Ağustos'ta hatırlamak istemediğimiz bir yıldönümü daha var

10 Ağustos aynı zamanda Osmanlı'nın parçalanmasını öngören ve ABD'nin Wilson Prensipleri'ne dayanan Sevr'in 99'uncu yıldönümüydü.

Trump, bir daha YPG/PKK'ya silah yardımı yapılmayacağını söyledi. Sonrasında TIR'larca silah daha gitti!..

Verilen silahların seri numaralarının Türkiye'yle paylaşılacağı bildirildi. Galiba bir kez liste verildi, sonra bu iş de unutuldu!..

“YPG/PKK Münbiç'ten çıkacak” dendi. 1 yıl geçti, teröristler yerli yerinde!..

Bizzat Trump, ABD askerlerinin Suriye'den çekileceğini müjdeledi. 8 ay oldu, “Hani gidiyordunuz?” diye soran çıkmadı!..

Türkiye YPG/PYD'nin terör örgütü olduğunu hatırlattıkça, ABD yönetimi, “Onlar bizim kara gücümüz” karşılığını verdi. Dahası “İki müttefiki”, yani Türkiye ve YPG/PKK arasındaki ilişkileri dengelemeye çalıştıklarını açıkladı!..

Tüm bunlara ve de Erdoğan'ın, “Bir müslüman, bir kez ısırıldığı delikten ikinci defa ısırılmaz” sözüne rağmen ABD'ye güvenini hiç yitirmeyen Ankara, “Çözüm” masasında oturmaya devam etti.

Son olarak geçen hafta iki ülke askeri heyetleri arasında yapılan görüşmeler sırasında Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, belki 15'inci kez ABD'den ne beklendiğini şöyle anlattı:

“ABD ile birlikte güvenli bölgeyi tesis etmeyi arzu ettiğimizi, bu manada taleplerimizi sıraladığımızda, 30-40 kilometrelik derinlik olması gerektiğini, bu bölge içindeki YPG'lilerin tamamen buradan çıkarılması gerektiğini, ayrıca YPG'nin elindeki ağır silahların toplanmasını ve bölge dışına çıkarılmasını, bunun dışında teröristler tarafından yapılmakta olan tünel, mevzi ve tahkimatların tahrip edilmesini ve bunları da Türk ve ABD askerlerinin birlikte yapması konusundaki taleplerimizi, isteklerimizi açık ve net bir şekilde masaya koyduk.”

Bilindiği gibi, çıka çıka “Müşterek Harekât Merkezi” kurulması kararı çıktı.

İktidar ortağı MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin, “Türkiye'de bir güvenlik koridorunun oluşması için her tarafı karıştıran Amerika'yı ikna ederek biraz tehdit ve tehlikeleri hafifletme yolu, yadırganacak bir yol olarak düşünülmemelidir” dediği “İkna” bu olmalı!..

Ankara'dakiler bu karara varılmasının sevincini yaşarken, anlaşmadan sadece 2 gün sonra Devletin Anadolu Ajansı, ABD'nin Fırat'ın doğusuna 70 TIR daha gönderdiğini duyurdu. 3 gün sonra da PKK/YPG'nin, Ceylanpınar'ın karşısındaki Haseke'ye bağlı Resulayn İlçesi'nde sürdürdüğü siper ve tünel kazı çalışmalarını gözümüze sokuldu.

Bu rezaletlerle rağmen Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar şöyle konuştu:

“Temennimiz, müttefikimiz olan ABD'nin yaptıkları konuşmalar, verdikleri sözler çerçevesinde doğal bir şekilde bu sürecin ilerlemesine gayret göstereceklerine inanıyoruz. Ama herhangi bir şekilde aksilik çıktığında bu işin tarafımızdan devam ettirileceğini, kendi planımızı uygulamaya koyacağımızı da söyledik. Önemli bir konu olarak da muhatabımız olan askeri heyetin başkanına da PKK'dan hiçbir farkı olmayan YPG'ye özellikle silah ve mühimmat desteklerinin sonlandırılmasının acilen gerekli, zorunlu olduğunu, müttefiklik, stratejik ortaklık adına bunun şart olduğunu da açık ve net söyledik. Tedbir almalarını bekliyoruz.”

