Türkiye gecikmeden KKTC’de deniz ve hava üssü kurmalı

Nurzen Amuran sordu, Emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu yanıtladı...

Nurzen Amuran: Sayın Babüroğlu, tehditlerin arttığı bir coğrafyanın içinde bulunuyoruz. Özellikle ABD ile ilişkilerimizde büyük sorunlar var. Bugün sizinle, Türkiye-ABD ilişkilerini ele alalım. Yaşanan güven bunalımının gerilimlerin hangi sorunlarla gün yüzüne çıktığını önce maddeler halinde okurlarımıza yeniden anımsatalım: Daha sonra bu sorunların bazılarına değinelim:

Naim Babüroğlu: Cumhuriyet tarihi boyunca, Türkiye-ABD arasında ilişkilerin en kötü olduğu dönem yaşanıyor.

- ABD, Suriye’de; Fırat’ın doğusunda Güvenli Bölge konusunda ve Menbiç’te Türkiye’ye karşı tutum sergilemekte,

- Suriye’de PYD/PKK terör örgütüne Türkiye’ye rağmen desteğini sürdürmekte,

- Doğu Akdeniz’de, Türkiye ve KKTC’nin yetki alanlarını yok sayarak Yunanistan ve GKRY’yle birlikte yer almaktadır.

- Özetle, Irak-Suriye ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin ulusal çıkarlarına ve ulusal güvenliğine aykırı politika izlemektedir.

- Ayrıca, S-400 Hava Savunma Sistemi Türkiye-ABD arasındaki gerginliği artırmaktadır. S-400, en önemli sorun durumuna gelmiştir.

Amuran: Sıraladığınız sorunların en önemlilerden biri Rusya’dan aldığımız S-400 Füze sistemi. Türkiye, 2013 yılında uzun menzilli füze savunma sistemi satın almak için bir ihale açmıştı. Füze ihale aşamasında ne ABD’den , ne AB’den ne de NATO’daki müttefiklerinden ilgi gördü. Neden bu ihaleye uzak durdular?

Babüroğlu: Türkiye, 2013 yılında uzun menzilli füze savunma sistemi satın almak için dediğiniz gibi bir ihale açtı. Gerçekten füze ihale aşamasında beklediği ilgiyi ABD, Avrupa Birliği (AB) ve NATO’daki müttefiklerinden göremedi. ABD ve AB ne yazık ki, Türkiye’nin Patriot ya da benzer hava savunma sistemi ihtiyacını dikkate almadı. Türkiye’nin taleplerine ilgi göstermedi. Çünkü Rusya’dan S-400 alınacağını öngörmediler. NATO nezdinde şu anda Adana’da, Haziran 2015’ten beri İspanya’nın Patriot bataryası; Kahramanmaraş’ta Temmuz 2015’ten beri İtalya’nın SAMP-T bataryası görev yapmaktadır. Türkiye’nin NATO nezdinde başvurusuyla bu bataryaların görev süresi uzatılmaktadır.

Amuran: Şimdi de uzmanların söylediğine göre “NATO radar ağına bağlanmasına da gerek olmayan” S-400 sistemi için kıyamet kopuyor. Bu kadar kıyamet koparılan bu sistemin en önemli özelliği sizce nedir? Ayrıca bu sistemin saldırı silahı değil, savunma silahı olduğu açık. Caydırıcılığı artıran üstün özelliklere mi sahip?

Babüroğlu: S-400, ABD’nin ürettiği Patriot füze sisteminden daha ucuz ve daha etkili. Ancak, Türkiye bir NATO üyesi. S-400, NATO sistemine entegre edilemez. 2010’da, NATO Lizbon zirvesinde ABD’nin milli füze savunma sistemi ile NATO ülkelerinin füze savunma sistemlerinin entegre edilmesi kararlaştırıldı. Bu kararın ardından, NATO’nun erken ihbar ve ikaz sistemi kapsamında ABD’nin radarlarından biri Kürecik’te kuruldu. Radarın Kürecik’te kurulmasının nedeni, NATO Balistik Füze Savunma (BMD) sistemi tarafından Rusya ve İran’dan gelebilecek balistik füzelerin daha rampalarında iken tespit edilerek tahrip edilmesidir. Kürecik’te radarın belirlediği Füze Savunma Sistemi’nin beyni, yani Komuta Kontrol Sistemi Almanya’dadır. Sistemin vurucu gücü ise Polonya ve Romanya’da konuşlu füze rampaları ile İspanya’da gemilerde konuşlu füze savunma sistemleri ve üye ülkelerin F16/F-35 gibi savaş uçaklarıdır.

