Hüseyin Vodinalı yazdı: 12 Eylül Kızılay'da bombalar patladıktan sonra oldu

Ne zamanki Kızılay’da bombalar patlamaya başladı, 12 Eylül oldu. Maraş, Çorum, Sivas, Bahçelievler katliamları sonrası değil, Kızılay’da patlayan bombalar sonrası dikkat edin.

Bir yakınımız 90’lı yıllarda kendisine 12 Eylül darbesini soran oğluna, “Oğlum çok kötüydü, Kızılay’da her gün bombalar patlıyordu, evimize gidemiyorduk” diye anlatmıştı.

İşin özü oydu…

Ne zamanki Kızılay’da bombalar patlamaya başladı, 12 Eylül oldu.

Maraş, Çorum, Sivas, Bahçelievler katliamları sonrası değil, Kızılay’da patlayan bombalar sonrası dikkat edin.

Buradan da kimse askeri suçluyorum filan diye bir sonuç çıkarmasın.

Ben olayın nedenlerini değil, sonucunu tahlil ediyorum.

Çünkü şu aşamada elimde sadece sonuç var.

5 ayda üçüncü patlama ve yüzlerce ölü.

3 patlamada Ankara’nın kalbinde meydana geldi.

(Bu arada ‘gerçekleşti’ kalıbını kullanan spiker ve muhabirlerden gına geldi. Gerçekleşmek, yapmak, olmak anlamında kullanılıyor, midem kalkıyor artık. Bir cümlede 3 kez gerçekleşti fiilini kullanan muhabirler var. Gerçekleşme fiili büyük ve olumlu bir olay için kullanılır. Tuvalete gidip işeme eylemi gerçekleştirdim demek komik ve acıklıdır)

5 aydır Ankara’nın Emniyet Müdürü yok.

ABD Elçiliği bile uyarıyor, bizim istihbaratçılar, polisler bu elim olayı engelleyemiyor.

Kesinlikle devasa bir güvenlik zafiyeti var.

Ve kesinlikle PKK ve IŞİD ötesinde bir irade var bu terör eylemlerinin arkasında.

Ama bunu bilmek sorunu çözmüyor.

Efgan Ala, Hakan Fidan ve bilumum güvenlikten sorumlu isimler de biliyor bu bombaların arkasında kimin, kimlerin olduğunu.

Ve fakat bir işe yaramıyor.

Çünkü ellerinde devlet kalmadı.

Devletin bir an önce fabrika ayarlarına dönmesi gerek.

13 yılda yapılan kadrolaşma, önce F tipi örgütü devlete ve de yargıya hakim kıldı.

MİT, devlet olma ağırlığını siyasete, siyasi hesaplara yitirdi.

Ardından askerin beli kumpaslarla, tertiplerle kırıldı.

Askeri istihbarat diye bir şey kalmadı.

Şimdi F tipine karşı büyük bir harekat var ama, onların yerine konan isimler de yetersiz, parti referansıyla gelen kurum hafızası olmayan isimler.

Yandaş sendikaya üye olanlar yönetici yapıldı, sendika müdür ataması yapmaya başladı.

Diplomasi de benzer hasarı aldı.

Atatürk’ün bölge merkezli, “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesini benimseyen dış politikası, yerini mezhepçi saldırgan siyasetlere bıraktı.

Liyakat denen şey unutuldu.

Devlete güven kalmadı, dolayısıyla güvenlik de.

Bu son olayın arkasında IŞİD mi, PKK mı?, Yoksa Rusya mı var? Ya daİsrail mi? Olağan şüpheli ABD mi? Yahut Suriye mi? Mısır mı? Suudi Arabistan mı? İran mı? Almanya mı? Yunanistan mı? Fransa olabilir mi?

Say sayabildiğin kadar.

Dostumuz yok, düşmanımız çok.

Bana göre bu (beklenen) terör dalgasının en büyük sebebi, Açılım süreci, Irak’ın işgaline verilen destek, Libya’ya operasyon, İran’a alınan tavır, Mısır’ın iç siyasetine karışma ve de tabii ki en önemlisi Suriye’de rejim ve toprak değişikliği için yapılan girişimdir.

Kısaca Büyük Ortadoğu Planı’dır.

Yani “Büyük Kürdistan”dır.

Bunların tamamı, ABD ve İsrail’in çıkarları doğrultusunda yapılan işlerdir.

Dolayısıyla kabaca bakarsak, terör eylemlerinin arka planında ABD ve İsrail politikaları yatıyor.

Bunu artık sokakta simit satan çocuklar bile biliyor.

Hal böyleyken, “Yeni Anayasa ve Başkanlık” hesapları, tartışmaları son derece anlamsız kalıyor.

Anlamsız kalmanın da ötesinde Devlet ve Millet güvenliği tehlikedeyken, terörle mücadele iradesini zayıflatıyor.

Şimdi yapılması gereken şey, önce çarpık Suriye politikasından başlayarak, BOP eşbaşkanlığından kesin istifa, IŞİD ve PKK’nın kökünün tamamen kazınması ve başta Rusya olmak üzere, bölgedeki tüm ülkelerle, dostluk ve işbirliği siyasetine geçiştir.

Laiklik ve yurttaşlık temelinde;ırk, mezhep ayrımı gütmeyen anayasanın güçlendirilmesi, devlette liyakata öncelik tanıyan, hukukun üstünlüğü zemininde suiistimale izin vermeyen bir yapının yeniden tesisidir.

Lider sultasını bitiren yeni Siyasi partiler yasası ve AYM ile HSYK’dan siyasetçiyi çıkarmak da esastır.

Türkiye; İran ve Rusya ile birlikte, bölgenin üç köklü devletinden biridir.

Devlet geleneği güçlüdür.

Hükümetler, kişiler gelip geçicidir ama devlette devamlılık esastır.

Devlet olmazsa güvenlik de olmaz, barış da, gelişme de.

Düşmanını ürküten, vatandaşını kucaklayan bir devletten söz ediyorum.

Sanki son dönemde bunun tersi yaşanıyor!

Bu yanlıştan acilen dönülmesi lazım.

Aksi takdirde, 2026’da, yine anneler çocuklarına durumu izah ederken, “Kızılay’da bombalar patlıyordu” diyecek.

Hüseyin Vodinalı

Odatv.com

kızılay 12 eylül darbe Ankara PATLAMA arşiv