Hayrünnisa Gül o lokantada domuz eti pişip pişmediğini neden sordu

Orucu neyin bozacağı konusunda çok hassasız.. Televizyonlarda din hocalarına bu konuda sorulanları...

Orucu neyin bozacağı konusunda çok hassasız..

Televizyonlarda din hocalarına bu konuda sorulanları görünce“şaka mı yapıyorlar” diye düşünüyorum.

Şuna şahit oldum; “Hocam, elektrikçiyim; mesleğim gereği küçük de olsa bazen elektrik çarpıyor. Sorum şu; vücuda elektrik girince oruç bozulur mu?”

Peki…

Oruç meselesindeki özen kurban’da gösteriliyor mu?

Ekrandaki hocaya şu iki soruyu sormak isterdim:

1) Hocam, bildiğiniz gibi Avrupa Birliği ülkelerinden gümrüksüz- vergisiz hayvan ithal ediyoruz. İçinde domuz da bulunan yemlerle beslenen hayvan kesmek caiz midir?

2) Hocam, domuz ürünleriyle beslenen hayvanın etini yersek, domuz yemiş sayılır mıyız?

Öyle ya…

Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile birlikte New York’a giden Hayrünnisa Hanım, gittiği lokantada yemeğin piştiği tavada daha önce domuz eti pişip pişmediğini sorup; piştiğini öğrenince garsonlardan tavayı değiştirmelerini istemedi mi?

Yani… Her Müslüman domuz konusunda çok hassastır.

“De ki, bana vahyolunanlar içinde bir yiyenin yemesi için ölü eti (meyte), akıtılan kan, domuz eti-ki, bu gerçekten murdardır- Ya da Allah’tan başkası adına kesilmiş bir hayvandan başka haram kılınan bir şey bulamıyorum…” (K. En’am (6) 145; Yakın anlamlar için Bakara (2) 173; Mâide (4) 3; Nahl (16) 115 gibi.)

Evet… Oruçtaki hassasiyet kurban’da neden pek gösterilmiyor?

Mesele sadece ithal edilen yem ya da küçükbaş-büyükbaş hayvan değil.

Kırmızı eti de dışarıdan alıyoruz.

Sahi… Ne yediğinizi nereden biliyorsunuz?

DOMUZ ETLİ YEM

İstediğim kadar buraya, neoliberal politikalarla tarım ve hayvancılığımızın nasıl bitirildiğini yazayım.

İstediğim kadar buraya, GDO’lu yemlerin, hayvanların ve bizim sağlığımızı nasıl etkilediğini yazayım.

Pek kimse ilgilenmez.

Araya “domuz meselesini” katınca herkes pürdikkat kesilir; “Hocam yem paket etiketlerinin üzerinde ‘domuz yağı kullanılmamıştır’ notu olması gerekmiyor mu?”

ABD’li gazeteci Eric Schlosser’in yazdığı “Hamburger Cumhuriyeti” kitabında; ABD ve AB ülkelerinde ucuz yem üretme uğruna domuz, at, eşek, kedi, köpek ölülerinin artıklarının ve mezbahanelerden toplanan kanların, küçükbaş ve büyükbaş hayvan yemi üretiminde kullanıldığı, Türkiye’ye de ithal yolu ile bu ürünlerin yıllarca giriş yaptığı çarpıcı bir şekilde anlatılıyor.

Konuyu yıllarca araştıran Schlosser’in verdiği bilgilere göre, tahıl fiyatlarının artması ABD yönetimi üzerinde büyük ağırlığı olan hayvan üreticilerini, daha ucuz sığır yemlerine yöneltti. Özellikle büyümeyi hızlandıran yüksek proteinli maddeler, besicilerin gözdesi haline geldi. Büyükbaş hayvanların tamamına yakın bir bölümü, koyun, sığır, kedi, köpek ve domuz ölülerinin atıklarından yapılmış hazır yemlerle beslenmeye başlandı. Bu leşlerin yanı sıra, sığır yemlerine proteini bol olduğu için hayvan kanı da karıştırılıyordu. Kesimlik sığırlar, yıllar boyunca hayvan barınaklarından satın alınan kedi ve köpek leşleriyle beslendi. Yaradılışı icabı yüksek selüloz içeren besinler, yani tahıl ürünleri yemeleri gereken sığırlar, bir çeşit etobur haline getirildi. Sığırlar kendi cinsi yedirilerek, bir nevi yamyamlaştırıldı.

Evet… Bu kurbanda neyi kestiğinizden emin misiniz?

MEHDİ EKER ISRARI

Evet burada…

ABD/AB ülkelerinde tarım firmaları ve ağırlıklı olarak endüstriyel tarım işletmelerifinansal ablukayla/ Dünya Borsa Fiyatı numaralarıyla bizim gibi tarım ülkelerini nasıl çökerttiğini yazayım.

Köylüyü-besiyi yok etmek için gümrük duvarlarıyla nasıl oynandığını; çayır-meraların nasıl yok edildiğini; süt tozu ithalatıyla anaç sığırların kesilmesini; koyun ve keçi sayısının neredeyse yarı yarıya düşmesini; Et-Balık Kurumu’nun nasıl yok edildiğini vs.

yazayım..

“Türkiye’nin neden bir türlü Anadolu’ya özgü etçi sığır ırkı yetiştirilmesine geçemediğini; süt sığırcılığında zarar ettirilen yetiştiricilerin neden damızlık ineklerini mezbahaya götürüp kestirmek zorunda kaldıklarını” sorayım…

“Dışa bağımlı neoliberal politikalardan vazgeçmek şarttır; Türkiye çıkarlarına yönelik ulusal tarım politikalarını acilen devreye sokmaktan başka çözüm yoktur” önerisinde bulunayım…

İlgilenilmez…

AKP döneminde Milli Eğitim politikalarının kaç kez değiştirildiği bilinir de, tarım-hayvancılık politikalarının kaç kez değiştiği merak edilmez.

Küçücük Hollanda’nın 77 milyar dolar, Almanya’nın 67 milyar dolar tarım ürünleri ihracatı varken, Türkiye’yi kimler açık pazar haline getirdiği gündeme bile gelmez.

Ülkemizdeki her dört kişiden birini oluşturan tarım kesimi yoksulluk girdabında iken; sadece ithal et ve hayvana 3 milyar dolar ödediğimizi kimse hesap etmez.

Bu paraların ne kadarı Türkiye’deki kompradorların cebine girmektedir; kimse sormaz.

Bu ülkede…

Tam 10 yıldır Mehdi Eker Gıda, Tarım ve Hayvancılık bakanı olarak neden görev yapar?

1 Kasım seçimlerinde -başarılı olmadığı için- memleketi Diyarbakır’dan değil, İstanbul’dan aday yapıldı.

Siyaseten Diyarbakır’da başarısız da, tarım-hayvancılık ve gıda güvenliği politikalarında mı çok başarılı?

Sormayalım mı:

“Hocam, Mehdi Eker de bu ısrar niye?”

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYIN

Odatv.com

Hayrünnisa Gül o lokantada domuz eti pişip pişmediğini neden sordu - Resim : 1

abdullah gül hayrünnisa gül arşiv