30 metrekareye sığdırılmış bir müzik tutkusu: Kasetçi Mehmet'in hikayesi...

Müzik, gökle toprak arasında bir ahenktir. (Konfüçyus)

30 metrekareye sığdırılmış bir müzik tutkusu: Kasetçi Mehmet'in hikayesi...

Yaşı en az 50 olan kuşak için müzik kasedi çok şey ifade eder ama; bugün geleceğimizi şekillendirecek olan o meşhur Z kuşağı için bir çöpten başka bir şey değil..! Hani şu sabahları zor edip '' ...falancanın son kasedi çıktı mı abi ?'' diye en önce sahip olmayı bile meziyet sandığımız, arkadaş çevresine havayla girdiğimiz dönemler! Madonna, Michael Jackson, Nilüfer, Bergen, Arif Susam, Kayahan, Zekai Tunca , Barış Manço, Gökben gibi binlerce ismin ve gazino kültürünün tavan yaptığı büyülü günler!
Hey gidi günler hey ..diye bağırasım var!

30 METREKAREYE SIĞDIRILMIŞ BİR MÜZİK TUTKUSU

Mehmet Koçoğlu ile telefonda konuştuktan sonra, Opera'daki yeni camiinin önünde iniyorum taksiden. Mehmet Bey, erkek esnafın bu kadar yoğun olduğu ve Ankara piyasasının en hareketli sokaklarını dolaşarak, tek başıma dükkana gelmeme razı olmadı, karşıladı beni; o kadar da nazik!
Nasıl biriyle karşılaşacağımı bilmiyordum önce çünkü; Ulus Çıkrıkçılar Yokuşu'nun ve İtfaiye Meydanı'nın muhafazakar yapısını düşünüp, Mehmet Bey gibi birini görünce biraz şaşırdım ve utandım açıkçası. Gayet modern biri; tüm nezaketiyle misafir ediyor beni.

30 metrekareye sığdırılmış bir müzik tutkusu: Kasetçi Mehmet'in hikayesi... - Resim : 1

Burası, Aysın sokak No19/ A -KOÇ PLAK. Kapıdan girer girmez 60,70, 80 ve 90'ların en popüler, artık dinozor döneminden kalma diyebileceğimiz tüm orijinal kasetlerini görüyorum.. Kolay değil; tam 40 yılın müzik tutkusu bu dükkanın dokusuna sinmiş.. Beni ilk karşılayan ''BERGEN'' oluyor; tüm hüzünlü hikayesi ve tek gözüyle. Bu aralar çok popüler ya hani...
Hepi topu 30 metrekarelik bir dükkan burası ama; hani bir zamanlar İstanbul/ Unkapanı Plakçılar Çarşısı vardı. Burası tek başına orası eder ! Tarihi bir semt burası; bir o kadar da yıkık dökük. Üstte eski Ankara evleri seyrediyor bizi.

40 YILLIK AŞK VE BİTMEYEN MÜZİK SEVDASI...

Mehmet Koçoğlu 54 yaşında. Gümüşhane/ Şiran doğumlu; üstelik 9 çocuklu rençber bir babanın oğlu. Hikayesini anlatmaya başlamadan önce Gümüşhane'nin bir köyünden, hem de toprakla uğraşan insanların içinden böyle birinin nasıl çıkabileceğini anlayamıyorsunuz; hani baba toprakla uğraşınca siz de o işi ve o yolu seçmek zorunda kalırsınız ya...

30 metrekareye sığdırılmış bir müzik tutkusu: Kasetçi Mehmet'in hikayesi... - Resim : 2
Mehmet Koçoğlu

''Müzik başka bir seyyare'' diye başlıyor söze Mehmet Bey. Köyümüzde okul yoktu, babam Tokat'a gönderdi beni orta ve liseyi okumam için. Lise 1'deyken, yeni evlenip gelin giden ablamı ziyaret için Ankara'ya yaptığım bir yaz yolculuğu sırasında başladı her şey'' diyor. Yıl 1983 ..Otobüsün şoförü '' Yallah şoför yallah'' diye bir şarkıyı çalıyor. Şarkıyı İbrahim Tatlıses söylüyor. sözleri ve müziği nedense çok hoşuma gitti ama; şoför ne yazık ki bir kere çaldı; ben de tekrar çalar mısın? demeye çekindim. Ankara' ya varır varmaz bulduğum her kaset dükkanına gittim ama; ne yazık ki bulamadım şarkıyı...'

Bu olay, sonradan çılgınca bir tutkuya dönüşecek olan müzik sevdasının da nirengi noktası olmuş. Bulduğu her kasedi; ucuz pahalı ya da iyi kötü diye ayırmadan satın alıp koleksiyon yapmaya başlamış. Bu tutkusu o kadar ileri gitmiş ki artık mutfak raflarından duvar oyuğuna kadar kaset saklamadığı bir boş alan bırakmamış.

Peki sorun oldu mu bu? diye soruyorum. Gülüyor ''elbette" diyor.. Eşim de sorun etti ama, vazgeçmem mümkün değildi'' diye cevaplıyor.. Çocukken 74 yılındaki Kıbrıs Çıkarması için köye radyo getirmiş bir gün muhtar. ''Bir köye bir radyo. Düşünün hele'' diyor.'' Televizyon bile değil. Biz nerden dinleyeceğiz müzik!''

