OSMAN CAN’IN BİLİNMEYEN PORTRESİ

Son dönemlerde yıldızı parlatılan ve “Sabih Kanadoğlu’nu pes ettiren” diye gösterilen Anayasa Mahkemesi Raportörü Osman Can’ı arkadaşlarına sorduk....

Son dönemlerde yıldızı parlatılan ve “Sabih Kanadoğlu’nu pes ettiren” diye gösterilen Anayasa Mahkemesi Raportörü Osman Can’ı arkadaşlarına sorduk. İlginç sonuçlar çıktı. Kısaca bakalım: “Milli Görüş’e yakındı. Sık sık Kerpen’e giderdi. Eşi, o okurken çarşaflıydı. Bir cemaatin bursuyla geldiği konuşulurdu. Türkiye’de askerin anayasal konumuna hep karşıydı...”

SON günlerde parlatılan, “süper zeki anayasacı, Sabih Kanadoğlu’nu bile pes ettirdi” denilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi raportörü Osman Can’ı bir de biz araştıralım dedik.
Öyle ya, bir süre Köln’de okuduğu için konu biraz bizi de ilgilendiriyor.
Araştırma fikri, çeşitli televizyon programlarındaki tartışmalarını izleyince gelişti. Karşısındakine, “Alman Anayasası’nda esastan inceleme yoktur. Weimar Anayasası öyle değil, böyledir. Özgürlükçü değildir” diyordu.
Diyordu da, karşısındaki Alman yasalarını pek bilmediğinden bunları yiyordu.

WEIMAR NASIL DELİNDİ?

Alman Anayasası’nın hem ruhunda hem de lafzında bal gibi de esastan inceleme vardır. Bu bir...
Weimar Anayasası, tarihin en korkunç diktatörlerinden biri Hitler tarafından delinmiştir... Bu iki...
Ayrıca Hitler, dönemin cumhurbaşkanını tarafına çekip Weimar Anayasası’nı delik deşik etmiş, ardından da “Alman halkına öfke ve hiddet belagetleri ile, akıllı sayılacak kesime ise biraz mantıklı yaklaşım ile” giderek o vahşi- kanlı diktatorya dönemini başlatmıştır.
Irkçıların sembolü olan “Mein Kampf”, Hitler’in “İyi bir lider, iyi bir hatip olmalıdır” sözüyle başlar...
Sayın Can’ın Weimar Anayasası’nın nasıl delindiğini iyi bildiği anlaşılıyor. Umarız bu delme uygulamalarının bir benzerinin ileride Türkiye Cumhuriyeti Anayasası üzerinde de denenmesine izin vermeyecektir.
Temmennimiz bu. Bekleyip göreceğiz.
Gelelim Sayın Osman Can’ın öğrencilik dönemine... Daha doğrusu şu anki fikirlerini uygulama sahası bulmasına yol açan yüksek lisans- doktora eğitimi aldığı döneme...

MASTER VE DOKTORA KÖLN’DE

Bu bir bel altı yazısı değildir... Öyle de yorumlanmasını istemeyiz.
Ne ev hayatı ne evliliği ne de özel hayatı bizi ilgilendirir.
Sadece gazetecilik görevimizi yerine getirip bugünkü Osman Can’ı yaratan yakın geçmişe göz atmak istiyoruz.
Osman Can, Köln Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde “Türk ve Alman Hukuku’nda Cumhurbaşkanı’nın Hukuksal Konumu” yüksek lisans tezi ve “Düşünceyi Açıklama Özgürlüğü’nin Anayasal Sınırları” konulu doktora tezi ile eğitimini tamamladı.
Doktora tezi, Almanya’da kitap olarak da basıldı...
Evlidir... Okuduğu 1990’lı yılların ikinci yarısı ile 2000’lerin başında Almanya’da da birlikte olduğu eşiyle evliliğini sürdürmektedir.
Osman Can’ın Köln Üniversitesi’nde birlikte okuduğu arkadaşlarının, bir ikisi hariç büyük çoğunluğu şimdi avukat.
Yaklaşık 10 kişilik bir grup.
İşte bu grupla, yüksek lisans ve doktora dönemindeki Osman Can’ı konuştuk.
İsimleri bizde kalmak koşuluyla ilginç bilgiler verdiler. Bu hukukçulardan ikisi halen İstanbul’da yaşamaktadır.

