AKP YANDAŞLARI DARBE ORTAMI YARATIYOR

Genel Kurmay Başkanı ve üç kuvvet komutanının istifa gerekçeleri neydi? Işık Koşaner TSK’ya veda mesajında istifa gerekçelerini anlatmıştı. Koşaner...

Genel Kurmay Başkanı ve üç kuvvet komutanının istifa gerekçeleri neydi? Işık Koşaner TSK’ya veda mesajında istifa gerekçelerini anlatmıştı.

Koşaner özetle şunu demek istiyordu:

Polislerden, savcılardan ve yargıçlardan oluşmuş bir çete TSK üzerinde operasyon düzenliyor. AKP iktidarı da bu çeteye sahip çıkıyor.

Silivri’de yargılanan aydınlar sahte delillerden, sumen altı edilen sanık lehine delillerden, yalancı şahitlerden yakınmışlar, bazı savcı ve yargıçlar hakkında soruşturma açılmasını istemişlerdi.Ancak HSYK bu savcılar ve yargıçların soruşturulmasına izin vermediği gibi, yandaş savcı ve yargıçları önemli görevlere atayarak ödüllendirdi. Cezaya dönüşen tutuklu yargılamalara karşı çıkan, haksız kararlara şer koyan yargıçlar ise cezalandırıldı.

AKP yandaşlarının yargılandığı Deniz Feneri soruşturmasında yol alınmaya başlayınca, bu ülkede bağımsız ve tarafsız savcılar da var deyip sevinmiştik. Ama bir de baktık kiDeniz Feneri’ni soruşturan savcılar üzerine hemen müfettişler gönderilmiş. Savcıların elinde iddia edildiği gibi Deniz Feneri soygununun AKP ile ilişkisini gösteren deliller mi var? Yoksa tutuklanan sanıklardan bazıları, “bizi kurtarmazsanız bildiğimiz her şeyi anlatırız”mı dediler?

Bilemeyiz, ama bildiğimiz bir şey var ki, devletin HSYK’sı AKP’nin HSYK’sına dönüşmüştür.

Ergenekon davasında Cumhuriyet Gazetesi’ne el bombası atmaktan yargılanan bir sanıkmahkemede ilk ifadesini polis zoruyla verdiğini, kendisine el bombalarını polislerin verdiğini söyledi, o polislerin isimlerini açıkladı.

Normalde o polisler hakkında hemen soruşturma açılmasını beklersiniz, değil mi? Ne gezer. Mahkeme ifadeleri ciddiye almadığı gibi, yandaş kanallarda ve gazetelerdeo ifadeler haber bile olmadı.

Aynı sanık,Müyesser Yıldız’ı, Mustafa Balbay’ı, Soner Yalçın’ı, Barış Terkoğlu’nu, Barış Pehlivan’ı veya Tuncay Özkan’ı suçlamış olsaydı, mahkeme yine de ifadeyi ciddiye almayacak mıydı? Yandaş gazeteler ve kanallar bangır bangır o ifadenin üzerine gitmeyecek miydi?

Ne yazık ki CNN ve NTV gibi sözüm ona liberal kanallar bile büyük ölçüde cemaatin denetimine girmiş durumda. Ergenekon sanıklarının lehine olan ifadeleri görmezden geliyorlar.

Ne yazık ki riyakarlığı toplum olarak iyice kanıksadık ama Koşaner’in veda mektubunda anlattığı çeteler tarafından yargılandıkları için hapiste yatan yüzlerce insan ve onların yakınları bu durumu nasıl kanıksasın?

Açıkça söyleyelim. AKP’ye ve Cemaat’e muhalif olup tutuklu olarak yargılananlardan hiç kimsenin yargıya güveni kalmamıştır. Sadece onlar mı? O insanlarla gönül bağı olan milyonlarca insan yargıya olan güvenini yitirmiş durumda.

Yargı, yürütme ve yasama erkleri tek bir güç merkezinde toplandığı için artık ülkemizde, “Mahkemede aklansınlar da gelsinler” lafının ne yazık ki hiçbir anlamı kalmamıştır.

Çağdaş ülkelerde muhalif aydınların uyduruk kanıtlarla hapislerde çürütülmesi çok büyük bir suçtur. Bu suçun adı mı ne?

DARBEYE ZEMİN HAZIRLAMAK

Bu suçun işlendiği bir ülkede milyonlarca insan halinden memnun bile olsa, milyonlarca insan da, “Bu adamlar gitsin de, ne olursa olsun” demeye başlarlar, darbeye razı hale gelirler.

Geçenlerde Kanal 24 de Portekiz’de Salazar’ın kurduğu faşist diktatörlüğün askeri darbeyle yıkılışını anlatan “Nisan Devrimi” adlı filmi seyrettim. O filmi daha önce de seyretmiştim, ama çok dikkatli bir şekilde bir kez daha seyrettim. Çünkü o film yandaş Kanal 24’ün çizgisine hiç uygun bir film değildi. Doğrusu Kanal 24’ün o filmi neden yayınladığını da anlayamadım. (AKP’yi uyarmak için yayınlamış olabilir mi acaba?!)

1974 yılında gerçekleşen askeri darbeyePortekiz halkının önemli bir bölümününnasıl destek verdiğini çok güzel anlatıyordu o film.

“Efendim, filmin isminden bile belli, Portekiz’deki darbe değildi, devrimdi” diyenler çıkacaktır. İster darbe deyin, ister devrim, durum değişmez. Portekiz’de faşist rejimi kuranlar sivillerdi, yıkıp yerine demokrasiyi kuranlar ise askerlerdi.

O dönemde Portekiz’de Salazar faşizmine muhalif milyonlarca insan olduğu gibi, onu destekleyen de milyonlarca insan vardı. Salazar 1970 yılında öldükten sonra da, Salazarcıfaşist rejim 1974 Ekim devrimine (ya da darbesine)kadar sürmüştür.

Portekiz’de faşist rejimi kuran Salazarkim miydi?

Salazar bir halk çocuğuydu. Bir köyde doğmuştu, babası yoksul bir çiftçiydi. Çocukluğunda papaz okuluna gitmiş, daha sonraki yıllarda hukuk fakültesini bitirmişti. O bir asker değildi, o bir sivildi. Bazı tarihçiler onu klerikel faşist (dine bağlı faşist) olarak tanımlamıştır.

Bugün hangi Avrupalıya sorarsanız sorun, size, “Portekiz’e demokrasiyi getirenler askerlerdir” diyecektir.

Demek ki neymiş? Yargı, yürütme ve yasama erkleri tek bir gücün elinde toplandığında,o çok demokrat Avrupalılar bile askeri darbeleri desteklermiş.

AKP yandaşlarını, Cemaat mensuplarını, para ve mevki için yargı, yürütme ve yasama erklerini kendi elinde toplayarak darbe ortamı yaratan AKP’ye destek verenleri uyarıyorum.

Darbe ortamı yaratmakSalazarcı faşistlere hayır getirmemiştir, size de getirmez. Üstelik darbe ortamı yaratmak suçtur.

A. Metin Akpınar

Odatv.com

ışık koşaner AKP darbe arşiv