Sonunda AKP'nin dış politikasını yetkili ağız yazdı

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Genel Koordinatörü ve Sabah yazarı Burhanettin Duran, AKP'nin dış politikasını köşesine taşıdı.

Sonunda AKP'nin dış politikasını yetkili ağız yazdı

SETA Genel Koordinatörü, Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu üyesi ve Sabah yazarı Burhanettin Duran, Sabah'taki "BAE ile normalleşmeyi sorgulamak" başlıklı yazısında AKP'nin dış politikasını yazdı.

Muhalefetin, Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasındaki normalleşmeyi sorgulama şeklinin, dış politikanın sürekli iktidarın lehine işlediğini belirten Duran "AK Parti dönemi dış politikasında ideoloji ve söylemin belirleyici olduğunu sanıyorlar. Halbuki milli çıkarın takibinde asıl etken pragmatizm ve rasyonalitedir" dedi.

Duran şunları kaydetti:

"Siyasi akıl, mevcut dönemin güç denklemlerini ve ilgili aktörlerin değişen tercihlerini gözeterek milli çıkara ulaşmaya çalışır.
İlişkilerdeki hasımlık, rekabet ve işbirliği modelleri milli çıkar temelinde ve dinamik şekilde belirlenir. Söylem de bunun için seferber edilir.

Muhalefet, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 19 yıldır dış politika ile iç politika arasındaki etkileşimi güçlü bir şekilde yönlendirmesinden rahatsız.
Kimi zaman söylemle mücadele etmesini, kimi zaman da milli çıkar temelinde pragmatizm göstermesini sorun ediyorlar. Dahası, eleştirdikleri dış politika tercihlerinin bir süre sonra Erdoğan tarafından dönüştürülmesine bozuluyorlar.

Bu da muhalefeti duygusal, irrasyonel konuma itiyor. Son örnek CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun BAE ile normalleşmeye verdiği tepki oldu:

"Ne oldu senin Rabia'na, İhvan'ına? Hep söylüyorum; Saray'ın her şeyi yalan dolan, her şeyi boş algılardır. Ucunda para varsa anında satarlar davalarını. Hakiki Müslümanların Saray'ın yanında yeri yoktur."

Kılıçdaroğlu'nun son cümlesinin dudak uçuklatacak şekilde dini söylemi siyasete alet etme örneği olmasını şimdilik bir kenara bırakalım. Bazı yazarlar bu tepkiye 15 Temmuz darbe girişimini finanse ettiği iddia edilen ülke ve veliaht ile görüşmenin ahlaki anlamını sorgulamayı eklemiş.
Bazıları, yaklaşık bir yıldır hazırlanan normalleşmeyi son kur atağı meselesine bağlayarak "Ekonomik kurtuluş BAE ile mi yapılacak?" eleştirisine varmış. Daha analitik olanları BAE ile normalleşmeyi "İhvan'ın ve siyasal İslam'ın bitişi" olarak nitelemiş.

ASLINDA NE OLDU

Arap Baharı döneminde Türkiye, seçimlerle gelen siyasetçilere destek verdi, darbelere karşı çıktı. Mısır'da Mursi ve Tunus'ta Gannuşi buna örnekti. Türkiye, söylem düzeyindeki darbe eleştirisini hiçbir zaman "demokrasi promosyonu" gibi bir politikaya çevirmedi.

Libya'da, Doğu Akdeniz'deki kendi milli çıkarları için meşru hükümetin yanında oldu. Sisi darbesini eleştirdi ancak daha ileri gitmedi. Hatta Suriye'ye en son askeri müdahale eden (2016) ülke oldu.
Amaç, PKK-YPG koridorunu temizlemek ve mültecilere güvenli bölge oluşturmaktı, hâlâ öyle. Demokratik iktidarların statükocu Körfez güçler tarafından yıkılması üzerine Türkiye'ye gelen (İhvan dahil) muhalifleri de ilgili ülkelere karşı örgütlemedi. Ancak aynısı karşı taraf için söylenemez.
Demokratik İslamcı partilerin Arap dünyasını dönüştürmesinden korkan statükocular, hedeflerine Türkiye ve Erdoğan'ı da koymuştu. Körfez medyasının Türkiye'ye saldırdığı dönemde Erdoğan, siyasal İslam'ın hamisi ya da temsilcisi olarak gösterildi. Peki ne oldu da karşı taraf vazgeçti?

ASIL SORULAR

İhvan'ı terör örgütü ilan ettirdikten sonra İran ve Türkiye'yi sınırlandırmaya çalışan Körfez'in iddialı bölgesel dizayn projesi başarısızlığa uğradı. Yine Türkiye'nin 2016 sonrasında Suriye, Katar ve Libya hamleleri ezberleri bozdu. Trump'ın gidişi ile ABD'nin Körfez politikasındaki değişim, aktörlerin hesaplarını revize ettirdi ve bölgede normalleşme rüzgârlarını estirdi. O zaman doğru soru şöyle mi olmalı?

Ne değişti de bazı ülkeler "İslamcı Erdoğan karşıtlıklarını" terk ettiler. Yani çarşamba günkü ziyaret, Körfez'de Türkiye'yi siyasal İslam'la özdeşleştiren karşıtlığın bitişi midir? Erdoğan'ın bölge siyasetinin zaferinin kabulü müdür? Ankara, hiçbir ülkenin içişlerine müdahale edecek, saldıracak bir politika yürütmedi.

Gerekirse milli güvenliğini korumak için siyasi ve askeri gücünü meşru yollarla kullanmaktan da çekinmedi. Unutmayalım, devletler arasındaki gerilimler karşılıklı olarak milli çıkarların rasyonel yeni değerlendirmesiyle giderilebilir."

Odatv.com

Burhanettin Duran AKP dış politika