MGK’YA KARŞI YAZACAKTI

Bakın hukukçu arkadaşları Osman Can’ı nasıl tanımlıyor:
- Görüşleri Refah Partisi’ne yakındı. Hatta onun bir üyesi gibiydi. Namazında, niyazındaydı. Her hafta konu Kerpen’e giderdi. Bir sınıflama getirirsek, Milli Görüşçü diyebiliriz.
- Eşi o zamanlar çarşaf giyerdi. Osman Can’ın yanında bile çarşaflıydı. Birlikte Köln- Hürth’teki bir yurtta kalırlardı.
- Arkadaşlarına sık sık, Türkiye’de askerlerin siyasete çok karıştığından yakınırdı. Türkiye’deki sistem içinde askerin konumunun anayasaya aykırı olduğunu her defasında vurgulardı. Bu yüzden, Türkiye’den gelen diğer hukuk öğrencileri ile çok sık fikir ayrılığına düşerdi. İstanbullu hukukçu Bay M. ile hiç anlaşamazdı.
- Doktora tezi konusunu, MGK’nın (Milli Güvenlik Kurulu) anayasaya aykırılığını karşılaştırmalı olarak yapmak istiyordu. MGK’nın anayasadaki yerini eleştirirdi. Bu konuda çok tartıştık, kendisini vazgeçirdik.
- Nazikti, derslerinde başarılıydı. Bir an önce bitirip dönmek istiyordu. Zaten Türkiye’de Erbakan güçlenince hemen döndü. AKP ile de yıldızı parladı.
- Arkadaşlar arasında çok sık konu olan bir nokta da, hangi parayla okuduğuydu... Arkadaş grubu arasındaki söylenti, “Fetullahçılar’ın burs verdiği”ydi. Ama bunu hiç bir zaman kendisine sormadık, soramadık. Yanlış olabilirdi.
- O dönemde Köln Üniversitesi’nde yoğun talepler üzerine mescit açılmıştı. Bu mescidin açılmasına sevinenlerden biriydi ama açılmasında önayak olup olmadığını bilmiyoruz.

KERPEN, MİLLİ GÖRÜŞ’ÜN MERKEZİ

Arkadaşlarının görüşleri bunlar...
Gizli saklı değil.
Bir kaç noktaya dikkat çekmek istiyoruz.
Kerpen, bilindiği gibi İslam Toplumu Milli Görüş’ün “başkenti”dir, yani merkezidir.
11 Eylül saldırılarından sonra, İslam Toplumu Milli Görüş’ün yöneticilerinin acil toplantı yaptığı ve Avrupa’daki camilerden toplanan paraların makbuzlarını yaktığı iddia edilen yer... Alman Polisi’nce sık sık basılan yer...
Osman Can’ın sık sık oraya gitmesi mutlaka Milli Görüş’e uğradığı anlamına gelmez. Ama siyasi görüş olarak, Milli Görüş çizgisini benimsediği yorumları oldukça ilginç.
Fetullahçılar’ın bursuyla okuduğu” değerlendirmeleri pek mantıklı görünmüyor. O dönemki arkadaşları, Milli Görüş ile bu kavramı karıştırmış olabilir. Ya da Osman Can ve eşinin hangi parayla yurt dışında eğitim gördüğünü bilemediği için görüşleri nedeniyle yakıştırma yapıyor olabilirler.
Bu konuyu Sayın Can’ın açıklaması halinde oldukça memnun olacağımızı bildiririz.
Ayrıca Köln Yabancılar Dairesi’nde ya da üniversiteye “eğitimimi şu gelirle karşılayacağım” şeklinde bir yazı verilmiş olması gerekirdi.
Henüz buna ulaşma şansı bulamadık.
Bir açıklama gönderirse, seve seve yayınlayacağımızı peşinen bildirmek istiyoruz...

AKP’NİN DEĞİŞİKLİĞİYLE BAŞKAN OLUR MU?

Evet, yaptığı yorumlarla değerlendirdiğimiz ve arkadaşlarının anlattığı Osman Can portresi bu.
Katılırsınız, katılmazsınız...
AKP’nin getirdiği Anayasa Mahkemesi’nin yapısı ile ilgili değişiklik geçerse, ileride Anayasa Mahkemesi üyeliği ve hatta başkanlığı pek sürpriz değil.
Bu eğitim geçmişi, bize farklı şeyler anımsatıyor.
Milli Görüş’ün ve devamı niteliğindeki Deniz Feneri’nin en önemli politikalarından biri de, Türkiye’deki imam hatiplileri böyle yurt dışında eğitip sonra geri göndermekti.
Cumhuriyeti kendi istedikleri sisteme çevirebilmeleri için...
Viyana’da okutulan 500 imam hatipli ve türbanlı ile üstteki tabloyu karşılaştırınca insanın kafası karışıyor doğrusu...

- - - - -

BUNLARI DUYDUNUZ M?

- Sol Partili güzel ve çapkın bayan milletvekili Şirvan Çakıcı’nın, bu kez kendi lehinde haber yapan Türk basınını yalanladığını, yalanlarken de aldatılan eşin avukatını suçladığını ve bununla ilgili yeni davaların geldiğini...

- Berlin’deki Türk işadamları örgütünde, nargileciler- purocular ayrımının devam ettiğini.

- Alman Sosyal Demokrat Parti lideri Sigmar Gabriel’e giden ve Türk toplumunu hiç bir şekilde temsil yetkisi olmayan bir kaç firma yöneticisinin “Türk kanaat önderleri” diye tanıtıldığını. Bu toplantının en düşük temsilli toplantı olduğunu...

- Sonradan iptal edilmiş olsa da, kazandığı et ihalesiyle gündeme oturan Hacılar Firması’nın “ampulü ve AKP rengini” herkesten gizlemeyi başardığını...

Ali Gülen
Odatv.com

osman can arşiv