AKP ve BDP pazarlığının arka planında neler var

Bugün Türkiye’de üç ayrı ilde Paris’te katledilen PKK’lı üç kadının cenazesi kaldırılacak. Belki siz bu satırları okurken cenazeler çoktan kalkmış...

Bugün Türkiye’de üç ayrı ilde Paris’te katledilen PKK’lı üç kadının cenazesi kaldırılacak. Belki siz bu satırları okurken cenazeler çoktan kalkmış olacak ama ben yazıyı bir gün önceden yazıyorum. Dilerim, Diyarbakır’da yapılacak merasimin ardından Tunceli, Kahramanmaraş ve Mersin’de cenazeler vakur bir şekilde defnedilir.

Bugün yaşanacaklar sonucunda ya T.C. ile PKK arasında sürdürülecek müzakerelerin önü tüm engellere rağmen daha da açılacak ya da kapı yine uzun süre kapanacak!

***

Ben “konjonktür” açısından iki nedenle müzakerelere şans tanıyorum. İki nedenle de müzakerelerin önünün tıkanabileceğini düşünüyorum.

1) Müzakerelere yardımcı konjonktür:

i) AKP ile BDP’nin temel talepleri “ortak bir zemin” hazırlayabilir. AKP BDP’den “Başkanlık Rejimi” için Anayasa tartışmaları sırasında destek alabilir. BDP’nin “merkez”de bir iddiası olmadığı için bu desteği verebilir. Karşılığında BDP de “yerel yönetimlerin yetkilerinin genişletilmesi” adı altında “demokratik özerklik” hakkını kazanabilir. Bakmayın siz “Apo demokratik özerklikten vaz geçti” iddialarına! Sadece söz büyük irtifa kaybetti. Yeni bir terim gerekli. Yoksa federasyon, demokratik özerklik, yerel yetkilerin arttırılması vb. öz itibari ile aynı şeyler.

Formülün özü: Merkezde başkanlık-yerelde özerkliktir!

***

ii) AKP-PKK anlaşması Ortadoğu’da ABD’nin elini çok rahatlatır. Kendisi bölgeden çekilirken enerji-dağıtımını elinden kaçırmak istemeyen ABD, Kuzey Irak ve Suriye’deki Kürtleri Türkiye’ye emanet ederek esasında bölgede kendi varlığını korumak arzusundadır. Ortadoğu’da Türkiye, İsrail, Kürdistan, Suudi Arabistan ve hatta Mısır ittifakı (genellikle Sünni unsurlar) ABD’ye yardımcı olabilir. Bu alternatifin hayata geçmesi durumunda çok rahatlar ama ABD bölgede Türkiye ile Mısır arasında “güç dağıtımı” yaparken yine de zorlanabilir.

***

2) Müzakerelere engel faktörler:

i) Başta İran olmak üzere, Suriye ve bölgedeki “enerji satrancı”ndan asla vaz geçmeyecek Rusya ise bu ittifaka engel olmak için elinden geleni yapacaktır. En geç 2025’de dünyanın en büyük üreticisi haline gelecek Çin de “enerji fakiri” olduğu için en büyük rakibi ABD’nin Ortadoğu’da daha da güçlenmesini istemez. Ayrıca en büyük rakibinin vurucu gücünü tamamen Pasifik’e kaydıracağını bilen Çin ABD’nin Ortadoğu’da rahatlamasını hiç istemez.

Son 5 yıldır Ortadoğu’da “büyük oyun” bu iki ittifak arasındaki ama tatlı-sert ama rakip-hasım seviyesinde hep “enerji” uğruna oynanıyor.

***

ii) Ancak, T.C.’nin PKK’ya silah bıraktırması katiyen gönül işi (“analar ağlamasın”!) değil. PKK’nın elindeki en büyük ve belki de tek müzakere gücü silah! Silahı tüm alabileceklerini aldığına inanmadan bırakmaz/bırakamaz.

PKK, artık “demokratik özerklik”ten bahsetmiyor ama “yerel yönetimlerin güçlendirilmesi”nden anladığı şunlardır:

a) Seçimle iş başına gelecek vali/belediye başkanına ulaşmak. (PKK “valilik seçimleri”nde 16 ile kadar kazanabileceğini düşünür.)

b) Yerel ihtiyaçlara göre eğitimde yerel düzenlemeler yapmak. Kürtçe eğitim, Kürt tarihi ve kültürü vb.

c) Devlet dairelerinde 2 dilli iletişim: Resmi tüm tabelalardaki yazılar, resmi yazışmalar, mahkemeler hem Kürtçe, hem Türkçe dillerinde yazılacak/yapılacak.

d) Sadece belediye vergileri değil, bölgeden toplanan merkezi vergiler daha yüksek oranlarda yerel yönetimlere teslim edilecek.

e) Merkez; altyapı yatırımlarından ve dış güvenlikten sorumlu olacak. Yerel yönetimler iç güvenliklerini kendileri sağlayacak. Bölgesel kaynaklar (Örn:GAP) büyük oranda yerel yönetimlere devir edilecek.

f) Anayasa’da vatandaşlık tarifi “Türklük” kimliğinden arındırılacak.

(Genel af “hem Kandil’e, hem Silivri’ye” formülü ile baştan sıkıntı yaratsa da insani açıdan herkesin işine gelir. Bence “genel af” karşılanması en kolay talep.)

Bana bu şartları kimse iletmedi. PKK’nın evrilmesine bakarak kendim akıl yürüttüm.

Müzakereler önünde birinci engel komşular (Bkz:Paris katliamı) ise ikinci soru şu:

Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı’nda bu müzakerelere girebilecek cesaret var mı?

***

İşin içinde Dimyat’a pirince giderken (Başkanlık Rejimine ulaşmak) evdeki bulgurdan (Başkan seçilmek) olmak da var!

Başkan’ı seçecek oylar tüm ülkede mutlak çoğunluk olarak kendisini Türk sayan unsurlarda! Onlar yukarıda detaylandırdığım “yerel yönetimlerin güçlendirilmesi”ne ne kadar rıza gösterecekler?

Çevresinde sıfır (0) komşu bırakan Türkiye içeride komşuları nasıl uzlaştıracak, yaşayıp göreceğiz.

Artık herkes biliyor ki “açılım”da zannedildiği gibi ABD insanının imdadına yetişmiyor!

Dönem “kendi pişir kendin ye” dönemi!

Cüneyt Ülsever

Odatv.com

cüneyt ülsever ABD AKP bdp abdullah öcalan arşiv