6 maddede IŞİD saldırısının amacı ne

Örsan K. Öymen yazdı

102 vatandaşımızın öldüğü, yüzlerce vatandaşımızın yaralandığı, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük terör eylemi olan Ankara katliamını, İslamcı terör örgütü IŞİD’in gerçekleştirdiği neredeyse kesinlik kazandı. Ortaya çıkan tüm bulgular ve olgular buna işaret ediyor. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, intihar bombacılarından birisinin, Yunus Emre Alagöz olduğunu açıkladı. Yunus Emre Alagöz’ün, 34 kişinin öldüğü Suruç katliamını gerçekleştiren IŞİD militanı Abdurrahman Alagöz’ün ağabeyi olduğu ve iki kardeşin birlikte hareket ettikleri ortaya çıktı. Ayrıca, CHP milletvekillerinin bölgede yaptıkları araştırmaya göre, Yunus Emre Alagöz’ün, emniyet istihbarat tarafından daha önce takip edildiği, hatta telefon görüşmelerinin dinlendiği, ancak buna rağmen tutuklanmadığı, Ankara’daki diğer intihar bombacısı olduğu tahmin edilen Ömer Deniz Dündar’ın da emniyet tarafından takip edildiği ve gözaltına alındıktan sonra serbest bırakıldığı ortaya çıktı. CHP milletvekilleri, bununla ilgili belgeleri, tutanakları ve telefon kayıtlarını kamuoyuna açıkladılar.

Adıyaman, Gaziantep, Kilis ve Suriye’de örgütlenen bu IŞİD teröristleri, Türkiye’yi kana buladılar. Bu teröristler kimden emir aldı, kimden destek aldı, bu hala belirsizliğini koruyor. AKP hükümeti, Suruç katliamını tam olarak aydınlatmadığı gibi, Ankara katliamını da aydınlatmıyor. İzlediği taktik şu: Sadece bombacıların kimliğini açıklamak, gerisini komplo teorilerine boğmak, suları bulandırmak, hedefi şaşırtmak. Çünkü AKP’nin daha fazla oy kaybetmesini böyle önleyeceklerini düşünüyorlar.

AKP hükümeti, elinde olsa, bombacıların kimliğini de saklar. Çünkü AKP ile IŞİD arasında bir dayanışma ve bağlantı olduğuna dair, uluslararası ve ulusal boyutta bir çok stratejist, diplomat, istihbaratçı ve gazeteci tarafından ortaya konmuş ve resmi istihbarat raporlarına yansımış iddia var. Ama ortada intihar bombacısının ceset parçaları varken, DNA örnekleri varken, mobese kamerası kayıtları varken, bombacıların ailelerinin çocuklarıyla ilgili kayıp ihbarları varken ve tüm bu bilgiler, farklı kurumların, birimlerin ve kişilerin elindeyken, bombacıyı ve tetikçiyi gizlemek ve saklamak neredeyse olanaksız bir şeydir. O nedenle AKP hükümeti bombacıların kimliğini zaten açıklamak zorunda.

Padişah Erdoğan ve Sadrazam Davutoğlu, daha eylemin ilk günü, “PKK, DHKP- C, IŞİD, hepsi olabilir” biçiminde bir söylemle, suları bulandırmaya, hedefi saptırmaya başladı. Neden? Çünkü AKP iktidarının, doğrudan destek olmasa bile, hem Suriye’deki hem de Türkiye’deki IŞİD örgütlenmesine göz yumduğunu, ciddi bir istihbarat çalışması yapmadığını, yapılan istihbarat çalışmalarının da birçoğunu sümenaltı ettiğini, IŞİD’e karşı ciddi bir anti-terör mücadelesi vermediğini, Erdoğan da, Davutoğlu da gayet iyi biliyor. O nedenle dikkatleri hemen PKK ve DHKP-C gibi örgütlere çekmeye çalıştılar. Eylemcilerin kimliği ve kim oldukları ortaya çıkınca da, lafı biraz çevirip, “IŞİD ile birlikte PKK, PYD ve Esad da işin içinde olabilir” gibi bir söyleme sarıldılar.

Nitekim, AKP’nin emir kulu olan medya, daha doğrusu AKP’nin propaganda çarkı, sistematik olarak bu komplo teorisini işlemeye, kurguları olgu diye halka yutturmaya başladı. Amaç terör sorununu tek başına HDP’nin ve PKK’nın üzerine yıkmak. Amaç AKP’nin himayesi altında gelişen IŞİD terörünü unutturup, sadece PKK terörüne odaklanmak, bu taktikle HDP’yi barajın altında bırakıp, Erdoğan’ı Padişah yapmak, Türkiye’de İslam Cumhuriyeti kurmak.

