Mümtaz İdil yazdı: ABD kimin başkan olmasını istiyor

Davutoğlu’nun Başbakanlık görevini bırakması, Erdoğan ile “yönetim” anlaşmazlığından doğmuş gibi gösterildi, ama öyle değildi...

Ahmet Davutoğlu’nun Başbakanlık görevini bırakması, Cumurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile “yönetim” anlaşmazlığından doğmuş gibi gösterildi, ama öyle değildi.

Ahmet Davutoğlu, Erdoğan’ın aklına ansızın gelip de önce dışişleri danışmanlığı, sonra dışişleri bakanlığı ve son olarak da başbakanlık görevine getirilmesi tesadüf de değildi.

Yıllar öncesine gidelim...

Davutoğlu’nu ilk “keşfeden”, ABD’nin 66. Dışişleri Bakanı Condoleeza Rice’tı. Rice, 1993 yılında Stanford Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü Dekanı olduğunda, Türkiye ile ilgili çalışmalar da yapıyordu ve o zamanlar Ahmet Davutoğlu da Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi’nde yardımcı doçentti ve üniversitenin siyaset bilimi bölümünü kurdu ve 1993 yılına kadar da bu bölümün başkanlığını yürüttü. Aynı yıl da doçent oldu.

Kendisinden çok uzakta, ABD’de ise aynı yıl Stanford Üniversitesi’nde geleceğin Dışişleri Bakanı Condoleeza Rice, Siyaset Bilimi Bölümü Dekanlığı görevine geliyordu. Rice, buradaki görevini 1999 yılına kadar sürdürdü.

O sıralarda yazdığı bir yazıda Ahmet Davutoğlu’ndan söz ederek, geleceğin önemli bir politikacısı olacağından, ileride Davutoğlu’nun “devlet başkanı” olabileceğinden söz etmişti. Kendisinin ABD’nin 66. Dışişleri Bakanı olacağından henüz haberi yoktu.

Türkiye için henüz “başkanlık” sistemi de dillendirilmemişti. Ama Rice, nasılsa böyle bir “öngörüde” bulunabilmişti.

Davutoğlu aslında ABD’nin, Türkiye’nin başına gelecek “prenslerinden” biriydi, ama ansızın Recep Tayyip Erdoğan ortaya çıktı ve ABD’nin Davutoğlu üzerinde oynadığı gelecek planlarını bozdu.

Ahmet Davutoğlu’na 17 Ocak 2003’te Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve dönemin Başbakanı Abdullah Gül’ün kararıyla “büyükelçi” ünvanı verildi, karar Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi.

Condoleeza Rice da o sıralarda ABD Başkanı Bush’un dış Ulusal Güvenlik Danışmanlığı görevini üstlenmişti. Rice, Ahmet Davutoğlu’nun yükselişini de adım adım izliyordu. Ahmet Davutoğlu ise sessizce Recep Tayyip Erdoğan’ın dış politika danışmanlığını sürdürüyor, Condoleezza Rice ile de dirsek temasını kesmiyordu.

Condoleezza Rice, 20 Ocak 2009’da Dışişleri Bakanlığı görevinden ayrılıp yerini Hillary Clinton’a devrederken, Clinton’a verdiği “brifingde” Ahmet Davutoğlu’ndan da söz etti ve “bu isme dikkat etmesini” söyledi.

DAVUTOĞLU’NUN ÖNLENEMEZ TIRMANIŞI

1 Mayıs 2009’da, çeşitli telkin ve baskılar sonucunda Recep Tayyip Erdoğan, Ahmet Davutoğlu’nu parlamenter olmamasına rağmen Dışişleri Bakanı olarak atadı. Bu karar hem ABD’yi hem de çiçeği burnunda ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’u fazlasıyla memnun etti. Zaten, Erdoğan’ın aklını da hem Rice hem de Clinton çelmişti.

2011 Genel Seçimleri’nde de Davutoğlu, Konya’dan aday gösterilerek parlamentoya girdi ve Dışişleri Bakanı olarak görevini sürdürdü.

ABD’nin demokrat kanadının “ılımlı” politikası açısından Ahmet Davutoğlu dikkat çekiyordu. Demokrat Parti’nin Dışişleri Bakanı olarak bir süre Obama ile çalışan Hillary Clinton da Ahmet Davutoğlu ile sık görüşüyor ve kanayan yara olarak görülen Ortadoğu politikasında, Davutoğlu’nun “mekik diplomasisi ve sıfır sorun” görüşlerini benimsiyordu.

Ardı ardına gelen baskı ve telkinler sonucunda Ahmet Davutoğlu, Erdoğan’ın tüm “kuşkularına” rağmen 27 Ağustos 2014’de AKP Olağanüstü Kongresi’nde Genel Başkan, 28 Ağustos 2014’de de Başbakan oldu.