ABD/NATO, S-400’ü kendi sistemlerinin güvenliği için yüksek derecede riskli görüyor. S-400’ün uçaklara etkili olduğu, fakat balistik füzelere karşı etkisinin daha az olduğu söyleniyor.

RUSYANIN F-35 UÇAKLARIYLA İLGİLİ CASUSLUK YAPABİLECEĞİ ÖNE SÜRÜLÜYOR

Amuran: NATO Müttefik Kuvvetler Yüksek Komutanı (SECEUR) ABD’li Orgeneral Tod D. Wolters 6 Mayıs da yaptığı açıklamada, Türkiye'nin Rusya'dan teslim almaya hazırlandığı S-400 füze savunma sistemlerinin Amerikan F-35 savaş uçaklarıyla bir arada kullanılamayacağını dile getirmişti. Neden kullanılamaz?

Babüroğlu: ABD, S-400’lerin ABD liderliğinde geliştirilen Türkiye’nin de ortak olduğu F-35 savaş uçaklarına yönelik bir tehdit oluşturacağını savunuyor. S-400’lerin Türkiye’ye konuşlandırılması halinde, Rusya’nın F-35 uçaklarıyla ilgili casusluk yapabileceği öne sürülüyor.

Amuran: Bir ara hatırlarsanız GKRY S-300 aldı, itiraz edilmişti. Bunun üzerine Yunanistan’ın Girit adasında bir hangarda depoya kaldırılmıştı. O dönemde neden ABD, bugünkü kadar tepki göstermedi?

Babüroğlu: Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), 1998'de Rusya'dan S-300 hava savunma sistemi satın almaya karar verdiği sırada Türkiye, NATO toplantılarında, “Bu, Türkiye ile Yunanistan ya da GKRY arasında bir sorun değil. Bu, NATO’nun Rus yapımı füzelerle ilgili sorunudur. Bu füzeler, NATO ittifakı açısından güvenlik riski yaratır ve tehlikelidir” demişti. O dönemde ABD ve NATO, Türkiye’nin bu haklı itirazlarını dikkate aldı ve S-300, GKRY’ye gönderilmedi. Sizin de değindiğiniz gibi ABD’nin arabuluculuğunda, Yunanistan’ın Girit adasında bir hangarda depoya kaldırıldı. Yani, GKRY S-300 aldı, parasını ödedi ama sistem konuşlandırılmadı. Yunanistan’da bir depoda kaldı. NATO, Rus yapımı bu sistemleri hiçbir zaman kendi ağına entegre etmedi. 2014’ten itibaren ABD/NATO, Rusya’nın değişik ülkelerde konuşlu S-300 sistemleriyle başa çıkmanın yolarını aradı. S-300’ün, en gelişmiş ABD savaş uçaklarıyla ne kadar yenilgiye uğratılacağını denedi. Bu nedenle, Yunanistan’daki S-300’leri deneme amaçlı tatbikatlarda kullandılar. İsrail de, aynı şekilde S-300’leri denedi. Yani, Yunanistan’ın kendi hava savunma sistemini geliştirmek ya da ülke savunma sistemine entegre etmek veya tehdide karşı sistemi kullanma amacı olmadı.

Amuran: NATO’ya üye olan Bulgaristan ve Slovakya’nın da S-300’leri vardı. ABD/NATO’nun bize gösterdikleri tepki kadar onlara tepkisi olmadı?

Babüroğlu: Çünkü Bulgaristan ve Slovakya, NATO’ya üye olmadan önce bu füze sistemini satın almıştı. S-300’lerin ABD teknolojisi açısından bir tehdit oluşturmayacağı söylenmişti. Ayrıca, ABD ve NATO’nun bu ülkelerdeki S-300’leri eğitim/tatbikat amaçlı kullanarak, bu sisteme karşı önlem almaları daha önemliydi.

