İki mermi bir tetikçi

Toygun Atilla yazdı... 18 Aralık 2002... Soğuk bir Ankara akşamı... Saat 20:00'ı henüz geçmiş...

18 Aralık 2002

Soğuk bir Ankara akşamı...

Saat 20:00'ı henüz geçmiş

Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Öğretim Görevlisi Dr. Necip Hablemitoğlu, marketten alışveriş yapmış, evinin önündeki açık otoparka gelmişti.

Pusuyu kuran el, karanlık geceden bile karanlık, elleri titremeyecek kadar soğukkanlı bir katildi.

İlk kurşun sol göz alt, ikincisi ise kafasının sol üst kısmına isabet etti.

İki mermi bir tetikçi - Resim : 1
(Necip Hablemitoğlu)

TÜRK VE ALMAN MENŞEİLİ İKİ MERMİ

Mermi kovanlarının biri MKE yapımı diğeri ise Alman menşeili Luger Fruntier'di. Her iki mermi de tek bir silahtan çıktı.

Adli Tıp Kurumu'nun 24 Mart 2003'teki otopsi raporu, Necip Hablemitoğlu'nun sol göz bölgesine isabet eden ilk atışın yakın mesafedendi. Yani 2 ile 40 santimetre arası.

Katil, Necip Hablemitoğlu'na bu derece yaklaşabilmişti.

Kafasının sol üst bölümüne isabet eden ikinci mermi ise, uzak atış mesafesinden yapılmıştı. 100 santimetreden fazla bir mesafe vardı.

İkinci atışta mermi kafasının sol üst bölümüne isabet etti. Bu, uzak mesafeden yapılan atıştı.

KATİLİN PROFİLİ

İlk ve ikinci atışı incelendiğinde katilin profili de ortaya çıktı.

Silah kullanma tekniğini bilen, soğukkanlı ve kısa boylu sayılmayacak biriydi.

MERMİLER ÖZELLİKLE SEÇİLDİ

Olayda kullanılan mermilerden biri Alman menşeili seçilmişti.

Bu ayrıntı, Necip Hablemitoğlu cinayeti iddianamesini hazırlayan savcılık tarafından, "Maktul Necip Hablemitoğlu'nun hayatta iken içinde bulunduğu çalışmalar açısından dikkat çekici görülmüştür" değerlendirmesi yapıldı.

Gerçekten de, o yıllarda Alman Vakıfları ile ilgili Devlet Güvenlik Mahkemesinde bazı Alman vatandaşları ile ilgili, "Devlet emniyetine karşı gizli anlaşma" suçlaması ile kamu davası açılmıştı.

Davanın delilleri arasında Necip Hablemitoğlu'nun Alman vakıfları ve Bergama altın madeni çıkarılmasını konu alan kitabı da vardı.

Bu dava, Necip Hablemitoğlu'nun öldürülmesinden 8 gün sonra 26 Aralık 2002'de yapılacaktı.

Necip Hablemitoğlu cinayeti iddianamesini hazırlayan savcılık, cinayet sırasında kullanılan mermilerden birinin Alman menşeili olmasının bir şaşırtmaca olacağını şu sözlerle değerlendirdi:

"Gerçekten farklı bir şekilde olayın arkasında yabancı bir orjin olduğu izlenimi yaratılmak istenmiş olabileceği değerlendirilmiştir. Keza, maktulün ölüm tarihinin Alman Vakıflarına ilişkin görülecek dava tarihine çok yakın bir zaman olması ayrıca bu kanaati güçlendirmektedir"

SAVCILIK İDDİASI: TETİKÇİ TARKAN MUMCUOĞLU

Şimdi gelelim Necip Hablemitoğlu cinayetinde tetiği çeken o kirli, karanlık ve soğukkanlı ele...

Adli Tıp raporundan sonra çıkan o profile: "Silah kullanma tekniğini bilen, soğukkanlı ve kısa boylu sayılmayacak biri"

Ankara Cumhuriyet Savcısı Zafer Ergül'ün hazırladığı iddianameye göre Necip Hablemitoğlu'nu katleden silahı ateşleyen Tarkan Mumcuoğlu'ydu.

