Türkiye ziyaretinin perde arkası

Onur Sinan Güzaltan yazdı...

Türkiye ziyaretinin perde arkası

Körfez siyaseti dalgalı.

ABD’nin küresel ölçekteki gerileyişinin yarattığı merkezkaç etkisi Körfez’de de etkisini gösteriyor.

Rusya ve Çin’le yakınlaşma eğilimi gösteren Suudi Arabistan, Türkiye ve İran’la yakın ilişkiler geliştiren Katar’dan sonra, sadık müttefik Birleşik Arap Emirlikleri’de (BAE) Washington’dan uzaklaşma sinyalleri veriyor. Somutlaştırırsak;

DERİNLEŞEN BAE-ÇİN İLİŞKİLERİ

Çin’in BAE Büyükelçisi NiJian’ın “okyanus kadar derin” ifadeleriyle tarif ettiği BAE-Çin ilişkileri enerjiden (Çin, BAE petrolünün en büyük alıcısı), teknolojiye (BAE, ABD’nin yaptırım uyguladığı Çinli Huawei şirketiyle, 5G internet altyapısı kurulması konusunda anlaşma aşamasında) ve ziraate (Dubai’ye 50 kilometre uzaklıktaki Nazwa Çölü’nde Çinlilere ait çiftliklerde, BAE’nin pek çok şehrinin yanı sıra Emirates Airlanes’a gıda tedariki yapılıyor) kadar uzanıyor.

Wall Street Journal’de yer alan 19 Kasım tarihli habere göre ise BAE ve Çin askeri alanda da iş birliği yapıyor ve bu kapsamda Çin, Abu Dabi’nin 50 kilometre kuzeyinde yer alan stratejik Khalifa Limanı’na askeri bir üs inşa ediyor. BAE’li kaynaklar ilgili haberi yalanlasa da WSJ’da böyle bir haber yayınlanması manidar.

İRAN'LA DİPLOMATİK İLİŞKİLER

İran’ın ABD ambargosunu Birleşik Arap Emirlikleri üzerinden deldiği bilinen fakat pek seslendirilmeyen bir gerçek. Bu gerçeğin seslendirilmemesinin altında ABD’nin, İran’ın ambargoyu delerken kullandığı yolları dahi kontrol altında tutma gayesi olması muhtemel.

Bugüne değin, BAE-İran arasındaki siyasi ilişkiler gergin bir seyir izledi. İki ülke Irak, Suriye ve Yemen başta olmak üzere bölgedeki pek çok çatışmada farklı cephelerde yer aldılar.

Fakat son günlerde yaşanan diplomatik trafik, Tahran ve Abu Dabi yönetimlerinde bütün anlaşmazlık noktalarına rağmen karşılıklı olarak ilişkileri rayına oturtma iradesi olduğunu gösteriyor.

BAE Devlet Başkanı Halife Bin Zayed Al Nahyan’ın siyasi danışmanı Dr. Enver Gargaş söz konusu iradeyi şu ifadelerle açıklıyor; “İran’ın Irak, Suriye ve Yemen’e müdahil olmasından tedirginlik duyuyoruz fakat tansiyonu düşürmek için adımlar attık. Önümüzdeki on yıllar boyunca bölgenin bedelini ödeyeceği bir çatışmayı istemiyoruz (…) Birlikte güven ve sürdürülebilir bir statüko inşa edebiliriz.”

BAE ve İran arasında gelişen ilişkilerin Washington’da rahatsızlık yarattığı ise aşikar.

SURİYE YÖNETİMİYLE NORMALLEŞME

BAE, Suriye iç savaşının patlak verdiği 2011 yılından bu yana muhaliflere açık destek veren ülkelerin başında geldi.

Bu durum Suriye ordusunun, ülkenin büyük kısmında kontrolü sağlaması sonrası değişti. BAE Dışişleri Bakanı Abdullah Bin Zayid Al Nahyan’ın 9 Kasım’da Şam’a gerçekleştirdiği ziyaret bu değişime işaret ediyor.

