç erkek genel olarak kurallar manzumesi duvarına ilk defa kışlada çarpar! Bu travma, o sözün söylenmesine neden olur.

GÜNAH İŞLEYEBİLİRSİN AMA KURALLARI ÇİĞNEYEMEZSİN

Kanada'da dahil çağdaş ülkelerde din, dünyevi yaşamın referansı değildir. Buralarda inancına göre günah işleme özgürlüğün vardır ama yasalarıda toplumsal kuralları da ihlal etme özgürlüğün yoktur. Burada “Neye inanırsan inan, neye taparsan tap, özgürsün ama başkasının özgürlüğünü ve toplumsal kuralları ihlal edemezsin”prensibi esastır.

Tüm çağdaş ülkelerde olduğu gibi Kanada’da da liyakat çok önemli. Yeteneklerin ve niteliğin yoksa; siyasi görüşlerin, dinin, mezhebin veya birisinin akrabası olman nedenleri ile bir yerlere gelemezsin. Örneğin; Hristiyan olduğunu bildiğin birisine iş başvurusu yaparken şirin gözükmek için “Ben Hristiyan’ım” diye başlarsan “Bana ne!” derler, sen de bunun üzerine “Sen Hristiyan değil misin?” diye sorarsan “Sana ne!” derler, bundan emin olabilirsin.

KURNAZLIĞIN BEŞ PARALIK DEĞERİ YOKTUR

Kanada’nında içinde olduğu çağdaş dünyada kurnazlığın beş paralık değeri yoktur. Peki ama ne demektir kurnazlık? İnsanlar da dahil her canlı farklı seviyelerde de olsa kurnazdır. Beslenmek, barınmak, tehlikelerden korunmak, üremek veya sekse ulaşmak gibi temel ihtiyaçlarını ve isteklerini karşılayabilmek için kullanılan içgüdülerin tetiklediği akıl durumudur kurnazlık.

Bu akıl durumu tüm canlıların fıtratında vardır. Diğer insanlara saygısızca davranan, toplumsal kurallara uymak istemeyen, sıraya geçmeyen, metro vagonu boşalmadan içeri girmek isteyen, paylaşmak istemeyen, ilkeleri olmayan, hemen şiddete başvurmak isteyen ve cinsel olarak kolayca tahrik olan insan davranışları bu akıl durumunun bazı göstergeleridir.

BEŞERİ AKIL DURUMU

Çağdaş dünya için aranan ve takdir edilen akıl durumu ise beşeri akıldır. Bu; sorgulayan, ilkeleri ve değerleri olan, toplumsal kuralara uyan, doğaya ve diğer insanlara saygılı olan, bilimsel verilerle tüme yaklaşımcı kararlar veren akıl durumudur.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde yapılan aydınlanma devrimleri ile hedeflenen çağdaşlık seviyesi ve toplumsal beşeri akıl durumu budur. Bu açıdan baktığımızda; kat ettiğimiz mesafe kadar çağdaş olmayan dünyadan ileride, kat edemediğimiz mesafe kadar çağdaş dünyadan gerideyiz.

Bugün insanlığın ulaştığı hala gelişimi devam eden ve edecek olan medeniyet seviyesine ve beşeri akıl durumuna rağmen; toplumlar arasında savaşlar ve sömürü bitmemiştir ve yakın gelecekte de bitecek gibi gözükmüyor. Peki niçin böyle? Bu konuyu ayrı bir yazımızda masaya yatıracağız.

Türker Ertürk

Odatv.com

askerlik Türker Ertürk kural eğitim çağdaşlık arşiv