AKP ikinci Vatan Cephesi'ni kurdu

Türk İnsanı, bütün yandaş kanallarda hiç durmadan konuşan ve uydu gazetelerde sürmanşetlerden inmeyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan gına...

Türk İnsanı, bütün yandaş kanallarda hiç durmadan konuşan ve uydu gazetelerde sürmanşetlerden inmeyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan gına getirmiştir.

Aslında, AKP’nin deliler gibi çabalamasından… Telaşa kapılmasından… Paniklemesinden… Liderinin sürekli mazlum ve mağdur rolü oynamasından… Hiç durmada ahkâm kesmesinden ötürü, ben kendi hesabıma son derece memnunum.

Çünkü artık halkı bıktırmıştır. Bıktırmaktadır. Daha da bıktıracaktır. Ve ayın 30’una kadar bu gidişle halkın ayakta kalan son tahammül bentleri de yıkılacaktır .

…1957 seçimleri sonrasıydı… Çok küçüktüm… Ama Annem’le Babam’ın radyodan Vatan Cephesi’ne kaydolanların listelerinin okunmasını dehşet içinde dinlediklerini hatırlıyorum.

Menderes’in kafasından mı çıktı?.. Mükerrem Sarol’un buluşu muydu?.. Yoksa her şeye el atan Celâl Bayar’ın empozesi miydi, bilemiyorum. Şöyle veya böyle Türkiye’de Türk İnsanı’nı bölmeye yönelik ilk şer denemesi olarak geçti tarihe.

Bu devirler geride kaldı. DP destekçilerinin isimlerinin radyodan düzenli olarak açıklanması, yıllarca kâbus gibi rüyalarımıza girdi. Amaç, gitgide güçlenen muhalefete karşı gövde gösterisi yapmaktı. Ve halkı kutuplaşmaya ittiği iddiasıyla, söz konusu uygulama, 27 Mayıs 1960 Darbesi’nin önemli gerekçelerinden biri olmuştu.

DEMOKRATLAŞACAĞI YERDE DİKTATÖRYEL DÜZEN KURDU

Muhalefetin güçlendiğini ve güvenlik güçlerini de yanına aldığını gören DP, Vatan Cephesi’ni oluşturdu ve seçmenlerini bu uyduruk oluşuma kaydetmeye başladı. Başbakan Adnan Menderes, 12 Ekim 1958 tarihinde Manisa’da yaptığı bir konuşmada halkı Vatan Cephesi saflarında toplanmaya çağırdı.

İktidar ve muhalefet arasındaki cepheleşme, halka da yansıdı. İşler o raddeye vardı ki, DP ve CHP’liler gittikleri kahveleri ve camileri ayırdılar. Vatan Cephesi ocaklar kurarak ülke genelinde kısa sürede örgütlendi. Bu ocakların bütün vatandaşlara açık olduğu bildirildi ve radyodan yapılan yayınlarda her haber saati öncesinde cepheye katılan vatandaşların isimleri okunmaya başlandı.

Bugün farklı bir Türkiye’de yaşıyoruz. Evlerden uzak, darbe beklentileri artık eskilerde kaldı. Ranta ortak olma… Menfaat takipçiliği… İhtikâr ise neredeyse toplumun bütün uzuvlarını kangren etti.

Dostlar, yakın zamanlara kadar bir grup seçmenin AKP’ye ehven-i şer diyerek razı olması, hayâl kırıklığı ile noktalandı… Medyadan aktarılan haberlerle, o da sadece bir kısmından, sonuçsuz kalan yolsuzluklarla ilgili hayrete ve hatta dehşete kapılmanın da çözüm için yeterli olamayacağı anlaşıldı.

AKP, demokratikleşmedi. Hatalarını itiraf ve kabul edip yumuşayacağı yerde, tersine, tam anlamıyla diktatöryel bir rejim kurdu.

Vatan Cephesi Şer’di… Demokratik düzendeki ilk kara leke olarak geçti kayıtlara... AKP ise icraatı ile Şerlerin En Beteri olarak mühür vurdu demokrasi tarihimize.

“YUMUŞAK HUYLU ATIN, ÇİFTESİ PEKTİR”

Biliyorum, 30 Mart’aki seçimleri merak ediyorsunuz. Hiç merak etmeyin Dostlar… Bu toplum gereğini yapacak, sanki yerel değil de genel seçimlermiş gibi Şerlerin En Beteri’ni, sandığa gömecektir.

1870 yılında, yani bundan tam 144 yıl önce Terkîb-i bend’inde şöyle yazmıştı Ziya Paşa: “Allah’a sığın şahsı halimin gazabından / Zîrâ yumuşak huylu atın çiftesi pektir.”

Türk Toplumu’nu bundan daha güzel anlatan bir beyit görmedim.

Genelde gam tutkunudur Türk Toplumu. Ağırdır. Sabırlıdır. Tepki vermek için dolup taşmayı bekler. Günü gelir, sabrı taşar ve sembolik olarak öyle bir çifte indirir ki, Allah esirgesin.

Federico Garcia Lorca’nın bir sözünü hatırlıyorum: “İçiniz kor gibi yanarken susmak, acıların en büyüğüdür.”

Hasan Hüseyin’in dizelerindeki gibi biz acıyı bal eyledik bir süredir… Olsun, varsın…

Hiç merak etmeyin Dostlar… Çoğu gitti azı kaldı… Bu da geçer.

İNTERAKTİF SOHBETLER

Misafir – Çetin: Tamamen aynı kanıdayım.

Misafir - Misafir C.Y: Olayı son derece güzel açmışsınız, teşekkür ederim.

Misafir - usta itaatkar: İnanın, doğru uygulanırsa, yetebilir.

Misafir – isik: Daha yoğun, daha geniş ve senkronize bir biçimde – neden olmasın…

Halit Kakınç

Odatv.com

AKP arşiv