Amuran: F-35’lerin en önemli özelliği nedir, alternatifi yok mudur, sözgelimi Rusların SUKHOİ 57 uçaklarından söz ediliyor. Üstelik denilenlere göre ortak üretim, teknoloji transferi önerileri de varmış. Bu seçenekler masaya yatırılamaz mı, ne dersiniz?

Babüroğlu: F-35, Türkiye’nin hem üreticisi hem de müşterisi olduğu en gelişmiş savaş uçağı. F-35 neden önemli? Türkiye’nin envanterinde bulunan F-4E 2020 uçakları ve ardından F-16’ların ilk hizmete giren modelleri, 2020’lerden başlayarak F-35’lerle değiştirilmesi öngörülüyor. Jeopolitik gerginliklerin ve güç mücadelesinin yaşandığı Doğu Akdeniz, Suriye, Irak gibi tehdit üreten bu coğrafyada, F-35’lerin önemi daha da artıyor. İleri teknolojiye sahip beşinci nesil bir savaş uçağı olan F-35, Türkiye’nin bölgedeki ağırlığı ve caydırıcılığı yönünden önemli. F-35'lere sahip olan İsrail, bölgede Türkiye’nin bu uçağa sahip olmasını doğal olarak istemeyecektir.

Amuran: 28-29 Haziran günlerinde Osaka’da yapılan G-20 Zirvesinde, Erdoğan - Trump görüşmesinin sonuçlarını siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Babüroğlu: Trump, G-20 zirvesinde, Türkiye’nin savunduğu tezleri ve Türkiye’nin haklılığını açık bir dille tüm dünya kamuoyuna açıkladı. Ancak Trump’ın tutumu ve izlediği politikalar, ihtiyatlı olunması gerektiğini ortaya koyuyor. Suriye’den çekilme kararı aldı, fakat gelinen aşamada Suriye’de askeri varlığını artırdı. “Trump gelince Obama’nın pasif Suriye politikası bitecek, Türkiye rahat bir nefes alacak” denildi. Trump geldi, PKK/PKK terör örgütü düzenli bir orduya dönüştürülmeye başlandı. Trump geldi, Kudüs İsrail'in başkenti, Golan İsrail'in toprağı ilan edildi. Trump geldi, Doğu Akdeniz'de ABD, Türkiye karşısında yer aldı. Gelinen noktada, Türkiye-ABD ilişkileri, en kötü döneminde. Bu nedenle, Trump’ın açıklamalarına, ihtiyatlı yaklaşmak gerek.

Amuran: Bu arada, ABD Cumhuriyetçi Senatör Graham G-20 Zirvesi sonrası yaptığı açıklamada, S-400 gelirse yaptırımın uygulanacağını açıkladı. S-400'leri aktif duruma getirmeyin; Patriot sistemi ile değiştirin diyor. Öyle olacaksa, neden S-400 alınsın değil mi?

Babüroğlu: Elbette. Zaten son görüşmede Trump, Türkiye'ye hak verdi. Ancak Trump’ın da manevra alanı sınırlı. Kongre’nin gücü ve etkisi nedeniyle CAATSA yaptırımını en fazla 180 gün erteleyebilir, daha hafif yaptırımlar seçebilir. Fakat yaptırımları tümüyle kaldıramaz.

ABD TÜRKİYEYİ DOĞU AKDENİZDE MÜTTEFİK BİLE KABUL ETMEMEKTEDİR

Amuran: S-400 alımına yol açan nedenlerden biri de biraz önce sizin de değindiğiniz gibi Doğu Akdeniz’deki gelişmeler. Doğu Akdeniz’de güvenliğin sağlanması için ABD Kongresinde alınan bir karar var. ABD bu karar çerçevesinde yasaların öngördüğü her türlü müdahale hakkını kullanabilecek. Bu karar bizim için risk oluşturmuyor mu?

Babüroğlu: ABD Kongresi’nin 10 Nisan 2019 tarihli kararında;

- Doğu Akdeniz'in güvenliği ABD ve Avrupa'nın güvenliği için kritiktir,

- Yunanistan Doğu Akdeniz'in istikrarı için kilit ülkedir,

- İsrail ABD'nin esas stratejik ortağıdır,

- Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, ABD'nin kilit stratejik ortağıdır, denmektedir. Dikkat ederseniz ABD, Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de müttefik bile kabul etmemektedir.