Tarkan Mumcuoğlu, Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda uzun yıllar çalışmış bir subaydı. Ardından da Milli İstihbarat Teşkilatına geçmişti.

Tutuklanmadan çok kısa bir süre önce emekli olmuştu.

İki mermi bir tetikçi - Resim : 2
(Nuri Gökhan Bozkır)

NURİ GÖKHAN BOZKIR CİNAYET GÜNÜNÜ ANLATTI

Savcılığın bu değerlendirmesine, gazeteci Zihni Çakır ve yine cinayet şüphelilerinden eski Özel Kuvvetler Komutanlığı mensubu Nuri Gökhan Bozkır'ın ifadeleri temel oluşturdu.

Nuri Gökhan Bozkır, cinayet günü olan 18 Aralık 2002'de Tarkan Mumcuoğlu'nun bizzat tetiği çeken isim olduğunu şu sözlerle anlattı:

18 Aralık 2002'de saat 19.30-19.45 civarı Tarkan Mumcuoğlu beni operasyonel numaradan aradı. Nilkent sitesinden gelip almamı söyledi. Akşam evden çıkmadan önce siyah mont, kot pantolon, sarı renkli bot ve siyah bere vardı. Üzerime Beretta FS92 model beylik tabancamı aldı. 19:50 civarında Tarkan Mumcuoğlu'nu evinin önünden aldım. Tarkan Mumcuoğlu'nun üzerinde siyah palto, balıkçı yaka kazak, ayakkabısı bottu, pantolonunu hatırlamıyorum. Kirli sakallıydı. Araca bindi ve Simon Bolivar, Atakule, Hoşdere Caddesi, Hava Sokak istikatinde ilerledik. Saat 20.05 sıralarında Hava Sokağına giriş yaptık. Refik Belendir sokak istikametine 300-400 metre ilerledikten sonra durmamı söyledi. Araç içerisinde Tarkan Mumcuoğlu telefonda Mete abi ifadesini kullanıyordu. Mete Levent Göktaş’ın görevlerde kullandığı kod ismidir. Burdan Levent Göktaş ile görüştüğünü anladım. Bende Hacı Arabacı'yı arayarak yerini alıp almadığım sordum, yerini aldığını söyledi. Takriben 5-10 dakika sonra arabayı hareket ettirmemi söyledi. Kavşağa 100-200 metre kala durmamı ve sol koluyla portakal Çiçeği sokağını göstererek "beni buradan alacaksın seni arayacağım" dedi ve arabadan inerek yaya olarak gitti. Bende kavşaktan düz devam ettim. Sokağın tek yön olduğunu düşündüm ve sokak içerisindce 400 metre uygun bir yer bularak park ettim. Araç içerisinden inmedim, park halindeyken İki tane sigara içtim. Aracın farları ve park lambaları yakık halde bekledim. Tarkan Mumcuoğlu arabadan indikten 5-10 dakika sonra iki el ardışık silah sesini duydum. Bunun üzerine ben arabayı iki üç hamlede çevirerek geldiğim istikamete döndüm, kavşağa indim, kavşaktan Portakal Çiçeği istikametine ilerledim. Takriben 300- 400 metre sonra Tarkan Mumcuoğlu'nu arabaya aldım. Arabaya bindiğinde elinde bir şey yoktu. Arabayı hareket ettirdiğim esnada patinaj yaptı. Telefonda, "unsurlar çekilebilir" şeklinde konuşma yaptı. Bu konuşmayı kiminle yaptığını bilmiyorum. Araç ile Çankaya Taksi istikametine ilerledik"

İFADESİNİ TANIK ANLATIMI ÇÜRÜTTÜ

Ancak, Nuri Gökhan Bozkır'ın bu ifadesini boşa çıkartan bir görgü tanığı ifadesi vardı. Necip Hablemitoğlu'nun karşı apartmanında oturan Turgay Güngördü, olay gecesi yol üzerindeki koyu renk bir otomobile binerek Ayrancı istikametine doğru gittiğini söylemişti.

Nuri Gökhan Bozkır ise tam tersi istikamete, Atakule yönüne doğru gittiklerini söyledi.

