"Hakikat Şeyh Bedreddin" filminin can alıcı sahneleri

Özlem Kalkan yazdı

"Hakikat Şeyh Bedreddin" filminin can alıcı sahneleri

Yüzyıllardır "hakikati" arayanlar, "hak ve adalet" diyenler ve mazlumun derdine kafa yoranlar için, ortak paydaya düşen; ölümlü ve işkenceli son ve otoriterin şu anlamsız sorusudur: Devlet ne yaptı lan size?

Sağ yazın ve literatürde bir dinsiz, bir münafık olan Şeyh Bedrettin; Marksist Toplumcu Tarih anlayışında ise "eşitlik ve paylaşımcı" anlayışından dolayı bir devrimcidir.

Bir başka "devlet size ne yaptı lan" sorusunun muhatabı olan Nazım Hikmet, tam 500 yıl sonra Bursa Cezaevi'nin parmaklıkları ardında, bir isyancının kaleminden, bir başka isyan ve isyancıyı destan haline getirdi!

Ve o isyan, defalarca tiyatro eseri oldu; lakin bildiğim kadarıyla ilk kez beyazperdeye aktarıldı.
Ben de akşam 19.00 seansında "Hakikat Şeyh Bedreddin" adlı filmi seyrettim.

Yıldırım Bayezid'in çocukları arasındaki taht kavgasının bir kurbanı olarak tarih sahnesine çıkan Şeyh Bedrettin, bir Osmanlı padişahının kazaskeri iken, devrilen padişahın suçlusu olarak İznik'te tutuklu kalır.

İslam tasavvufunda Vahdet-i vücut okuluna mensup bir alimdir, saygın kişidir, sözüne güvenilendir.
1416 yılında İznik'ten kaçmış; öncesinde müridi ve öğrencisi olan Börklüce Mustafa ile Torlak Kemal Anadolu'da isyan çıkarmışlardır.

Deliorman'da kendisine katılanlarla örgütlenip saklanmaktadır.

Anadolu halkı bir yandan Osmanlı'nın taht kavgalarından, ağır vergisi, hak ve hukuk gözetmezliğinden fakir ve bitap düşmüştür; sanki "yeter" diyebilmek için bir kıvılcım aramaktadırlar.

Haktan ve emekten yana olan Bedrettin yarin yanağından gayri her şeyin ortak olduğunu ve hakikat peşinde olduğunu haykırdıkça, eşit bir düzenin muştusu haline gelir.

Müslüman, Hristiyan ve Yahudi cemaatlerinde de gönüllere ve vicdanlara yerleşmeye başlamış, müritleri çoğalmıştır.

Hem dinsel bir örtü altında gelişen muhalefet düşüncesinin, hem halkın lideridir.

Osmanlı Devleti ve Bedrettin'in canını almakla görevlendirilen Beyazıt Paşa hem rahatsız hem de kana çok susamıştır; bu kardeşlik ve eşitlik hikayesini bozmak şarttır.

"Hepimiz aynı Tanrı'ya inanıyoruz" o gün için, orta çağ karanlığında çok tehlikeli ve mum işlevi gören bir sözdür. (Bu Börklüce'nin ağzından çıkan bir sözdür ve onu çarmıha gerilerek öldürülmesi bu yüzden)

Bu arada, tarih onu, yani Şeyh Bedrettin 'Alevi ya da Bektaşi olarak anmıyor; lakin ne gariptir ki; ahlakı, öğretisi, felsefesi ve peşinden gidenleri ile bir Alevi /Bektaşi geleneği Şeyh Bedrettin'de vücut buluyor.

Filmde semah sahneleri canımızı alıyor neredeyse!

Ve baştan sona her yer eline, beline, dilne hakim ol der gibi.

"Hakikat Şeyh Bedreddin" filminin can alıcı sahneleri - Resim : 1


Filmin finaline doğru sertleşen savaş sahneleri, inançla savaşa ve ölüme gitme istekleri; tarihin onları katlettiğini bilmemize rağmen bir heyecan yaratıyor. (Bu arada filmde savaşçı ve örgütçü yönüyle Torlak Kemal ve Börklüce Mustafa daha ön plana çıkarılmış)

Asılmaya giden Bedrettin'e, Beyazıt Paşa'nın "Ne o şeyh, sararmışsın" diyerek alay etmesi, "Güneş de batarken sararır" cevabıyla bir efsanenin ölse de dirileceğini, güneşin bir gün tekrar doğacağını anlattığı en güzel karelerden biriydi.

"Madem ki kerre mağlubuz; netsek, neylesek Zaid gayri uzatma sözü. Madem ki fetva bize ait, verin ki basak bağrına mührümüzü diyerek ölüme giden Bedrettin.

Filmin yönetmeni, 1993 yılından beri Grup Yorum'la müzik yapan Hakan Alak " Muhalif bir film yapmadım, gerçeği anlattım" diyor.

Torlak Kemal'de Saygın Soysal, Börklüce'de Bülent Emrah Parlak çok başarılı.

Yılların eskitemediği şarkıcı Suavi ise saçı, sakalı ve hüzünlü yüzüyle harika bir Şeyh Bedrettin olmuş.

Film boyunca, hatta ölüme giderken bile inanıyorlar; Devran elbet dönecek, padişahın da çarkı kırılacak.

Hakikati arayan herkesin gönlünde yatar, hep yatacak Şeyh Bedrettin.

Her inanan ve başkaldıran kendi halince Bedrettin'dir, kalın sağlıcakla.

Özlem Kalkan