Fuller’in terörist yeğeni Cevher idam koridorunda

Kayahan Uygur yazdı: Graham Fuller bu konularda ağzını açmadı. 15 Temmuz 2016 tarihinde yine nasıl bir tesadüfse tüm arkadaşları Büyükada’da bulunan Fuller’in yaşamı böyle ilginç denk düşmelerle dolu...

Fuller’in terörist yeğeni Cevher idam koridorunda

Türkiye liberallerinin akıl hocası Graham Fuller’i tanımayan yoktur. Bu medyatik şahıs şimdi kızının Çeçen yeğeni Cevher’in idam edilip edilmeyeceği konusundaki tartışmalar dolayısıyla yeniden ABD’nin gündeminde.

FULLER, İLGİNÇ DAMADI VE AİLESİ

Fuller, kitaplarıyla siyasal İslam’ın teorisini yapmış, cumhuriyet değerleri ve laikliğin ülkeden nasıl tasfiye olacağına dair yazdığı makalelerle iktidara ve cemaatlere taktikler vermiş bir çevrenin “kanaat önderi”. Kendisi “30 yıldır emekliyim, bir ilgim yok” dese de eski bir ABD istihbaratçısı.

Fuller’in terörist yeğeni Cevher idam koridorunda - Resim : 1

Graham Fuller’in adını “Ankara Samantha” koyduğu kızı ne büyük bir rastlantıdır ki terör örgütleriyle bağlantılı Dünya Çeçen Konseyi yöneticilerinden Ruslan Çarnayev ile evleniyor. Ruslan, aynı zamanda ABD’nin resmi yardım kuruluşu USAID’de ve güvenlik alanında da aktif Halliburton petrol şirketine çalışmış biri.

Fuller’in terörist yeğeni Cevher idam koridorunda - Resim : 2

Graham Fuller

Yine ne büyük bir rastlantıdır ki Çeçen Ruslan’ın yeğenleri olan ve 2002’de ABD’ye getirilen iki kardeş Timur ve Cevher önceleri sadece turist iken kısa bir süre sonra önce oturma izni, sonra vatandaşlık alıyorlar. Siyasal İslam “büyük amcanın” sandığı gibi katı laik yönetimlerle mücadele eden, ılımlı bir barış güvercini (!) olmadığından iki İslamcı genç 15 Nisan 2013 Boston Maratonu terör eylemini yapıp, 3 kişiyi öldürüyor ve 264 kişiyi yaralıyorlar. Bunlardan Timur polisle çatışırken ölüyor, Cevher ise yargılanıp idama ve 20 kez ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm oluyor.

Fuller’in terörist yeğeni Cevher idam koridorunda - Resim : 3
Fuller’in terörist yeğeni Cevher idam koridorunda - Resim : 4

2021 duruşma salonu...

İDAM SÜRECİ YENİDEN BAŞLADI

Cevher’in 2015’de mahkûm olduğu dava dosyasında sadece Boston bombalamaları değil 11 Eylül saldırılarının 10’uncu yıldönümünde 11 Eylül 2011’de işlenen Waltham cinayetleri de var. Bu olayda 3 Yahudi uyuşturucu kaçakçısı boğazları kesilerek öldürülüyor, mahkeme bu olayı da Çarnayev kardeşlerin yaptıklarına hükmediyor. Bu dindar Müslüman gençler nasıl olmuşsa (!) Yahudilerle sıkı arkadaş oluyorlar ama ganimet bölüşümünden dolayı katliam yapıyorlar. Cevher’in idam kararında bu olayın önemli rolü var. Ancak bu konuda suçlama yapan İbrahim Todaşev adlı Çeçen’in de yine nasılsa tam da ifade verirken polis tarafından öldürülmüş olduğunu da tuhaflıklara ekleyelim.

İşte geçen hafta gündeme gelen konu bu idam kararı idi. Sanığın avukatlarının itirazı üzerine durdurulmuş bulunan idam kararı hakkında kamunun yani ABD hükümetinin ne diyeceği merakla bekleniyordu. Çünkü ABD Başkanı Biden seçim kampanyasında federal düzeyde idamın kaldırılacağını vaat etmişti ve sırası gelen idamların infazı da durdurulmuştu. Normal olarak zaten idama karşı olan Federal Hükümet’in Fuller’in kızının yeğeni Cevher’in davasında da idam hükmünün bozulmasına ses çıkarmayacağı sanılıyordu.

Fuller’in terörist yeğeni Cevher idam koridorunda - Resim : 5

Cevher hakkında ifade verirken öldürülen İbrahin Todaşev...

Sürpriz! Gelişme hiç de öyle olmadı. Yüksek Mahkeme’deki duruşmada Washington idamı bozan ve yeniden yargılama isteyen kararın kabul edilmemesini istedi. Böylece Biden hükümeti idam konusunda çok da radikal bir idam karşıtı tutumu olmadığını gösterdi. Yüksek Mahkeme’nin çoğunluğu muhafazakâr yargıçlardan oluştuğundan Cevher’in idamı sürecinin yeniden başlaması yönünde karar alınacağından herkes emin durumda.