İSLAMCI SİYASETİN SONU İSLAMCI TERÖRDÜR

1990’lı yıllarda, Erbakan liderliğindeki Refah Partisi’nin İslamcı siyaset söylemlerine paralel olarak, İBDA-C ve Hizbullah gibi İslamcı terör örgütleri türemişti. Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Turan Dursun, Ahmet Taner Kışlalı, Çetin Emeç, Uğur Mumcu gibi aydınlar, gazeteciler, yazarlar, öğretim üyeleri o dönemde İslamcı terör tarafından katledildiler. 2000’li ve 2010’lu yıllarda da, Erdoğan liderliğindeki AKP’nin İslamcı siyaset söylemlerine paralel olarak, önce El-Kaide, sonra da IŞİD gibi İslamcı terör örgütleri türedi. Neve Şalom Sinagogu, Bet İsrail Sinagogu, HSBC Bankası, İngiltere Başkonsolosluğu ve son olarak da Suruç ve Ankara katliamları AKP döneminde gerçekleşti. Laiklik ve demokrasi düşmanı İslamcı siyaset ile insanlık karşıtı İslamcı terör her zaman paralel gelişti. İslamcı terör her zaman İslamcı siyasetten beslendi. Bugüne kadar Orta Doğu’da, Afrika’da, Asya’da binlerce insanı katleden Taliban, El-Kaide, El-Nusra, Hizbullah, HAMAS, Müslüman Kardeşler, Boko Haram, IŞİD gibi örgütler, İslamcı siyaset geleneğinin uzantılarıdırlar. İslamcı siyasetin egemen olmadığı bölgelerde bu örgütler barınamazlar. Uluslararası güçler ve yabancı ülkeler, emperyalist güçler ve ülkeler, bu süreçleri ne kadar kullanırlarsa kullansınlar, İslamcı siyasetin egemen olmadığı bir ülkede, İslamcı terör, kolay kolay barınamaz, barınsa bile, marjinal ve etkisiz kalır.

IŞİD’İN AMACI NEDİR

“Bu terör eyleminin AKP’ye bir yararı yoktur, hatta HDP’ye yararı vardır, o nedenle bunu IŞİD yapmış olamaz, AKP de buna göz yummuş olamaz, IŞİD yapmış olsa bile, PKK, PYD veya Esad buna destek vermiştir” biçimindeki çıkarım tamamıyla geçersizdir.

Birincisi: AKP’nin hedef aldığı odaklar ile, IŞİD’in hedef aldığı odaklar aynı odaklardır. O odaklar da, Türkiye içinde HDP ve PKK’dır, Suriye’de Esad yönetimidir. AKP ile IŞİD’in hedefleri arasında bir karşıtlık yoktur.

İkincisi: Bu terör eyleminin HDP’ye özel bir yararı yoktur. Kamuoyu araştırmalarına göre, HDP bu eylemden önce de yaklaşık yüzde 13 ile barajın üzerindeydi. Kobani olaylarından sonra ve Erdoğan’ın son anda çark ederek “Dolmabahçe Mutabakatı”nı eleştirmesinden sonra, AKP’nin Güneydoğu oyları geri dönüşü olmayacak bir biçimde HDP’ye kaymaya başlamıştır.

Üçüncüsü: HDP Ankara’daki bu terör eyleminden dolayı tüm seçim mitinglerini iptal etmek zorunda kalmıştır. Bunun anlamı HDP’nin ve lideri Demirtaş’ın artık sesini eskisi kadar meydanlarda duyuramaması ve seçim propagandası yapamamasıdır. IŞİD HDP’yi terör ile sindirmiştir ve HDP’ye zarar vermiştir.

Dördüncüsü: IŞİD, tüm İslamcı terör örgütleri gibi, öfke, nefret ve kin üzerine kurulu bir örgüttür. Bu tür örgütler sadece stratejik yarar-zarar hesabı yapmazlar, öfke, nefret ve kin duyguları üzerinden eylem yaparlar.

Beşincisi: İslamcı terör örgütlerindeki intihar bombacıları, Kur’an’daki “cihad” kavramını kendilerine göre yorumlayarak eylemleri gerçekleştirirler ve bu eylemi gerçekleştirirken öldüklerinde, Allah için “şehit” olduklarına ve “cennete” gideceklerine inanırlar; “dinsiz” ve “kafir” olarak gördüklerini yok etmeyi, sindirmeyi ve korkutmayı ve bunu yaparken de “cennete gitmeyi” en büyük yarar olarak görürler.

Altıncısı: AKP iktidarının içindeki belli odakların ve derin devletin, IŞİD’i PKK’ya karşı bir “Kontr-Gerilla” örgütü olarak kullandığına dair iddialar vardır. Bir zamanlar Batman merkezli Hizbullah’ın, devlet içindeki odaklar tarafından PKK’ya karşı “Kontr-Gerilla” örgütü olarak kullanıldığı gibi, o dönemlerde Hizbullah’a göz yumulduğu gibi, bugün de IŞİD’e göz yumulduğu iddia edilmektedir.

GERÇEK MÜCADELE YENİ BAŞLIYOR

Sonuçta, Türkiye Cumhuriyeti, bir tarafta bölücü terör örgütü PKK’nın, bir tarafta da İslamcı terör örgütü IŞİD’in tehditleri ile karşı karşıyadır. İslamcılık ve bölücülük, AKP ve HDP ekseninde siyasi platformda, PKK ve IŞİD ekseninde terör platformunda, Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını ve Anayasa’da ifade bulan demokratik, laik, hukuk devleti ilkesini, ciddi bir biçimde tehdit etmektedir. Mustafa Kemal Atatürk’ün yoldaşları için varoluşsal mücadele daha yeni başlamaktadır. 1919’un ve 1923’ün ruhuyla, bu güzel vatanı yok etmeye çalışan vatan hainlerine karşı büyük bir mücadele ve hareket başlatmak dışında bir seçenek kalmamıştır!

Örsan K. Öymen

Odatv.com

IŞİD AKP Ankara katliam saldırı arşiv