Kayahan Uygur yazdı...
Soğuk Savaş Batı kampının Sovyet blokuna karşı zaferiyle bitip dev ülke Çin piyasa ekonomisi ile bütünleşince 1990’larda yeni bir dünya düzeni oluştu. Bu ortamda Çin, Vietnam, Küba gibi tek partili sistemler devam ederken onların yanında bir de melez rejimlerin doğuşu dikkat çekti.
Dünyada yeni bir küresel çatışma hatta nükleer savaş olasılığı medyanın gündeminde. Bu çok korkutucu bir gelişme kuşkusuz. Ancak belki daha ürkütücü bir gerçek de başarısız (batık) devlet sayısındaki büyük artış. Ve bizim için en önemlisi Türkiye’nin de aynı uçuruma doğru hızla sürüklenme olasılığı.
“Saat olsalar günde bir kez doğruyu gösterirler” bile diyemeyeceğim, liberallerin söylediklerinin tamamı yanlış çıktı. Hem de sadece Türkiye’de değil tüm dünyada.
“20’inci yüzyılın en önemli romanlarından birinde dünya lideri Atatürk’tür” desem şaşıran çok olur. Hâlbuki asıl şaşılacak olan tüm dünyada çok okunan ve ilgi gören bu romana Atatürk’ün ülkesinde adeta ambargo uygulanmış olmasıdır.
İkinci Dünya Savaşı’nda Nazilerin “son çözüm” olarak adlandırdıkları Yahudi soykırımının (Shoah) mimarlarından Adolf Eichmann savunmasında şöyle diyordu: “Ben bir devlet memuru olarak bana verilen görevi yerine getirdim, benim yerimde kim olsa aynısını yapardı.”
Batı dillerinde ırkçılık sözcüğünün karşılığı olan “rasizm” son yıllarda gittikçe daha az kullanılırken onun yerine yoğun olarak ”rasyalizm” yani ırksalcılık ifadesini duymaktayız.
Çağdaş kapitalist sistemin en iyi analizini ta 17’inci yüzyılda yapmış olan İngiliz filozof Thomas Hobbes’un ünlü “Bellum omnium contra omnes” sözü yani “herkesin herkese karşı savaşı” ifadesi adeta günümüzü anlatıyor.
Suriye İç Savaşı 2011 yılında başladığında kimileri bunu bir “vekâlet savaşı” (proxy war) olarak değerlendiriyordu.
Geçen hafta Ekvador’daki mafya teröründen söz etmiştim. Bu yazımda ise Latin Amerika’nın genel durumu ve karşı karşıya olduğumuz tehdidin büyüklüğü üzerinde duracağım. Konuya sadece TV dizilerinden aşina olanlar abarttığımı sanabilirler ama rakamlar her şeyi ortaya koymakta.
Siyasal İslam ile kapitalizmin sentezi bir ülkenin kalkınmasının anahtarı olabilir mi? Boğaziçi liberalleri, 2000’li yılların başlarında bu soruya Max Weber’den okuduklarını kendilerince uyarlayıp çok olumlu cevaplar veriyorlardı.
Ünlü Nazi dönemi araştırmacısı Josef Peter Stern, Hitler’in ideolojisi hakkında şöyle diyordu; “İçinden propagandayı çıkarın… Geriye saf hiçlikten başka şey kalmıyor.”
20’incı yüzyıla damgasını vuran en son isim Henry Kissinger 100 yaşında aramızdan ayrıldı. Onun yöntemlerini ve dünya siyasetindeki önemini anlamak günümüzün doğru bir değerlendirmesini yapmamızı sağlayabilir.
Türkiye İran için ne anlam ifade ediyor? Bu sorunun cevabını “5 deniz” teorisinde bulabilirsiniz. “5 deniz” Ortadoğu ile ilgili jeopolitik analiz belgelerinde ve özellikle Çin ve Rus yayınlarında sık rastlanan bir kavramdır.
İYİ Parti lideri Meral Akşener, Ankara'da gazetecilerin sorularını yanıtladı. Anayasa değişikliği ile ilgili konuşan Akşener, Odatv'de yayınlanan Kayahan Uygur'un yazısını herkesin okuması gerektiğini söyledi.
“Medeniyetler ittifakına ortak olacakken çatışma tuzağına balıklama atlamak” 16 Temmuz’da Odatv’de çıkan yazımın başlığıydı. Hâlbuki seçim sonrası dönemde ekonomide olduğu gibi dış politikada da belli ölçüde bir rasyonele dönüş olduğu sanılıyordu.
Bu temel fikirler üzerinde duran ve 20’inci yüzyılın en büyük fikir insanlarından olan Zinovyev Batı insanı ile Rus veya Doğu insanını ayırıyor. Batılı ticari değişim, sentez ve girişimcilik insanıdır. Doğulu ise kabile durağanlığını, bir olmayı, biz kalmayı önemseyen bir yapıdadır.
Küresel ısınma elbette yüzyılın olayı ama ona karşı tek çare olarak görülen fosil...
Kayahan Uygur
Kayahan UYGUR yazdı...
İtalya’da Başbakan Aldo Moro sol terörist kılığına girmiş ajanlar tarafından öldürüldüğünde (1978) İtalyan Komünist Partisi o ülkede oyların yüzde 50'sinden fazlasını almaktaydı. İsveç’te Başbakan Olof Palme kimliği hâlâ aydınlatılamamış kişiler tarafından ortadan kaldırıldığında (1986) İsveç sosyal demokrasisi tüm dünyada örnek alınan bir toplumsal kalkınma modeliydi.
ABD’de kutuplaşma en üst derecede. ABD Başkanı Biden 1 Eylül’de yaptığı tarihi konuşmada Trump liderliğindeki muhalefeti sert bir dille suçlayarak Amerikan demokrasisinin ilk kez tehlikede olduğunu vurguladı. Trump ve yandaşları ise küçük bir azınlığın ülkede teknolojik ve oligarşik bir rejim kurmak peşinde olduklarını iddia ediyorlar.
Konser yasakları, sanatçılara baskılar, yaşam tarzına müdahale, çağdaş kültür ve sanatı yozlaşma olarak damgalama ve bu doğrultuda kışkırtma ve kamusal hareketlenme çabaları giderek artıyor. Bu girişimlere tanık oldukça insanın aklına İran’daki “İslam Devrimi” denilen kargaşa döneminde yaşananlar geliyor.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır. Bu siteye giriş yaparak çerez kullanımını kabul etmiş sayılıyorsunuz.