30 metrekareye sığdırılmış bir müzik tutkusu: Kasetçi Mehmet'in hikayesi... - Resim : 3

1989 Yılında Ulus Gençlik Parkına İbrahim Tatlıses ve Hülya Avşar gelince koşmuş hemen. Yıllar önce dinleyip de bulamadığı şarkıyı istemiş. Hiç unutamıyor o günü. O gün beyninin bir yerlerinde müzikle ilgili bir şeyler yapma düşüncesi şimşek gibi çakıyor ve şu an bulunduğumuz dükkanı açıyor bir yıl içinde.

Yıl 1990, sermaye yok, ama kafaya koymuş bu kaset işini. Sadece müzik değil, video kasetlerin de kapış kapış gittiği bir dönem var; onu da yapıyor kısa bir dönem. 94 yılı itibariyle çıkan CD'ler biraz çomak sokmuş tekere. O sırada herkes elinde çuvallarla artık gözden düşmüş eski kasetlerini getirip bırakıyor üç kuruşa ama; Mehmet Bey için hepsi çok değerli. 2 tır mal birikmiş, hepsini de antika gibi korumuş. ''Plak Kırılır, flash bellek patlar, CD çizilir ama; kaset taş gibi sağlam kalır'' diyor. Plak, makara, kartuş ve kaset diye yaptığı sıralama ile sanki ilk çağdan yeni çağa bir devrim ve tarih dersi anlatır gibi. Konuşurken ve bana dükkanın tarihini anlatırken sanki çocuğundan bahseder gibi gururlu...

30 metrekareye sığdırılmış bir müzik tutkusu: Kasetçi Mehmet'in hikayesi... - Resim : 4

ANTİKACI MUAMELESİ GÖRÜYORUM

''2012 de kaset tamamen çıktı Türk insanının yaşamından; hantallaştı ve atıl oldu. İşte o tarih itibariyle 50 yaş üzeri nostalji için akmaya başladı dükkana..'' diyor. Tam o sırada üniversiteli bir genç kız giriyor kapıdan. İlhan İrem kasedi soruyor; ardından da ben yaşlarda bir kadın Safiye Ayla plağı! Kimler gelmedi ve neler sorulmadı ki! Pet Shop Boys, George Michael, Ajda Pekkan'ın 1975 albümü! '' Artık antikacı gözüyle bakıyorlar bana'' diyor keyifle.
Ne sorulsa, hiç aramadan küçücük dükkandan çıkartıp koyuyor müşterinin önüne..! Mehmet Bey'in bir sihirbaz olduğunu düşünmeye başlıyorum artık.

Peki şu an en çok ne satılıyor ? diye sorduğumda; hiç düşünmeden ''BERGEN'' diyor. Dikkat ettim de sanki kasetleri biriktirirken sanatçılarla da duygusal bağ kuruyor. '' Kendi dalında tekti Bergen; hala da öyle'' diyor...

30 metrekareye sığdırılmış bir müzik tutkusu: Kasetçi Mehmet'in hikayesi... - Resim : 5

Peki hiç unutamadığınız anılarınız var mı bu dükkanda? diye sorduğumda '' Ohooo...'' diyor. Hemen aklına gelenlerden bir tanesi : ''Bir adam geldi bir gün. Bir Almancı sanatçı vardı; çok da bilinmez Türkiye'de'' diyor. Mustafa Çiftçi imiş adı. Adam nedense yıllarca aramış onun albümünü; tam 15 yıl. Alay dahi etmişler kendisiyle, bulamamış bir türlü. '' Biri tavsiye etmiş. Buraya geldi son çare ve ilk soruşta önüne koydum'' diyor. Ne yaptı peki? Sevindi mi? dedim '' Hayır bayıldı..!'' demez mi?

Eski model siyah beyaz televizyon, walkman ve müzik setleri de var. 90'larda pop müziğin yeni dalgası ile birlikte çok revaçtaydılar. Müzik seti olmayan ev eksikti o günlerde. Mehmet Bey 1993 yılında bir karı kocaya müzik seti satmış 50 liraya. Haymana' dan gelen, toprakla uğraşan insanlardı diyor. Tam 10 yıl sonra '' Bize bozuk mal verdin, paramızı geri isteriz..'' diye geri gelip müzik setini iade etmek istemişler. Mehmet Bey de vermiş 50 TL'yi geri. Bu tartışmanın tam ortasında bir müşteri gelmiş. Adam eski tip müzik seti arıyormuş, saymış 1000 TL'yi almış hemen. '' O karı koca ne yaptı peki? diyorum merakla ve gülerek. '' Burada kavga ettiler, ama öyle böyle değil'' diyor...

30 metrekareye sığdırılmış bir müzik tutkusu: Kasetçi Mehmet'in hikayesi... - Resim : 6

Saatler geçmiş. Müziğin ve anıların sonu gelmiyor; müşteri de sıklaşmaya başladı. Fazla meşgul etmek istemiyorum ama; benim için de genç kızlığıma dönüş ve zamanda yolculuk oldu sanki. İzin istiyorum Mehmet Bey'den.
Giderken Hamiyet Yüceses'in Makberini çalıyor bana... Ses dükkandan sızıp itfaiye esnafına ulaşırken atlıyorum taksiye.. ''Tekrar geleceğim ..'' diyorum ama; bu kez kaset almak ve unuttuğum şarkıları bu dükkanda dinlemek için.. Tarihi bir semtin içinden geçtim melodilerle sanki.. Arkamda bırakıyorum koca bir müzik arşivini ama dilimde bir Münir Nurettin Selçuk bestesi '' Dönülmez Akşamın Ufkundayız, vakit çok geç...''
Özlem Kalkan

Odatv.com

koç plak mehmet koçoğlu kaset Özlem Kalkan