GÜNÜMÜZDEKİ LAWRENCE

Bugüne dek gerek Çeçen kardeşlere yüklenen 2013 Boston bombalamaları ve gerekse 2011 Waltham katliamları konusunda ABD medyasında çok sayıda “kumpas iddiaları” ortaya atıldı. Tabii Graham Fuller bu konularda ağzını açmadı. 15 Temmuz 2016 tarihinde yine nasıl bir tesadüfse tüm arkadaşları Büyükada’da bulunan Fuller’in yaşamı böyle ilginç denk düşmelerle dolu. Gerçi 15 Temmuz-Büyükada kesişmesinin derin İslami yönleri bulunduğundan buna “tesadüf” değil “tevafuk” demek daha doğru olur(!).

İran’a gizli silah satışlarını ve Nikaragua’daki kokain ticaretini içeren CIA-Kontra skandalında da adı geçen Fuller, İslamcılığa olan düşkünlüğüyle ve İslam coğrafyasına olan ilgisiyle adeta çağımızın Lawrence’i olmayı aklına koymuş bir figürdür. Filozof Hannah Arendt “Totalitarizmin Kökenleri” adlı kitabının Fransızca baskısında (Edition Gallimard, 2002) 495 ila 499’uncu sayfalarda ünlü İngiliz casusunu analiz eder.

Hiçbir ahlaki değere dayanmayan Makyavelik devlet aklının en kirli işlerini yerine getirirken buna etik bir kılıf arayan bunalımlı aydının çelişkisidir bu. Fuller’in kitap ve fikirlerinde de en küçük bir fikir kıvılcımı yoktur. Soğuk savaşın son dönemlerindeki yoğun Rus ve Ortodoks Hristiyan nefreti ve Bernard Lewis dönemi sınırlı bilgileriyle komünizme karşı İslamcılığı kullanma isteği. Bu yaklaşım artık demode olmuş, ABD’nin ana çizgisinden çıkmış ve satranç oyunu Pasifik’e kaymış olsa da Fuller ve çevresi İslamcı hayranlığından vaz geçmez. Son 50 yılda İslam hakkında tarih yazıcılığı, arkeoloji, dil bilim, antropoloji hatta iklim tarihi gibi bilimsel çalışmaların ışığında dev adımlar atılmış olsa da onlar hâlâ dönüp dolaşıp bina okumaya devam ederler. O kadar ki bu tavrı “İslamsız Dünya” adlı kitabında Hristiyan mezhepçisi bilim karşıtı spekülasyonlar yapmaya kadar varır.

HAYIRSEVER AMERİKA (!)

Fuller ve çevresi artık Biden’ın 1915 Olayları tavrını ve ABD’nin Afganistan’dan çekilmesini eleştirecek kadar ABD politikasından dışlanmışlardır. Yıllardır Türk liberallerine aşıladıkları “hayırsever söylemiyle devlet aklını karıştırma” yöntemine başvurarak uçan, kaçan her gelişmeyi eleştirmekten, “o olmasaydı bu olurdu” tasavvurları yapmaktan başka da bir işlevleri kalmamıştır. John le Carré’nin “Panama Terzisi” adlı romanında ve ondan uyarlanan filmde herkesin çok önemli bir casus sandığı birinin çevresinde geçen olaylar anlatılır. Tüm bu gelişmeler liberal Türk aydınlarının, iktidar danışmanlarının ve belki de bazı cemaat ve tarikatların “işte Amerika bu” şeklinde aldatılıp, tuzağa düşürüldüklerini kanıtlıyor. Büyükada olayındaki amaç da sanılanın tam tersi olabilir.

Öznel istekler ve hayaller farklıdır ancak reel politika başkadır. Dünya, gerçek yaşamda 5’ten büyük sayılmadığı gibi Lawrence Büyük Britanya’dan, Fuller de ABD’den büyük olamadı. Birinci Dünya Savaşı sonrası gelişmeler Lawrence’i, 11 Eylül ve Arap Baharı sonrası gelişmeler de Fuller’in düşündüklerini gibi doğrulamadı. Her gittikleri yere uğursuzluk ve ölüm götürmeleri de kendilerinden değil devletinden kaynaklanıyordu. Sonuç olarak bedeli Araplar, Çeçenler, Suriyeliler, Afganlar, Pakistanlılar, Türkler ve diğer Müslümanlar ödediler ve ödüyorlar. İslamcılığın son kullanma tarihi yaklaşmakta ve her yerde faturalar çıkıyor. Sanırım genç Cevher’in yaşamı da bu gidişle elektrikli sandalyede biter.

Kayahan Uygur

Odatv.com