Ayakkabısını hiç giyemeyen bir külkedisi

20. Yüzyılın en fazla izlenen canlı yayını, 20 yaşındaki Prenses Diana'nın İngiliz Kraliyet ailesine gelin olarak kabul edildiği düğün töreniydi… Sadece somurtkan ve soğuk Anglosaksonların değil, tüm dünyanın sevgisini kazanmış ama istediği sevgiyi bulamamış bir mahzun prensesti o… Özlem Kalkan yazdı…

Ayakkabısını hiç giyemeyen bir külkedisi

Giydikleri, tavırları, ilk başlardaki utangaçlığı, aldatılması, sarayla ilişkileri ve boşanmasıyla olduğu kadar trajik ve esrarlı ölümüyle de yine 20.YY'ın en fazla konuşulan ismi olmayı başarmıştı Prenses Diana..

Bu boşanma ve sarayın içinde dönen entrikalar ve de bitmek bilmez skandallarla, magazin dünyası çok yakın marke halinde olsa da gerçekte ne yaşadığını sadece bir tek Diana'nın kendisi biliyordu!
Yaşadıklarını, boşanma sürecinde sarayı karşısına alma pahasına cesurca anlatırken, kendisi ile mezara giden sırları da vardı kuşkusuz…

''Spencer'' belki de şu ana kadar onun yaşadıklarını anlatan ya da empati ötesinde anlatmaya çalışan bir film…

Diana Frances Spencer, kraliyet mensubu olmadan önceki adı. Filmin bu isimle yapılmış olması dahi onun aslında hiçbir zaman o saraya ait olmadığını izleyicinin bilinçaltına işlemek için sanki!

Film 1991 yılında geçiyor. Kraliyet ailesinin Noel'i, Sandringham Sarayı'nda karşılama kararı ve Diana'nın hem saray mensupları ile hem de kendi içinde hesaplaşması… Sürekli Diana üzerinde dönen kamera, diğer kraliyet bireylerinin varla yok arası gösterilmesi filme esrarlı bir hava katıyor.

Arada Charles ve kraliçe ile bir iki diyalog da olmasa yok hükmündeler neredeyse(!) Buna karşın prensesin, sarayın çalışanları ile bol diyalog ve dertleşme sürecine daha çok yer ayırmış yönetmen. Bu olumsuz bir eleştiri değil, tersine çok iyi kotarılmış bir film.

Dediğimiz gibi Noel için toplanmış bir aile, hummalı bir hazırlık süreci, özenle seçilen yemekler, asker misali hazırlanan hizmetkarlar… Geleneklerin ve saray teamüllerinin her şeyden üstün tutulduğu bir atmosfer… Gelenek adına saçmalıkların da hüküm sürdüğünü görmek, seyirci olarak bile geriyor! Noel yemeğinden evvel herkesin tartılması ve yemek sonrası 1,5 kg almak zorunluluğu; geceden ve yemekten ne kadar memnun ve mutlu ayrıldığının göstergesi… 1847’den bu yana uygulanan Prens Albert'ın bir geleneği bu!

KASVETLİ BİR SARAY: SANDRİNGHAM HOUSE

II. Elizabeth'in babası Kral VI. George'un öldüğü ev... Peyzajlı bahçeleri, geniş ormanlık alanları ile alabildiğine geniş, yeşil ama kasvetli. Filme görüntü açısından zenginlik kattığı bir gerçek ama…

Evliliğinin 10. yılında mutsuz bir Prenses… Artık gelenekleri boş vermiş, davetlere bile özellikle geç giden, giymesi zorunlu olanları bile elinin tersiyle iten, aldatıldığını ve sevilmediğini bilen; hatta Camilla ile aynı ortamlara bile sokulma utancını yaşayan, başkaldırmak ve isyan etmekte beis görmeyen bir kadın. Sadece tek bir şeyin farkındadır: O artık sadece bir annedir ve bu saray ve de bu saraydaki evliliği artık bitmiştir!

Geç geldiği Noel kutlamasında odasına konulan ''Ann Boleyn'' 'in biyografisi; Diana'nın kendisini onunla özdeşleştirmesini sağlamak ve ders çıkarmasını isteyenlerin sinsice bir oyunudur aslında. Film boyunca hem Diana hem de seyirci gergin tutuluyor bu konuda. Sanki sürüden ayrılmış ve ölümü hak etmiş havası veriliyor. Sürekli karanlık koridorlarda Ann Boleyn'i gördüğü kabusları, onunla konuşması, kusması, halüsinasyonları, sarayın içinde kaybolması ve saraya yabancılaşması ile oyunun sonuna gelmiş bir Prenses izliyoruz.

Kendisinin ve sarayın pek fark etmediği bir şey varsa; o da saray hizmetkarlarının ve tüm Britanya'nın hem Galler Prensesi Diana'ya hem de Spencer Diana'ya olan sevgisi, saygısı ve bitmek bilmez bağlılığıdır.

90 dakika boyunca izlediğimiz bir mutsuzluk; sonunu tüm dünyanın bildiği bir hikaye...

Filmin yönetmeni Pablo Lorrain. Daha önce Jacquelin Kennedy'in filmini yapmıştı. Orada muhteşem bir Jacguelin izlemiştik; burada da kostümleri, tavırları ve mahzunluğu ile iyi bir Diana var. Zaten Kristen Steward Oscar'ın en güçlü adayı.

Yolu açık olsun…

Ölümünün 25.yılında saygıyla andığımız bir prenses ve onun başarılı anlatımı…

Hepinize iyi seyirler…

Özlem Kalkan

Odatv.com