Savcılık, olay günü kar yağışı olması, olay yerine gelen şüphelinin yokuş yukarı çıkarak Atakule istikametine gidildiği yönündeki Nuri Gökhan Bozkır'ın ifadesini tutarsız bulduğunu ve itibar edilmediğinin altını çizdi.

İki mermi bir tetikçi - Resim : 3
(Tarkan Mumcuoğlu)

NEDEN EŞİNLE MESAJLAŞMADIN SORUSU

Nuri Gökhan Bozkır'ın ifadesinin boşa düşmesine rağmen soruşturmayı yürüten savcılık Tarkan Mumcuoğlu'nun tetiği çeken katil olduğu iddiasını sürdürdü.

Her ne kadar Tarkan Mumcuoğlu, cinayet tarihinden önce Kazakistan'a gittiğini ve 6 ay boyunca görev icabı bu ülkede kaldığını öne sürse de, savcılık iddiasında ısrarcıydı: Tetiği çeken el Tarkan Mumcuoğlu'ydu.

Savcılığın bu iddiasına dayanak ise Tarkan Mumcuoğlu'nun 5 Aralık 2002 ve 29 Aralık 2002 tarihleri arası 24 gün boyunca eşi Z. Mumcuoğlu'na telefonla SMS göndermemiş olmasıydı.

Tek dayanak bu da değildi.

Bu süre zarfında Kıbrıs'tan Z. Mumcuoğlu ankesörlü telefonlarla aranmıştı. Savcılık, Tarkan Mumcuoğlu'nun eşini Kıbrıs'tan aradığını ön gördü.

Tarkan Mumcuoğlu, pasaport kontrollerini aşarak Kıbrıs üzerinden Türkiye'ye giriş yapmış, eşi ile mesajlaşmadığı 24 gün boyunca ise Kazakistan'ın dışına çıkmıştı. Cinayeti işledikten sonra ise tekrar Kazakistan'a dönmüştü. Savcılığın iddiası bu yöndeydi.

"KAZAKİSTAN DÖNMEDİM, CİNAYETİ BEN İŞLEMEDİM"

Tarkan Mumcuoğlu ifadesinde kendisine yöneltilen bu suçlamayı kabul etmedi.

Kazakistan'dan görev süresi boyunca Türkiye'ye dönmediğini, Kıbrıs'a da gitmediğini söyledi. Necip Hablemitoğlu cinayetinde rol almadığını ifade etti.

Tarkan Mumcuoğlu, 24 gün boyunca eşine SMS göndermemesini ise internetten msn aracılığı ile konuştuklarından olabileceğini belirtti.

Savcılık ise Tarkan Mumcuoğlu'nun bu ifadesini yeterli bulmadı. Tarkan Mumcuoğlu'nun 6 aylık görev süresi boyunca sadece 5 Aralık-29 Aralık 2002 arası 24 günlük sürede mesajlaşmadığını, bunun da dikkat çekici olduğunu öne sürdü.

Tarkan Mumcuoğlu'nun Kazakistan'daki görevi sırasında beraberinde bulunan Metin Gürcan, Efkan Aktaş, Ali Eker ve Olgun Yılmaz savcılığa bu konuda ifade verdi.

Bu kişiler, verdikleri ifadelerinde, Tarkan Mumcuoğlu'nun görev süresi boyunca Kazakistan'dan Türkiye'ye gidip gitmediğini hatırlayamadıklarını söyledi.

Savcılık ise Tarkan Mumcuoğlu'nun, Kazakistan'dan Necip Hablemitoğlu cinayeti için Türkiye'ye geldiği, Kıbrıs'ta bulunduğu iddiasında ısrarcıydı.

İddianameye göre, aradan 20 yıl geçtiği için tanıkların Tarkan Mumcuoğlu'nun Kazakistan'dan ayrıldığını anımsamamaları normaldi. Ayrıca oradaki en üst rütbeli subay Tarkan Mumcuoğlu'ydu. Görev yerinden insiyatif kullanarak ayrılmış olabilirdi.

Tarkan Mumcuoğlu'nun o tarihler içinde Türkiye'ye dönüp dönmediği, neden 24 günlük süre boyunca mesajlaşmadıkları ve Kıbrıs'tan o tarihte yapılan aramaların kime ait olduğu sorusunu eşi Z. Mumcuoğlu'na savcılık tarafından sorulmadı.