Geçen hafta, ABD Senato Dış İlişkiler Komisyonu’nda kabul edilen tasarıda da;

- GKRY’ye uygulanan silah yaptırımının kaldırılması

- İsrail, Yunanistan ve GKRY arasındaki işbirliği için ABD-Doğu Akdeniz enerji Merkezi’nin kurulması,

- Yunanistan'a askeri yardım yapılması,

- Yunanistan ve GKRY'ye askeri eğitim desteği sağlanması,

- Türkiye'ye F35 savaş uçaklarının verilmemesi maddeleri yer almaktadır.

En önemlisi de, 10 Mayıs 2019 tarihli Temsilciler Meclisi kararında, "Türkiye'nin Kuzey Kıbrıs'ta askeri işgali" ifadesi yer almaktadır. Bu kabul edilemez.

Bu arada, Fransa’da devreye girdi ve GKRY ile “Deniz Üssü ve Savunma İşbirliği Anlaşması” imzaladı. Anlaşmaya göre Fransa, GKRY’de deniz üssü kuracaktır; bölgede sürekli varlık gösterecektir. Anlaşmada, Fransız deniz kuvvetlerinin, Fransız şirketi Total’e Türkiye’nin olası müdahalesini önleyeceği ifadeleri yer almaktadır.

İngiltere ise GKRY’de çok sayıda F-35 savaş uçağını konuşlandırma çalışması yapmakta; ABD GKRY’de üs kurma girişimini sürdürmektedir.

Sonuçta, Doğu Akdenİz’de ABD, İngiltere, Fransa, İsrail, Yunanistan, GKRY ve Mısır Türkiye karşısında cephe oluşturmuş durumdadır.

Amuran: Bu durumda bize düşen ilk adım ne olmalıdır?

Babüroğlu: Türkiye gecikmeden KKTC’de deniz ve hava üssü kurmalı; ihtilaflı alanlarda sondaj çalışmasını başlatmalı; Münhasır Ekonomik Bölge ilan etmelidir. Ayrıca KKTC’nin adı Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak değiştirilmelidir.

ABD HİÇBİR ZAMAN TÜRKİYE’NİN NE STRATEJİK ORTAĞI NE DE STRATEJİK MÜTTEFİKİ OLMUŞTUR.

Amuran: S-400 füze sisteminin NATO’nun çıkarlarıyla örtüşmediğini öne süren ABD bizim NATO üyesi olarak yıllardır mücadele ettiğimiz PKK/PYD terör örgütünü müttefik olarak tanımasını ve onlara sınırımızda otonom bir bölge tahsis etmeye çalışmasını nasıl yorumlamak gerekir?

Babüroğlu: ABD, Fırat’ın doğusu ve Ürdün sınırında Tanf bölgesi olmak üzere, Suriye coğrafyasının yaklaşık yüzde 40’ını kontrol ediyor. Fırat’ın doğusunu PYD/PKK terör örgütüne işgal ettirmiş durumda. PYD/PKK terör örgütüne her türlü desteği sağlayarak PKK devletçiği kuruyor. ABD’nin bu politikaları Türkiye’nin ulusal çıkarlarına tümüyle aykırıdır.

Gerçekte ABD, hiçbir zaman Türkiye’nin ne stratejik ortağı ne de stratejik müttefiki olmuştur. ABD sadece aynı ittifakta yer alan bir ülkedir.

Amuran: Siz konuşmalarınızda yazılarınızda hep şunu dile getiriyorsunuz: “Türkiye kendi savunma sanayiini güçlendirirse NATO gibi İttifaklara girmeye de ihtiyacı kalmaz” diyorsunuz. Öncelikle neler yapmalıyız sizin önerileriniz neler?

Babüroğlu: Türkiye bağımsız bir ülke ve elbette istediği zaman NATO’dan çıkabilir. Neden olmasın? Kendi milli savunma sistemini kurmuş, ulusal hava savunma sitemini oluşturmuş, kendisine yönelen tehditlere karşı koyabilen, herhangi bir ittifakın şemsiyesine ihtiyaç duymayan bir ülke. Elbette NATO’dan çıkabilir.

