M. Ayhan Kara yazdı: 40 yıl geçse de bu galibiyet unutulmayacak

Sonuçta, 40 yılda Fransa’yla 10 kez oynayan ve hiç kazanamayan Portekiz öyle bir galibiyet aldı ki 40 yıl geçse de unutulmayacak.

Fransa, Almanya’yı yarı finalde devirdikten sonra kupanın sahibi olarak görüldü. Açıkçası bendenizden de aynı yorum geldi. Ancak, bu defa papaz pilav yemedi! Evet, “Her zaman papaz pilav yemez” Türk atasözü bir kez daha geçerliliğini kanıtladı. Fransa, ev sahibi olarak Dünya Kupası’nı da Avrupa Kupası’nı da kaldırmıştı ama bu kez finalde kaybetti. Paris’teki son tangoda aradığını bulamadı. Decshamps, futbolcu olarak 1998’de Dünya Kupası’nı kazandığı statta teknik direktör olarak bu kez Avrupa Kupası’nı kaldıramadı. Eski kaptan-yeni teknik direktör evinde kazanamadığı için kahroldu ama yapacak bir şey yoktu. O bir futbol sihirbazıydı. Juventus’ta oynadığı dönemde Ali Sami Yen’deki 1-1’lik GS maçında izlemiştim ilk ve son defa; İtalyan Milli Takımı’nın da santrforu olan İnzaghi’ye verdiği gol pasını hala unutamam. Fakat o ne? Fransız teknik adam gole ihtiyacı olduğu anlarda turnuvada üçer golü olan iki oyuncusunu da dışarı aldı ki, bunlardan Payet Romanya maçında olduğu gibi her an sonucu değiştirebilecek bir isimdi. Turnuvanın gol kralı olan küçük dev adam da sahne alamayınca Fransa’nın işi iyice zorlaştı.

KULÜBENİN GÜCÜ

Buna karşılık Portekizli teknik adam Santos maçın uzatmaları için öyle bir santrfor aldı ki oyuna, Fransa’yı deviren oyuncu da o oldu; Eder, kaleye arkası dönük oynayabilen, çok güçlü ve yüzünü kaleye döndüğünde ise çerçeveyi iyi gören bir forvet. Nitekim Fransa’yı yıkan golde topu öyle bir ölü noktaya gönderdi ki kaleci Lioris’in yapabileceği bir şey yoktu. Eder, şunu düşündürdü bir kez daha: Kulübe denilip geçilmemeli; kulübede öyle birkaç isim olmalı ki, oyuna girdiğinde işler iyi gitmediğinde, sonucu değiştirebilsin. İşte Eder bunu bir kez daha gösterdi. Eksiksiz ve sakatsız Fransa’yı Portekiz’in kulübesi devirmiş oldu bir yerde.

RONALDO’NUN İKİNCİ FİNALİ

Portekiz, 2004’te evinde Yunanistan’a karşı final oynamış Avrupa Şampiyonası’nda, ancak 1-0’la kaybetmişti. Şimdi 31 yaşındaki Ronaldo, o zaman 19 yaşında o maçta oynamış ve üstelik evinde kaybettikleri için çok ağlamıştı. Paris’teki son tangoda da büyük bir aksilik oldu; maçın 23. Dakikası oynanırken sakatlığı nükseden kaptan Ronaldo ağlaya ağlaya sedyeyle kenara alınırken kendine geldikten sonra kulübede adeta ikinci bir teknik adam gibi arkadaşlarına ve hocasına destek oldu bir dakika yerine oturmaksızın. Maçın bitiş düdüğüyle de ikinci ağlama krizine girdi bu dünyanın Messi ile birlikte en iyi forveti. Gerçi turnuvada çok da fazla özel bir etkisi olmamıştı ama adı ve varlığı yetmişti. Sahadaki liderliği açıkça belli oluyordu. Bu futbol ikonunun iki parti döktüğü gözyaşı, kupayı kaldırırken sevinç yalımlarına dönüştü.

40 YILDIR BAŞKA, 40 YIL BAŞKA…

Fransa 2016, kuşkusuz hatırladığım 40 yıllık turnuvanın 2004 ile birlikte en silik olanıydı. Bunda önemli takımların birbirine düşerek elenmesinin de payı olmalı. Fransa ve Portekiz’in finale nasıl geldiğine bakarsak durum anlaşılacaktır: Fransa; Romanya, Arnavutluk ve İsviçre’nin olduğu gruptan çıktı. Hepsi de 2. ve 3. sınıf takım. Onlardan sonraki İrlanda ve İzlanda da öyle… Sadece yarı finalde favorilerden Almanya ile eşleşerek eledi Fransa ve kupayı bu anlamda alsa hak etmiş olacaktı, yadırganmayacaktı. Ya Portekiz? İzlanda, Avusturya ve Macaristan’ın olduğu gruptan üç beraberlikle çıktı! Hırvatistan’ı 1-0’la geçti ve çeyrek finalde Polonya ile de berabere kalarak penaltılarla yarı finale çıktı. Galler’i ise haklı bir galibiyetle 2-0’la ekarte etti. Yani, dört beraberlik ve iki galibiyetle finale gelebildi.

Sonuçta, 40 yılda Fransa’yla 10 kez oynayan ve hiç kazanamayan Portekiz öyle bir galibiyet aldı ki 40 yıl geçse de unutulmayacak.

ŞAMPİYON TAKIMDAKİ TANIDIKLAR

Portekiz’de üç de tanıdık vardı Türkiye Süper Ligi’nden; Nani ve Alves ile Querasma. Hepsi de süre aldı; Nani değişmez isimlerdendi. Portekiz’de kaleci Patricio, Pepe, Fonte, William Carvalho her takıma lazım isimler… Nani, artık Türkiye’de değil. Queresma kısa süreler alsa da takıma katkıda bulundu ve çok olumlu hareket etti. Turnuvada ne kart gördü ne sinirlendi. Üstelik tek top oynadı, ayağında top tutmadı, takımın hızını kesmek bir yana hız kattı.

BİRKAÇ SÖZ DE ALMANYA VE İSPANYA İÇİN…

Avrupa Şampiyonası’nı bu final yorumuyla noktalarken Almanya’ya değinmemek olmaz. Panzerler geçen Dünya ve Avrupa Şampiyonası’nın iskeletini korumuştu, aynı teknik adamla beraberdi üstelik. Bu bir avantaj görülebilir ama maalesef bu kez dezavantaj oldu. Doymuş bir takımın arzusunun eksikliği görüldü. Burada Mesut Özil’i ayırmak istiyorum; onu ayrı bir yere koymak lazım. Özellikle yarı finalde öyle bir asıldı ki maça ama ona ayak uyduran bir takım yoktu ortada. Müller, örneğin… Takıma katkısı çok az oldu. Kaptan ise gemiyi kurtaracağına batırdı yarı finalde acemice penaltıya neden olarak. Bu tabloda Mesut ne yapsın? Aslnda Almanya ile benzer yorumu İspanya için de yapmak mümkün; onlar da aynı hoca ve yanı iskelet takımla doymuşluğun kurbanı oldular.

M. Ayhan Kara

Odatv.com

ronaldo Portekiz final arşiv