SONER YALÇIN: "TANIMIYORUM"

İddianamedeki bir diğer dikkat çekici nokta ise Nuri Gökhan Bozkır'ın Özel Kuvvetler Komutanlığına giderken servis sohbetleri sırasında Tarkan Mumcuoğlu'nun kendisine, Soner Yalçın ve Necip Hablemitoğlu ile görüşüp, bilgi alışverişlerinde bulunduklarını hatta Soner Yalçın'a senaryo konusunda yardımcı olduklarını söylemeseydi.

Tarkan Mumcuoğlu, ifadesinde Necip Hablemitoğlu ve Soner Yalçın'ı tanımadığını, kendisinin de genelde iş yerine özel otomobili ile gittiği, servisle gittiği zamanlarda ise Nuri Gökhan Bozkır ile bu düzeyde bir sohbet etmediğini söyledi.

İddianamede gördüğüm bu konuyu bir de Soner Yalçın'a sordum. Gerçekten Tarkan Mumcuoğlu'nu tanıyor muydu? Kendisine senaryo konusunda yardımcı olmuş muydu?

Soner Yalçın, hayatının hiçbir döneminde Tarkan Mumcuoğlu ile tanışmadığını, kendisi ile hiç karşılaşmadığını söyledi.

İki mermi bir tetikçi - Resim : 4
(Zihni Çakır)

ZİHNİ ÇAKIR İLE NURİ GÖKHAN BOZKIR'I KİM İRTİBATLANDIRDI

"Zihni Çakır isimli gazeteci ile Nuri Gökhan Bozkır'ı kim irtibatlandırdı? Neden bu iş için Zihni Çakır seçildi?"

Necip Hablemitoğlu cinayetine ilişkin 360 sayfalık iddianameyi okuduktan sonra aklıma takılan sorulardan birini Necip Hablemitoğlu'nu öldüren silahın tetiğini çektiği iddiası ile suçlanan eski ÖKK ve MİT mensubu Tarkan Mumcuoğlu sormuştu.

Tarkan Mumcuoğlu'nun "Zihni Çakır ve Nuri Gökhan Bozkır'ı kim irtibatlandırdı?" sorusunun yanıtı iddianamede yok.

Ancak, nasıl tanıştıklarına dair 2 farklı yanıt var.

Nuri Gökhan Bozkır'ın anlatımına göre, Zihni Çakır ile tanışmalarına eski bakanlardan Faruk Çelik'in Gültekin isimli yeğeni vesile oldu.

Zihni Çakır ise Nuri Gökhan Bozkır ile kendisini tanıştıran kişinin halen komiser olarak görev yapan bir dönem Sauna çetesi davasında yargılanan Tamer Topsakal olduğunu söyledi.

Öyle ya da böyle...

Birbiri ile çok zıt gibi gözüken iki figür birbiriyle iyi anlaşmıştı.

Hatta,

Nuri Gökhan Bozkır, Necip Hablemitoğlu cinayetine ilişkin tanıklıklarını, Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda bir grubun bu cinayete ilişkin rolünü Zihni Çakır'a anlattı.

Sonrası mı,

Zihni Çakır, Nuri Gökhan Bozkır'ı savcılarla, polislerle irtibata geçirdi. Sosyal medya hesabından Necip Hablemitoğlu cinayetine ilişkin duyduğu iddiaları dile getirdi.

Tüm bunlar, Necip Hablemitoğlu cinayeti soruşturmasını tozlu raflardan indirdi.

Ankara Cumhuriyet Savcısı Zafer Ergün tarafından hazırlanan iddianamede de, Necip Hablemitoğlu cinayeti soruşturmasının başlangıç süreci de bu şekilde anlatıldı.

Necip Hablemitoğlu iddianamesinin hazırlanması, zamanaşımının dolmasına çok az bir zaman kala davaya dönüşmesi mutluluk vericidir.

En azından cinayetin aydınlatılabilmesi için bu dava toplum için bir umut ışığı oldu.

Necip Hablemitoğlu cinayeti iddianamesinin detaylarını irdelemeye devam edeceğiz.

Toygun Atilla

Odatv.com

İki mermi bir tetikçi - Resim : 5
necip hablemitoğlu