Ardında kim vardı… “Şok stratejisi” bir dönemi böyle kapattı

Kayahan Uygur yazdı...

Ardında kim vardı… “Şok stratejisi” bir dönemi böyle kapattı

Naomi Klein, "Şok Doktrini, Felaket Kapitalizminin Yükselişi" adlı kitabında istihbarat örgütlerinin günümüzdeki misyonu toplum mühendisliğinin siyasal, sosyal krizler, doğal felaketler ve terör olaylarından yararlanılarak yapıldığını anlatır. Geçtiğimiz hafta İtalyan sol şiddet örgütü Kızıl Tugaylar’ın "Brigate Rosse" ikinci kuşak önderlerinden Giovanni Senzano’nun yakalanışının 40’ıncı yıl dönümü idi (13 Ocak 1982). Bu tarih, İtalya’da “kurşun yıllar” olarak anılan ve ülkenin ardı ardına gelen büyük terör olaylarıyla sarsıldığı 1970-80 döneminin kapanışı sayılmaktadır. Sağ ve sol örgütlerin, mafyanın, mason locası P2’nin, Vatikan’ın en çok da “Gladyo” gibi değişik adlarla istihbarat örgütlerinin adının geçtiği bu dönemde uygulanan “gerilim stratejisi” tipik bir “Şok Doktrini” örneğidir.

Ardında kim vardı… “Şok stratejisi” bir dönemi böyle kapattı - Resim : 1
* İtalya’da şok doktrini uygulandı
Ardında kim vardı… “Şok stratejisi” bir dönemi böyle kapattı - Resim : 2
* Naomi Klein’ın toplum mühendisliğini anlatan kitabı.

İTALYA’YI SARSAN OLAYLAR

Bu yazıda sol şiddet örgütü Kızıl Tugaylar’ın bazı liderleri hakkında örgütün kendi içinden gelen iddiaları ele alacak ve ilginç bağlantılar üzerinde duracağım. Bilindiği gibi Kızıl Tugayları'n en büyük eylemi 1978 yılında İtalyan Hristiyan Demokrat Partisi Başkanı, eski Başbakan Aldo Moro’nun kaçırılması ve hükümetin pazarlığı reddetmesi sonucu öldürülmesidir.

Ardında kim vardı… “Şok stratejisi” bir dönemi böyle kapattı - Resim : 3
* Aldo Moro’nun öldürülmesi

O dönemde örgütün başında olan Mario Moretti 4 Kasım 1981’de yakalanmış, örgüt içinde onunla liderlik rekabeti olan Giovanni Senzani onun yerine geçmiştir. Senzani ve ekibi de aynı yıl yine Hristiyan Demokrat liderlerden Ciro Cirillo’yu kaçırmışlardır. Bu kez hükümet pazarlık etmiş ve mafya örgütü Comorra ve İtalyan İstihbaratı SİSMİ üst yöneticisi Francesco Pazienza olaya dâhil olmuştur. Cirillo serbest bırakılmış, bir yıl sonra da örgüt büyük ölçüde dağıtılmıştır.

İKİNCİ DÖNEM KIZIL TUGAYLARIN ARDINDA KİM VARDI

Ancak Moretti ve Senzani Kızıl Tugayların kurucu liderleri değildir. Örgütün kuruluş tarihi dünyadaki birçok benzerleri gibi 1970’tir. Kurucuları Alberto Franceschini, Renato Curcio ve 1975 yılında çatışmada ölen ünlü kadın devrimci Margherita Cagol’dür. Bu tarihten sonra örgüt büyük darbe yemiş ve “Birinci Kızıl Tugaylar” dönemi sonra erip örgüt Moretti, Senzani ve arkadaşlarının yani “İkinci Kızıl Tugaylar” ekibinin eline geçmiştir. Örgütün eski lideri Alberto Franceschini, 2004 yılında yayınlanan “Che cosa sono-Onlar Kimdir?” başlıklı kitapta gazeteci Giovanni Fasanella’ya yaptığı açıklamalarda 1975’te dağılan ilk Kızıl Tugaylar sonrasında yeni yapıya küresel istihbarat örgütlerinin sızmış olduğunu vurguluyor.