Ahmet Davutoğlu, kendisi için biçilen kılıfı biliyordu ve bunu hızlandırmak da istiyordu. Başkanlık sistemine geçişin de belki kendi hamleleriyle mümkün olabileceğini var sayıyordu. Aceleci davrandı ve bu konudaki ilk hamlesini de geleceğin ABD Başkanı olarak görülen Hillary Clinton ve şimdiki ABD Devlet Başkanı Barrac Obama ile görüşme talebinde bulunarak yaptı.

Bardağı taşıran son damla bu oldu. Hakkında hemen bir dosya hazırlandı ve Pelikan Dosyası adıyla kamuoyuna sızdırıldı. Dosya, Davutoğlu’nun nihai amacı üzerine çok fazla şey içermiyordu belki, ama Erdoğan’a “rağmen” Davutoğlu’nun kendi başına hareket ettiği üzerine ağır ithamlar getiriyordu.

Pelikan Dosyası’nın yayımlanmasından birkaç gün sonra da, bilindiği üzere, Davutoğlu Saray’a çağrıldı ve görevi bırakması istendi. ABD’nin “prenslerinden” Ahmet Davutoğlu’nun önü “şimdilik” kesilmiş oluyordu.

ABD henüz “B” planını yürürlüğe sokmadı, ama Saray’ın “ayak” oyunlarından hoşlanmadığı açık. Bunu henüz deklare etmiş de değil. Şimdilik beklemeyi uygun görüyor olmalı. Zira Erdoğan, giderek daha fazla hata yapmaya başladı ve kendisi için hayati önem taşıyan Başkanlık sistemi için AKP sıralarından da kayıplar verebileceği sinyalini aldı.

Bunu MHP ile ikame etme yoluna gideceği de MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 9 Mayıs 2016’da yaptığı açıklamayla ortaya çıktı.

ŞİMDİ NE OLACAK

ABD’nin Ahmet Davutoğlu’ndan kolay vazgeçmeyeceği, Türkiye’nin başında artık onu görmek istediği bir sır değil. Ama Erdoğan hala hem partide hem halk tabanında çok güçlü ve kolay kolay da Saray’ı bırakmayacağı mesajlarını veriyor. Ancak ABD’nin işin peşini bırakmayacağı da çok açık. Ahmet Davutoğlu da bu yüzden, Başbakanlık’tan ayrılacağını açıklamasının hemen ardında ilk siyasi ziyaretini Konya’ya yaptı ve nabız ölçtü.

Artık Ahmet Davutoğlu, ABD’den esen rüzgârla birlikte Recep Tayyip Erdoğan’ın ciddi bir rakibi konumunda. Başkanlık sistemi için o da kolları sıvayacak, ama merak edilen, hangisinin Başkanlık koltuğuna oturacağı. Ok yaydan çıkmış durumda. Artık mesele başkanlık sistemi değil, o koltuğa kimin oturacağı konusu üzerinde yoğunlaştı. Türkiye’deki parlamenter sistem yanlısı dinamiklerin sesi ne kadar gür çıkarsa çıksın, Türkiye başkanlık sistemine doğru hızla gidiyor. Bunu bozabilecek tek şey de Erdoğan ile Davutoğlu arasında giderek kızışan “başkanlık” savaşı olacaktır. Her ikisi de, kendileri başkan olamayacağını hissettiği anda, başkanlık sistemi hamlelerine ket vurmayı tercih edecektir.

1950’li yıllardan, özellikle de Türkiye’de Marshall Planı uygulamaya konulduğundan bu yana Türkiye’nin başına kimin geçeceği hep ABD tarafından belirlendi. Darbeler bile ABD’nin bilgisi dahilinde yapıldı. Şimdi yeni bir oyun sahneleniyor ve Ahmet Davutoğlu üzerinde “banko” oynayan ABD, oyununu sahneye koymakta zorlanıyor. Çünkü, kendi yarattığı Recep Tayyip Erdoğan efsanesi öylesine güçlendi ki, onu yerinden etmek ABD için başlı başına bir sorun. Çünkü elindeki malzeme, yani Ahmet Davutoğlu, henüz Erdoğan kadar “güçlü” bir imaj çizemiyor ve bu da ABD planlarını bozuyor.

Sırça köşklerdeki savaş şiddetlenmiş durumda. Başbakanlık bekleyen Binali Yıldırım bile artık masaya vurarak konuşuyor ve kendisine yöneltilen “mıy mıy” görünümden uzaklaşmaya, koltuğa hazır olduğunu belirtmeye çalışıyor.

Oysa savaş veya kargaşa ABD ile Erdoğan arasında yürüyor. Kendi istediğini 14 yıldır hep uygulamaya koymuş Erdoğan ile, henüz Başkanlığı dillerde dolaşan Hillary Clinton arasındaki bir savaş bu ve galibini şimdiden kestirmek olanaksız.

Mümtaz İdil

Odatv.com

Mümtaz İdil yazdı: ABD kimin başkan olmasını istiyor - Resim : 1

abdullah gül ahmet necdet sezer MHP Devlet Bahçeli mümtaz idil recep tayyip erdoğan başkanlık ABD Condoleeza Rice Ahmet Davutoğlu hillary clinton arşiv