Allah insanlığı Yezit'ten ve Küfeli'den korusun!

Aleviler; başta İmam Hüseyin olmak üzere; haksıza, yolsuza, diktatöre karşı hakkını-hukukunu koruyan, gerektiğinde dünün ve günümüzün Yezit’ine...

Aleviler; başta İmam Hüseyin olmak üzere; haksıza, yolsuza, diktatöre karşı hakkını-hukukunu koruyan, gerektiğinde dünün ve günümüzün Yezit’ine başkaldıran, bu uğurda asılan kesilen, bedel ödeyenlerin, derisi yüzülenlerin matemini tutuyorlar…

Sivas, Maraş, Çorum, Malatya, Gazi, Ümraniye katliamlarında devletin çeteleri ya da çeteleşmiş devlet tarafından öldürülen canlar için… Yine aynı silsilenin çeteleri tarafından bilerek, isteyerek, hedef alınarak öldürülen Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ali İsmail Korkmaz, Medeni Yıldırım, Ahmet Atakan ve mağdur aileler için…

Ayaklarının altından kayan, giderek yaşanamaz bir ülke haline getirilen vatanları için. Okullarda “din dersi” vs adı altında çocuklarına zulmedildiği, kamuda ve tüm yaşam alanlarında “öteki” ilan edildikleri, Kamu Personeli Sınavlarında, mülakatlarda ayrımcılığa uğradıkları- hor görüldükleri için… En temel hakları-hukukları Yezit tarafından çiğnendiği için, Irak’ta, Filistin’de, Suriye’de, Mısır’da ve daha nice diyarda öldürülen binlerce insan için, yıkılan kentler, aç ve yetim kalan çocuklar için…

İnançları ve yaşam biçimleri hükümet edenlerce hedef alındığı için yas tutuyor, eline-ekmeğine, saltanatına kan bulaşan kim varsa “Yezit” olarak niteliyor, Yezit’e ve Küfeliye lanet okuyorlar

Dramla yaşıyor, üzüntü ve ağıtlarla tüketiyorlar ömürlerini! Yarına dair kaygıları çok… Ağız dolusu gülemiyor, sağlam basamıyorlar toprağa. İyi, güzel, adaletli olmanın suç olduğu ülkemde iyiye, güzele, adalete, eşitliğe meftun oluyor, bu suçun bedelini ödüyorlar. “Benim Kâbe’m İnsandır” diyor, “ışığı arayan adam” misali secde edecek insan arıyorlar… Ali Baba’nın ihanetiyle darağacına giden Pir Sultanların, Küfelilerin ihanetiyle can veren Ehlibeytin, masum-u pakların, Fatıma’nın ciğerparesi İmam Hüseyin’in yasını tutuyor, gözyaşı döküyorlar… İmam Hüseyin için bir damla olsun gözyaşı dökmeyenin derdine derman olmayacağına inanıyorlar…

SESSİZ, SUSUZ, REKLAMSIZ…

“Bir daha olmasın; yaşanmasın” diyerek, insanlığın dramına, acılarına; yas tutuyorlar. Yüzbinlerce, milyonlarca can matemde… Milyonlarcası matemde ama görünmüyor, konuşmuyor, açıklamıyorlar. Matemlerine oruçlarına, siyaseti ticareti, uğursuzu karıştırmıyor, bilinsin konuşulsun istemiyorlar. “İftar” diyerek siyasetçi çağıran, nutuk atan, matemimizi siyasi ikbal beklentilerine kurban eden Küfelileri ciddiye almıyor, itibar etmiyorlar. Çadırları yok, “oruç tutuyorum” kampanyalarıyla reklam yapan yok; bağıran, ağzı köpüren, iftara yetişmek için trafikte kavga eden, kulakları sağır edercesine ses duvarlarını yıkan bağırtı yok… Kamu bütçesinden iftar ziyafetini, iftar yarışlarında siyaset üretmeyi; Allah’ı, namazı, ibadeti siyasete meze yapmayı, rızasız lokma yemeyi günah sayıyorlar…