Ardında kim vardı… “Şok stratejisi” bir dönemi böyle kapattı - Resim : 4
* Kızıl Tugayların kurucusu ünlü kadın devrimci Margherita Cagol
Ardında kim vardı… “Şok stratejisi” bir dönemi böyle kapattı - Resim : 5
* Ajanlıkla suçlanan isimlerden Giovanni Senzani

Franceschini örgütün bazı eylemlerinin arkasında bir “İl Grande Vecchio” (büyük yaşlı adam- İtalyan kültüründe kuklacı) bulunduğunu iddia ediyor. Bu iddia kimileri tarafından örgüt içi fraksiyon çatışması nedeniyle yapılmış bir suçlama olarak yorumlanmışsa da, kendisi de Başbakanlık yapmış ve devlet bilgileri elinin altında bulunan sosyalist Bettino Craxi tarafından da doğrulanmıştır. Craxi, “bir dönemdeki yol arkadaşlarımız bir baktık ki daha sonra kuklacı haline gelmiş” demiştir. Craxi’nin bu sözleriyle eski tüfeklerden Corrado Simioni’yi kast ettiği biliniyor. Simioni, ılımlı bir sosyal demokrat görünümündeyken 1960’larda bireysel şiddet yanlısı olmuştur, Aldo Moro’yu öldürdüğü bilinen Moretti’yi örgüte sokan da odur. Simioni ve onun arkadaşları olan üst düzey entelektüel bir grup (Giovanni Mulinaris, Franco Troiano, Innocente Salvoni et Francoise Tusher) iddiaya göre devrimci sol örgütlerin tepesinde yönlendirme yapacak gizli bir çatı örgütlenmesi kurmuşlardır.

Ardında kim vardı… “Şok stratejisi” bir dönemi böyle kapattı - Resim : 6
* Bir başka suçlanan isim Mario Moretti
Ardında kim vardı… “Şok stratejisi” bir dönemi böyle kapattı - Resim : 7
* Kızıl Tugayların kurucusu Alberto Franceschini

PARİS’TE BİR DİL KURSU: HYPERİON

Simioni arkadaşlarıyla birlikte 1960’ların sonunda Paris’e gitmiş ve orada “Hyperion” adlı bir dil okulu kurmuştur. Bu okulun Londra, Brüksel ve Bonn’da şubeleri olmuştur. Okulun Roma bürosunun içinde İtalyan istihbaratı SİSMİ’ye ait firmaların bulunduğu bir iş merkezinde açıldığı daha sonra anlaşılmıştır.

Ardında kim vardı… “Şok stratejisi” bir dönemi böyle kapattı - Resim : 8
* Kuklacı olmakla suçlanan entelektüel Corrado Simioni.

Paris’teki Hyperion dil okulu çevresi 1960’lı ve 70’li yıllarda dünyadaki tüm bireysel şiddet yanlısı örgüt militanlarının, İRA, ETA, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi ve diğer ülkelerin benzer örgüt üye ve yöneticilerinin takip ettikleri veya dil öğrendikleri bir “karargâh” haline gelmiştir. Bu kurum döneminde ve o sayede kurulan ilişkiler sonucu Paris uzun yıllar boyunca bireysel şiddet yanlısı solun önemli bir merkezi olarak kalmıştır.

İşin daha da ilginç tarafı terör uzmanları bu dil okulunun arkasında iki büyük devletin işbirliği halinde oluşturdukları bir yapının, yani ABD ve Rusya’nın Yalta Koordinasyonu benzeri özel bir kuruluşun bulunduğunu iddia etmiş olmalarıdır. Dil okulunun “Hyperion” yani eski Yunan mitolojisindeki titanlar üzerindeki üst titanı simgeleyen adı da buradan gelmektedir. Bilindiği gibi İtalya’da uzun süre İtalyan Hristiyan Demokrat Partisi ile Komünist Parti arasında bir balayı yaşanmış ve İtalya’nın NATO’yu terk edip, Varşova paktında da yer almayan tarafsız ve bağlantısız bir statüye geçmesi söz konusu olmuştu. Bu durum dünyadaki nüfuz bölgelerini Yalta’da bölüşmüş olan ve herhangi bir değişiklik istemeyen ABD ve Rusya’yı ortak olarak rahatsız etmekteydi. İtalya’da 10-12 yıl aralıksız süren terörün nedeni ülkede yaratılan şiddet ve dehşet ortamı sayesinde bağımsızlıkçı yeni girişimleri engellemek ve ülkeyi iki süper devletin ortak arzularına göre şekillendirmekti.

KIZIL TUGAYLARDAN AĞCA OLAYINA

Kızıl Tugayların Hristiyan Demokrat politikacı Ciro Cirillo’yu Napoli’de kaçırdıkları tarih olan 27 Nisan 1981 ile Mehmet Ali Ağca’nın Roma’da Papa’ya suikast girişiminde bulunduğu 13 Mayıs 1981 arasında sadece 15 gün var. İki olayı birleştiren isim ise SİSMİ yöneticisi Francesco Pazienza’dır. Pazienza, Cirillo’nun kaçırılmasından hemen sonra bir yandan Kızıl Tugay lideri Senzano ile görüşürken, Ağca yakalandıktan sonra da defalarca onu hücresinde ziyaret etmiştir. Pazienza, Ağca’ya kendine eylem emrini Bulgarların verdiğini söylemesi için de baskı yapmıştır. Öte yandan, Ağca’nın ilişki kurmuş olduğu Bulgaristan’daki Türk mafyası ile Pazianza’nın çok sıkı ilişkileri bulunan Napoli mafyası Camorra zaten etle tırnak gibidir.