Anlaşmanın mürekkebi kurumadan, ortaya çıkan “Aksilikler” ortada. Adamların mesajı da gayet açık; “Siz temenni etmeye ve beklemeye devam edin”!..

POMPEO BARIŞTAN NE ANLIYOR?

“Müşterek Harekât Merkezi” anlaşmasıyla ilgili olarak ABD Dışişleri Bakanı Pompeo'nun değerlendirmesini de hatırlatalım.

Memnuniyetini ifade eden Pompeo, “Güvenli bölgenin kurulması, barış ve güvenliğin sağlanması açısından önemli bir adım” dedi.

Neyin “Barışı” ve kiminle?

Herhalde aynı kişinin geçtiğimiz aylardaki şu açıklamaları bu konuda bir fikir verecektir:

“Türklerin Kürtleri katletmemesini sağlamanın önemi, Suriye'deki dini azınlıkların korunması. Tüm bunlar hâlâ ABD'nin görevlerinin bir parçası...”

“Suriye'de terör örgütü IŞİD'e karşı bizimle birlikte savaşanların korunmasını sağlamak için elimizden gelen her şeyi yapmamız büyük önem taşıyor ve Erdoğan taahhütlerde bulundu. O da bunu anlıyor...”

BİR GÜN ANSIZIN GELDİLER

Müşterek Harekât Merkezi'nin yeri olarak Milli Mücadele'mizin en önemli şehirlerinden olanŞanlıurfa'nın seçildiğini önceki gün öğrendik.

Çalışmalar için de ilk etapta Bakan Hulusi Akar'a göre 6, MHP Lideri Bahçeli'ye göre, 95 ABD'li bu ilimize geldi.

Milli Savunma Bakanlığı dün ise Twitter hesabından şu müjdeyi verdi:

“Şanlıurfa’ya gelen ABD’li 6 kişilik heyet ile altyapı kurulum çalışmalarına başlanmış; kritik fonksiyonların tesisi sağlanmıştır. Müşterek Harekât Merkezi’nin tesisi ve faaliyetlerinin bir an önce başlamasına yönelik çalışmalar zaman gecikmesine mahal vermeden sürdürülmektedir."

ABD'nin Suriye planları pek çok yönden Irak'ın işgâli ve “Barzanistan”ın kurulmasına benziyor ya;

O vakitler Diyarbakır başta olmak üzere 80 bin ABD askerinin Türkiye'ye konuşlanması da planlanmıştı.

Ha 6 veya 95, ha 80 bin!..

Ve de sayının artmayacağının, 1 Mart tezkeresindeki gibi gelen ABD askerlerinin “Türk hukukundan muaf olmasının” istenmeyeceğinin bir garantisi var mı?!.

Netice-i kelam;

“Bir gece ansızın” Fırat'ın doğusuna gidilmesi beklenirken, bir gün ansızın ABD askerleri Şanlıurfa'ya geldi...

Erdoğan 10 Ağustos'taki Kurban Bayramı mesajında, “Ağustos ayı, bizim tarihimizde zaferler ayı olarak geçer. Yaklaşık iki hafta sonra idrak edeceğimiz Malazgirt Zaferi’nden Mercidabık Seferi’ne, İstiklal Harbimizin zirvesi olan 30 Ağustos Zaferi’nden Kıbrıs çıkarmasına kadar pek çok dönüm noktasını bu ay içinde yaşadık. Son olarak Suriye sınırlarımız boyunca kurulmaya çalışılan terör koridoruna ilk vurduğumuz darbe olan Fırat Kalkanı Harekâtını da yine bir Ağustos günü başlattık. İnşallah bu Ağustos'ta da tarihimizin zaferler halkasına bir yenisini daha ekleyeceğiz” demişti.

Malûm 10 Ağustos aynı zamanda Osmanlı'nın parçalanmasını öngören ve ABD'nin Wilson Prensipleri'ne dayanan Sevr'in 99'uncu yıldönümüydü. Ne acı tesadüftür ki, ABD askerleri bu tarihi yıldönümünden sadece 2 gün sonra Şanlırufa'da bir “Harekât Merkezi” kurmak üzere kolları sıvamış oldu!..

Müyesser Yıldız

Odatv.com

Müyesser Yıldız arşiv