ORUÇ DEĞİL MATEM; YAS…

Duvarın arkasındaki komşu bile duymuyor matemlerini. Sahur, iftar, debdebe, et, su, tatlı koymuyorlar sofralarına. Bıçak, nacak, kesici-delici alet almıyorlar ellerine. İbadetleri; niyet, mütevazı sofra, yıkanma, dua ve matemle sınırlı… Matemin hicranını içlerine akıtıyor, ibadetlerini bu kutsiyet ve dinginlik içinde eda ediyorlar. Bir daha Küfeliye duş olmak da, Yezit’e biat etmek de istemiyor, hem Yezit’ten hem Küfeliden uzak duruyorlar.

YARADAN, İNSANLIĞI YEZİTTEN VE KÜFELİDEN KORUSUN!

Tarihen de bilinir ki, zamanın Küfe halkı, Allahın Aslanı Ali’ye, iki gözüm dediği evlatları Hasan’a ve İmam Hüseyin’e biat etmiş ancak sözünde durmadıkları için, ecelsiz ölmelerinin birinci sorumluları olmuştur. Küfeli kalleştir; lanetlidir, Ehlibeytin kalbine saplanan hançerdir; güvenilmez, sözüne inanılmaz, arkasından gidilmezdir! Onlar paraya tamahlıdır; bütün değerleri parayla, çıkarıyla ölçenlerdir...

Aylarca İmam Hüseyin’i Küfeye çağırmış, mektup üstüne mektup göndermiş, kendisine “biat ettiklerini, sonunda ölüm de olsa sahip çıkacaklarına” dair söz vermiş, inandırmış sonra da Ehlibeyt’i, Yezit’in telkin ve tehditleri sonucunda sahipsiz bırakmış, açlığa susuzluğa ve ölüme terk etmişlerdir.

İmam Hüseyin’i şehit edenlerin başında olan ordu komutanı olan lanetli Ömer Vakkas, Hz. Ali’nin en yakın arkadaşlarından olan Sa’d Ebi Vakkas’ın oğludur. Şam’daki Muaviye Sarayında saltanat süren lanetli Yezit’in Kûfe Valisi Ubeydullah Ziyad, Vakkas’ı Rey Şehrine vali atayarak Hüseyin’i öldürmesini şart koşar. Ömer Vakkas bu şartı kabul eder ve vali olur… Yakınları; “öl ama Hüseyin’i öldürme” diye nasihat ederlerse de dinlemez ve ordusunu İmam Hüseyin’in üzerine salmaktan, şehit etmekten geri durmaz.

BİAT EDEN KÜFELİ!

Kıssadan çıkarılacak hisse var mıdır?

Evet… Her dönemin bir Küfelisi, her ihanetin bir Ali Baba’sı, her nankörün bir Hınzır Paşası olduğu, dünden farksız olarak yüzlerce Hüseynimizin kanına giren bir iktidar düzenine duçar olduğumuz ortadadır. Bütün bunlar karşısında tarih; düzene yamanan, öğretimizi, inancımızı, matemimizi siyasete tahvil etmek için alçalan, acılarımızı kanatan, “cami-cemevi” gibi senaryolarla Yezit’e biat eden- biat isteyen yerel Küfelileri teşhir etmektedir.

Yaradan Yezit’e ve Küfeliye fırsat vermesin; Kerbelalar, Sivaslar, Maraşlar, Dersimler, Uludereler, matemler, acılar olmasın… Tüm Yezitler, Yezit’e öykünen, Onun gibi zulmeden, kandan ve gerilimden beslenenler erbat-berbat olsun. Oruçlarımız, dualarımız Hakk katında kabul olsun.

Murtaza Demir

Odatv.com

aleviler muharrem orucu arşiv