Ardında kim vardı… “Şok stratejisi” bir dönemi böyle kapattı - Resim : 9
* Kızıl Tugaylar ve Ağca ile ilişkili İtalya Gizli Servis Yöneticisi Francesco Pazienza

İtalya eski Başbakanı Craxi, Kızıl Tugaylara Hristiyan Demokrat Cirillo’yu kaçırma görevinin Paris’teki Hyperion grubu ve Corrado Simioni tarafından verildiğini ima ediyor. Peki, Papa’ya suikast girişimi ile Hyperion’un ne ilgisi olabilir? Bireysel şiddet yanlısı küresel sol örgütlerin temas noktası Hyperion için aynı zamanda İrlanda Kurtuluş Ordusu (IRA) ile de bağlantılı deniliyor. Ve iddiaya göre küresel Yalta güçlerinde Papa’nın asıl rahatsızlık uyandıran faaliyeti medyada iddia edildiği gibi Polonya’da antikomünist Hristiyan Sendikacıları desteklemesi değildir. Ortada çok vahim başka bir gizli faaliyet vardır. Papalıkla ilişkili Banka Ambrosiano’nun İngiltere’de çok sayıda eylem yapan terör örgütü İRA’yı fonladığı belirtiliyor.

Katolik kilisesinin tüm parasını yöneten bu bankanın Papa’ya suikast girişiminden sonra 1982’de iflasının ilan edildiğini söyleyeyim. Genel müdürünün kendisini köprüden atarak intihar ettiğini, bir eli Kızıl Tugaylar’da, diğer eli Mehmet Ali Ağca’da olan istihbaratçı Pazienza’nın ise daha sonraki dönemde bu Banka’daki usulsüzlükler ve diğer suçlardan toplam 13 yıl hapis yattığını da anımsatayım. Eski İtalyan istihbaratçısının soruşturmada verdiği ifadede tanınmış Türk aşırı sağcı Abdullah Çatlı ile olan ilişkilerini de anlattığını ise özellikle vurgulayayım.

KIZIL TUGAYCI, KATOLİK VE DE MÜSLÜMAN GARAUDY’NİN YOLDAŞI

Bu arada kuklacı olmakla suçlanan Corrado Simioni’nin Ağca’nın suikast girişiminde bulunduğu Papa İkinci Jean-Paul tarafından Vatikan’da kabul edilerek Kasım 1992’de özel bir görüşme yaptığını da unutmayalım.

Kızıl Tugaycı, devrimci şiddet yanlısı Simioni’nin bir yandan da Fransa’nın 20’inci yüzyıl boyunca en tanımış “antikapitalist rahibi” Rahip Abbé Pierre’in özel sekreteri ve Katolik yardım derneklerinin başkanı ve saymanı olması da tüm bu ilişkiler yumağının önemli bir parçası sayılabilir. Rahip Pierre’in antisemit ve Filistin dostu görüşleri de ilginç olmakla birlikte bunların değişik ülkelerdeki devrimci sol örgütlerin eylemleri üzerindeki etkileri de araştırılabilir. Ancak bu çevrede dünyaca tanınan bir başka kişilik var ki “kambersiz düğün olmaz” dedirtecek cinsten. Fransız Komünist Partisi eski Merkez Komitesi üyesi, Paris Komünist Senatörü ve sonraki dönemlerin cihatçı yeni Müslümanı Roger Garaudy.

ŞOK STRATEJİSİ DEVİR KAPATIP DEVİR AÇTI

1950’lerden beri Abbé Pierre, 60’ların sonundan itibaren de Simioni’nin dostu olan Garaudy’nun 1982 yılında Müslüman olmasıyla ne rastlantıdır ki küresel planda sol şiddet devri kapanmış ve cihatçı terör başlamıştır. Garaudy’nin şiddet tercihi, İsrail düşmanlığı, siyasal İslamcılık ve Batı karşıtlığıyla ilgili fikirleri tüm bir kuşak İslamcı gençleri yakından etkilemiştir.

Güzel ve hiç de yalnız olmayan İtalya ise NATO’nun sadık müttefiki, Avrupa Birliği’nin önemli bir üyesi, Akdeniz’deki ABD üsleri ve ABD’deki çok önemli İtalyan toplulukları ve şahsiyetleriyle bugün eski konumundan farksız bir yerdedir. Aynı dönemde benzer eylemlere sahne olmuş güzel fakat yalnız ülke ise kuklacılar tarafından “Pakistanlaşmaya”, “Afganistanlaşmaya” doğru sürüklenmek istenilmektedir.

Kayahan Uygur

Odatv.com