Sinema yazarından eleştiri: Tadı kaçtı

Aydınlık’ın köşe yazarı Burçak Evren bu haftaki köşe yazısında festivalleri ele aldı.

Sinema yazarından eleştiri: Tadı kaçtı

Köşe yazarı Burçak Evren bu haftaki köşe yazısında “Festivallerin tadı kaçıyor...” adlı bir yazı kaleme aldı.

Evren’in bu haftaki köşe yazısındaki ilgili bölüm şu şekilde:

“Ulusal film festivallerimiz de seçime yönelik iç politikanın giderek sertleşen ve ayrıştıran dilinden nasibine düşeni alıyor. Ya da film festivalleri de bilinçli ya da bilinçsiz, sanatsal özünden koparılarak iç politikanın malzemesi olma yolunda kullanılıyor.

Oysaki film festivalleri güncel politik kaygılardan tümüyle soyutlanmasa da, çoğunlukla etkinliklerindeki sanat yapılarıyla ilgili tartışma ve yorumlarıyla söz konusu olmalı, bu yönleriyle kamuoyunun gündeminde yer almalıdırlar. Zaten festivallerin yapılma nedenlerinden biri de budur.

Ama yıllar yılı festivaller bu özelliklerinden oldukça uzaklaştı. Filmlerin, jürilerin ve onların kimi zaman ideolojik, kimi zaman sektörel ama çoğu zaman da politik değerlendirilmelerinin tartışıldığı klasik yapısından uzaklaşarak giderek kendilerini finanse eden kurumların politik kaygılarına hizmet eden, birer sanatsal etkinliklerin ötesinde politik bir görünüme dönüştüler. Hemen her festivalde büyük ya da küçük tartışmaların tümünde politik yaklaşımların/söylemlerin öne çıkması, bir rastlantıdan daha çok neredeyse bir gelenek oldu. Bu yılkı ulusal festivallerimiz de bu geleneği bozmadı. Adana Altın Koza’da kimi filmlerin yarışmaya alınıp alınmamasıyla başlayan politik içerikli gerginlik, Antalya Altın Portakal’daki ödül gecesinde sanatçıların sahnedeki konuşmalarıyla doruğa vardı. Son noktayı ise Boğaziçi Festivali koydu. Film festivallerine iki satır yer vermekten imtina eden kimi basın kuruluşları Boğaziçi Festivalindeki iki sanatçının tartışmalarını birinci sayfalarına taşıyarak tansiyonu yüksek bir tartışmanın içine girdiler. Sanıyorum bu tartışmalar bir süre daha devam edecek.

Üzücü olan film festivallerinin bu tür olay/tartışmalarla gündeme gelip kendi özlerinden giderek uzaklaşmalarıdır. Sinema sektörünün ekonomik olarak dibe vurduğu bir ortamda film festivallerinin adeta can suyu verdiği bu alanı bir de bu açıdan yıpratmak, sanırım kimseye yarar vermediği gibi sinemayı da daha zor bir konuma sokar.

Film festivallerinin yapılma amaçlarından biri de, sanatçılarını ödüllendirerek desteklemek, daha iyi filmler yapmaya yüreklendirmek, genç kuşak sinemacıları ise özendirmektir. Ama ne var ki bu tür tartışmalar bunun tam tersini yaparak, işi festivallerin çoğalmasına değil de yasaklanmasına dek götürerek hiç de istenmeyen ve de arzu edilmeyen durumlara zemin hazırlamaktadır.

Oysaki festivaller ayrıştırmaz, aksine birçok farklı düşünce ve yaşamları etkinlikleriyle, birbirinden farklı dünyaları içeren filmleriyle bizlere sunarak birleştirirler. Beğenir ya da beğenmezsiniz. Bunlar sizin tercihinizdir. Sonuçta seçilen jürinin kararları da tartışılmaz ama eleştirilir. Çünkü festivaller yasaklayan, sansür eden, kısıtlayan alanlar değil aksine sanatçının özgür olduğu yerlerdir. Ve bu özgürlüklerini de korumalıdırlar.

Kısacası ülkemizdeki film festivallerinin üzerinde sert rüzgarlar esiyor ya da estiriliyor. Kimileri yapılamıyor, kimileri farklı nedenlerle yasaklanıyor, bir kısmı ise sanatsal yanlarından daha çok politik yanlarıyla söz konusu ediliyor. Elbette ki sanat yapıtlarını politikadan soyutlanmak olanaksızdır ama, politikanın da -ve özellikle de kamuoyunun hassas olduğu alanlara gönderme yaparak- festivallere egemen olması, istenilen ve onaylanan bir olay değildir. Hem de hiç değildir.”

Odatv.com

güncel dünya festival