Asgari ücret ve gerçekler

On altı milyona yakın insanı ilgilendiren “asgari ücret” 8.506 TL olarak açıklandı.Daha asgari ücretin “A” sı telaffuz edilirken, market ve çarşı...

On altı milyona yakın insanı ilgilendiren “asgari ücret” 8.506 TL olarak açıklandı.

Daha asgari ücretin “A” sı telaffuz edilirken, market ve çarşı etiketleri zamlandı.

Yıllık % 138 (resmi) enflasyona karşı kendisini en iyi koruyan elektrik dağıtım şirketleri ile asgari ücrete karar veren vekiller sanırım… Onların “gelirleri” enflasyondan “bağışık”!

Türkiye ise emek gelirlerinin ezilmesine alışık! Bütçe döngüsü yıllardır bu eksende çevriliyor. Hazine’de artı değer birikirse, özelleştirmeyle satılıp-savrulan kamu malları ve fabrikalarından birikiyor…

Yine de “açıklardayız”… Cari açık, dış ticaret açığı… O arada, yatırım bütçesi de açık!

Soframızda talan var; emeğin ve emekten gelen girişimcinin sahanlıkta bile yeri yok…

Yeri yok, çünkü, kredi kartı borçlarıyla sürdürülmeye çalışılıyor gündelik yaşam.. Bankalar, “Merkez”den 9 faizle aldığı parayı, piyasaya 29’a satıyor…

Gelelim sadede: Açlık sınırı 7.785 TL, Yoksulluk sınırı 25.365 TL iken; 8.506 TL olarak belirlenen asgari ücret ile “açlığın” arasında sadece 721 TL var, yazıyla “yedi yüz yirmi bir lira”… Gerçekten, asgari ücret açıklandığı sırada Türk-İş’te masada değildi zaten.

Efendim buyursunlar, şudur: Öyle bir asgari ücret belirlenmeli ki, işverene aşırı yük getirmesin ve kayıt-dışılığa yol açmasın, ancak yine öyle bir asgari ücret belirlenmeli ki, o ücrete bile erişemeyen yüzde otuz dolayında emek gücü bulunan bir ülkede bir ölçüde ferahlık sağlasın…

Doğru ama gerçek daha büyük bir olgu!

Şimdi gelin birlikte üç haneye yerleşmekte olan enflasyonun asıl nedenlerine bakalım:

  • Yıllardır özelleştirme yapılmış, kamu üretim açısından adeta “silah bırakmış”; piyasada fiyatları dengeleyici mekanizmalardan yoksunuz.. üç harfliler halkın bütçesiyle savaşıyor,
  • Tarımı ihmal etmiş, hayvancılığı bitirmiş, bu alanda da ithalata yönelmişiz, “tahıl koridoru” da bizi kurtarmıyor,
  • Savurganlıkla kışkırtılan dış borçlanma almış başını gitmiş, dış borcun yıllık faizi bile büyük kabus, ihracat içinde ithalatın payı %70’lerde, iki yakamız bir araya gelmiyor,
  • Yolsuzluk söylentileri bile benim hesabımca yıllık enflasyona yüzde 10 ivme kazandırıyor,
  • Liyakat bir yana itilmiş, planlama işlevsizleştirilmiş, emek gelirlerinin çarşıya pazara bereket getireceği göz-ardı edilmiş,
  • On bin yeni dolar milyonerinin yanı sıra 22 milyon yoksulla, dünyanın en bozuk gelir dağılımı ve adaletsiz vergi sistemi üzerinden “büyümeyi” dağıtmaya çalışıyoruz; denge kurulamıyor…

Hayat pahalılığının bu nedenleri arasında işçinin, emeklinin maaşı var mı?

“Enflasyonist ekonomi”, çiftçinin öksüz bırakılmışlığından küçük ve orta ölçekli girişimcinin elini yakan kredi borçlarından mı kaynaklı?

Hayır! Denklem yanlış, mimari yanlış, harç yanlış; yapısallığımız o nedenle eğri büğrü…

Bitirirken yazımı bir önerimi paylaşmak isterim; belki duyan olur değerli okurlarım…

Gelin Anayasa iktisadına şunları ekleyelim;

Asgari ücret, açlık sınırının en az % 25 üzerinde belirlenir.

Hiçbir emekli maaşı asgari ücretin altında kalamaz.

Refah payının gerçek anlamda ve tam olarak tatbik edilmesi zorunludur.

Derdiyle dermanıyla, nimetiyle külfetiyle, fedakarlık ve ferahlığıyla, Türkiye hepimizin değil mi?

R. Bülend Kırmacı
Odatv.com