Atatürk dönemi politikaları izlenseydi, Türkiye bugün kendi milli savunma sistemini kurmuş ve savunmada kendi kendine yeterli bir ülke konumuna gelmiş olurdu. Tam bağımsızlık budur. Tam bağımsızlık, ABD’nin, Rusya’nın ya da diğer herhangi bir ülkenin stratejik düzeyde bir savunma sistemine ihtiyaç duyulması değildir. ABD’den Patriot almakla bağımsız olunamayacağı gibi, Rusya’dan S-400 almakla da bağımsız olunmaz.

Fakat ortada bir gerçek var. Şu anda Türkiye bir NATO üyesi. Şu soruyu sormak gerekir: NATO’da söz hakkı bulunmayan bir Türkiye’nin etkisi ve gücü ne olur? Mesela, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin NATO’ya üye olması sürecinde, Türkiye veto hakkını kullanabilir mi? Mesela, doğu sınırında kendisine tehdit olabilecek bir komşu ülkenin, gelecekte NATO’ya üye olmasını engelleyebilir mi? Ortadoğu’da herhangi bir ülkenin NATO’ya üye olması konusunda söz sahibi olabilir mi? Doğu Akdeniz’in ve Ege’nin tümüyle bir NATO/Yunan gölü haline gelmesine karşı koyabilir mi?

Çevresindeki iç savaş nedeniyle, NATO üyesi olmayan bir Türkiye’nin sığınmacı akını gerekçesiyle, NATO için gelecekte tehdit ülke olarak algılanma olasılığına karşı ne yapılacak? Bu soruların yanıtları hangi düzeyde tartışıldı?

Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı ekonomik sorunlar; Doğu Akdeniz’de enerji ve güç mücadelesinde ABD’nin karşı cephede yer alması; Suriye’de Fırat’ın doğusunda oluşturulması öngörülen Güvenli Bölge konusunda ABD’nin tutumu; Fırat’ın batısında Türkiye’nin var olan askeri varlığı; İdlib’in geleceği; Suriye’de Menbiç ve Fırat’ın doğusunda ABD’nin desteklediği PYD/PKK terör örgütünün varlığı; Kuzey Irak’ta PKK terör örgütünün durumu; Karadeniz’de güç mücadelesi; ABD’nin İran’a olası operasyon girişimleri… Ortaya çıkan bu stratejik resimde, Türkiye’nin çevresinde tehdit üreten bir coğrafya var. S-400’ün Türkiye’ye konuşlandırılmasının başlamasıyla birlikte, ABD’nin ve NATO’nun her cephede gerginliği tırmandıracağını beklemek sürpriz olmayacak… Tabii S-400 konuşlandırılıp aktif olarak kullanılırsa, bu sorunlar ortaya çıkar. Aktif duruma getirilmeyen bir S-400’ün de Türkiye’ye konuşlandırılması bir anlam taşımaz.

Amuran: Bu durumda Türkiye öncelikle hangi kararları almalı?

Babüroğlu: Türkiye’nin Rusya ve İran’la işbirliğini artırması, tehditlere karşı koyabilecek politikanın geliştirilmesi en doğru yöntem. Suriye için, Adana Mutabakatını aktif duruma getirmek ise önemli bir kilometre taşı olacak. Ancak Türkiye, NATO ile Rusya dengesini iyi tartmalı. Kaybedilecekler ve kazanılacaklar listesi, gelecek kuşakları da etkileyecek ve stratejik sonuçlara neden olabilecek tarihi bir belge olacak…

Bu stratejik tabloda, bugünün çözüm olarak görülen politikaları, yarının ana sorunları haline gelmemeli… İsmet Paşa (İnönü) der ki; “Savaşın başında yaptığınız hata, savaşın sonuna kadar peşinizi bırakmaz.”

Amuran: Aydınlatıcı bilgiler verdiniz. Türkiye’yi bu kriz ortamında rahatlatacak en doğru yol, Atatürk’ün dış politikada uyguladığı prensiplere geri dönmek ve Milli savunma sanayimizi güçlendirmektir. Çok teşekkürler.

Babüroğlu: Ben teşekkür ederim.

Nurzen Amuran

Odatv.com

Nurzen Amuran odatv arşiv