BAE’nin Suriye konusunda ön almasının altında, bölgesel liderlik iddiasının yanı sıra savaş sonrası bölgede Türkiye ve İran etkisini dengeleme siyaseti yattığı değerlendirmeleri yapıldı. Bu konuda BAE yönetimi üzerinde etkisi olan İngiltere’nin de rolünü yadsımamak gerekiyor.

ABD ise gelişen BAE-Suriye ilişkilerine tepkili. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, Esad-Nahyan arasındaki görüşmeyle ilgili olarak “kaygılıyız” açıklaması yaptı.

TÜRKİYE'YLE YENİDEN KURULAN İLİŞKİLER

Türkiye ve BAE, Ortadoğu’da farklı cephelerde yer aldılar.

BAE’nin 15 Temmuz 2016 CIA-FETO darbe girişimine destek vermesiyle beraber iki ülke arasındaki bağlar tamamen koptu.

Fakat BAE yönetimi, son dönemdeki diplomatik açılımlarına Türkiye’yi de ekledi. 18 Ağustos’ta BAE Ulusal Güvenlik Danışmanı Tahnoun bin Zayed Al Nahyan Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kabul edildi. 24 Kasım’da ise Veliaht Prens Muhammed bin Zayed Al Nayhan’ın Ankara’yı ziyaret etmesi bekleniyor.

Diplomasi trafiği incelendiğinde, BAE’nin ABD’yle gerginlik yaşayan bir başka ülke olan Türkiye’yle de ilişkileri normalleştirmeye çalıştığı anlaşılıyor.

Peki BAE’nin ABD’ye alternatif arayışına girmesinin arkasında ne yatıyor?

Bölge kaynakları, ABD ve BAE arasında 3 farklı fakat aynı zamanda birbirini tamamlayan anlaşmazlık noktası olduğu bilgisini paylaşıyorlar;

-Dünyanın geri kalanı gibi BAE yönetimi de ABD’nin küresel anlamda zayıfladığının farkında ve bölgesel liderlik iddiasını önümüzdeki dönemde de sürdürebilmek için alternatifleri dışlamayan çok kutuplu bir dış politika anlayışına yöneldi.

-İsrail’in BAE’nin sunduğu enerji hattı projesini reddetmesi sonrası, Abu Dabi yönetiminin alternatif yol arayışlarına yöneldiği ve bu nedenle Türkiye ve İran’la anlaşmaya çalıştığı yönünde değerlendirmeler mevcut.

-Değerlendirmelerden en somutu ise ABD yönetimi ve BAE arasında Belarus’ta yaşanan bir anlaşmazlıkla ilgili. İddiaya göre ABD, bölgenin “büyük abisi” olarak kabul edilen Suudi Arabistan vasıtasıyla Abu Dabi yönetimine Belarus’taki yatırımlarını sonlandırma çağrısında bulundu. Fakat ABD’nin çağrısı BAE yönetimi tarafından kabul görmedi. Emirlik ailesine ait Belarus’ta iş yapan bir şirketin ABD tarafından yaptırım listesine alınması ve Avrupa’yla yaşanan mülteci krizinde Belarus Devlet Başkanı Lukoşenko’nun BAE’yi arabulucu olarak önermesi bu iddiayı doğrular nitelikte.

Körfez’deki BAE eksenli gelişmeleri bir arada değerlendirdiğimizde, gerileyen ABD’nin arkasında bıraktığı boşlukların yeni ittifaklar, ilişkiler ve söylemlerle doldurulduğunu görüyoruz.

Merkez kaç etkisi devam ederken, Batı Asya merkezli olmak üzere bölgesel iş birliği fırsatları doğuyor.

Onur Sinan Güzaltan

Odatv.com

Not: Bu makale ilk olarak United World International analiz sitesinde İngilizce olarak yayınlanmıştır.